24 Mayıs 2024 04:26

Avrupa’nın ‘İsrail sorunu’

İstanbul'da Nakba'nın yıldönümüne ilişkin açıklama gerçekleştirildi

Fotoğraf: Murat Uysal/Evrensel

Paylaş

Dünya bu hafta arka arkaya gerçekleşen olaylarla siyaseten adeta sarsıldı. 

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve beraberindeki heyeti taşıyan helikopterin pazar günü düşmesi, içindekilerin hayatını kaybetmesi dünya çapında en fazla takip edilen, tartışılan ve merak edilen olay oldu. Kazanın nedeninden ve komplo teorilerinden bağımsız olarak Reisi’nin ölümüyle birlikte İran içinden başlayarak bölgede bir takım yeni gelişmeler olma olasılığını artırıyor.

Bu olayın “şoku”nun sürdüğü gün, Hollanda’daki Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Kerim Han, Hamas’ın üç üst düzey yöneticisiyle birlikte İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama kararı çıkardığını duyurdu. 123 ülkenin üyesi olduğu UCM’nin başsavcısının çıkardığı karar, Gazze’de Filistin halkına karşı işlenen suçların durdurulması için aylardır çağrılar yapan, eylemler düzenleyenleri doğal olarak sevindirdi.

Nasıl sevindirmesin ki...

Aylardır dünyanın dört bir yanında yüz binlerce insan Gazze’de bir insanlık suçunun işlendiğini haykırıyordu. İsrail yönetimi ve ona kayıtsız şartsız destek veren ülkelerin liderleri yükselen sese kulak tıkarken, Başsavcı Han ve ekibi duymazlıktan gelmedi. Evrensel hukuk normlarına, gördüklerine ve anlatılanlara inandı ve harekete geçti.

Han, aylardır üç maymunu oynayan İsrail yanlısı dünya düzeninin kovanına elini soktu. Karıştırdıkça düzen sarsılacak. Çünkü İsrail devletinin yöneticilerinin insanlığa karşı işlediği suçların haddi hesabı yok.

İsrail devletinin yöneticilerine karşı bir ilk olma özelliği taşıyan tutuklama talebinin mahkemenin hakimleri tarafından kabul edilip edilmeyeceğinden bağımsız olarak Gazze’de insanlığa karşı işlenen suç çoktan iddia almaktan çıkmıştır.

Tutuklama talebini beğenmeyen İsrail destekçileri günlerdir mahkemeye ve savcıya eleştiriler yöneltiyorlar. Tutuklama talebinin siyasi olduğunu savunuyorlar.

Bu arada, Ukraynalı çocukları kaçırdığı gerekçesiyle Vladimir Putin hakkında tutuklama kararı çıkaran aynı mahkemenin savcısına alkış tutanlar, özellikle ABD ve Almanya da bu yeni kararı tanımayacaklarını ilan etti. ABD, zaten UCM’yi tanımıyor. Bunun başlıca nedeni savaş bölgelerinde insanlık suçu işleyen ABD askerlerinin korunması. Bu neden şimdi de İsrail yöneticilerinin işine yarayacak.

ABD’den sonra İsrail’e en fazla silah satan Almanya’da ise UCM’nin kararı adeta görmezlikten gelindi. UCM’yi tanıyan 123 ülke arasında yer alan Almanya, daha önce Putin kararını coşkulu şekilde alkışlamıştı. Şimdi İsrail ve Hamas yöneticilerinin aynı listeye konulmasına itiraz ediyor. Hamas’ın yaptığı vahşetle İsrail’in yaptıklarının aynı olmadığını savunuyor.

Elbette bu bir manevra. Almanya’daki İsrail destekçileri, İsrail’in Gazze’de insanlık suçu işlediğine inanmadıkları için doğrudan değil dolaylı itiraz ediyorlar. Bu durumda kamuoyunda Netanyahu’nun Almanya’ya gelmesi durumunda tutuklanıp tutuklanmayacağı tartışılıyor. Kararın başlattığı tartışma Almanya’yı bir açmaza doğru sürüklüyor. Putin Berlin’e geldiğinde UCM’nin kararını tereddütsüz uygulanacak olan Almanya’nın aynı uygulamayı Netanyahu için yapmaması durumunda bu sadece bir çifte standart olmayacak, aynı zamanda bu, altına imza attığı uluslararası hukuk belgesini yok saymak anlamına gelecektir.

UCM başsavcısının bu önemli çıkışından iki gün sonra haftanın bir diğer önemli gelişmesi Norveç, İrlanda ve İspanya’nın Filistin’i resmen tanıyacaklarını ilan etmeleri oldu. Önümüzdeki süreçte Filistin’i tanıyan ülkelerin sayısının artacağı şimdiden söylenebilir. Son tanımalarla birlikte BM’ye üye 193 ülkenin 146’sı Filistin’i resmen tanımış oldu. Bu son tanımaların asıl nedeninin İsrail’in Gazze’den başlayarak var olan Filistin’i yok etme planlarına verilen bir tepki olduğu açık. Her baskının bir tepkiye, itiraza, karşı çıkışa yol açacağı gerçeği kendisini bir kez daha gösterdi.

Bunun bir nedeni İsrail’e verilen sınırsız desteğin yarattığı büyük felaket ise diğer nedeni de halkların, gençliğin, kadınların dinmeyen kesintisiz mücadelesidir.

UCM ve bağımsızlık kararlarıyla İsrail ve Filistin üzerinden, emperyalist devletler arasında ve AB içindeki çelişkilerin derinleşeceği bir döneme girdiğimizi söylenebilir. Bundan sonra özellikle AB’nin artık bir “İsrail sorunu” olduğunu söyleyebiliriz. Tarihsel nedenleri öne sürüp İsrail’i destekleyenlerle Filistin’i tanıyanlar arasında bir saflaşma kaçınılmaz görünüyor. Filistin devletini tanıyanlar çoğaldıkça İsrail gericilerinin şiddetle karşı çıktığı iki devletli çözümü hızlandırabilir.

Dünyadaki karmaşık, iç içe geçmiş olaylar karşısında gösterilen tepkiler, alınan tutuklama kararı aynı zamanda her karanlık tünelin sonunda bir ışığın olduğunu da gösteriyor. İsrail’in devasa katliamları ve buna karşı ortaya çıkan yeni toplumsal mücadele biçimleri ve devletlerin tutumu, her şeyin Tel Aviv’deki “savaş masası”nda planlandığı gibi ilerlemediği, yaratılan karanlığın hep devam etmeyeceğini de gösteriyor. Reisi’nin beklenmedik ölümü de İran halkı için alacakaranlıktan çıkışın bir işareti olabilir. Orta Çağ karanlığından aydınlığa çıkmak için süren toplumsal mücadele Molla rejimini bir daha sarsabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa