25 Mayıs 2024 04:58

Bin

Cumartesi Anneleri ellerinde kaybedilenlerin fotoğraflarıyla birlikte açıklama yapıyor.

Fotoğraf: Kerim Eren

Paylaş

Bugün Cumartesi Anneleri bininci haftalarını yaşayacaklar Galatasaray Meydanı’nda. Başka cümle kurmaya ar ederim. Ne varsa söze dair, bugün bari onların mücadelesi için sarf edilsin dilerim.

700. haftadan kareleri hatırlayın. İki kolundan iki polisin çekiştirdiği 82 yaşında gözaltına alınan ve 95’ten beri oğlunun akıbetini soran Emine Ocak’ın fotoğrafı hemen gelecek gözlerinizin önüne. Arat Dink’i korumak için bedenleriyle kalkan olan vekilleri hatırlayın. O kareden Hüda Kaya da eksildi mesela, cezaevinde şimdi.

700. haftada darbedilerek gözaltına alınan 46 kişiye 27 ay sonra dava açıldı. Sevdiklerinin akıbetini soran insanlara senelere yayılan bir oturma eylemi yüzünden dava açıldı, darbedilmeleri, gözaltı süreçleri cabası. İnsan kanıksar mı bu durumu? Bir gazete manşeti var: Cumartesi Anneleri bu hafta gözaltına alınmadı.

İnsan bazen kalbinin ta ortasında hissediyor memleketi bazen bakıyorsun bu toplum mu yani kendini ifade ettiğin kimliğin parçası?

Mesela o günden bugüne 300 hafta geçmiş. Birilerine düşündürtelim isterim ne demektir bunca hafta, onlar içinde yaşarken manşetlerde sıradan bir sayı gibi telaffuz edilen bu süreler kendinizi özne yapınca tüm ömür ediyor, kaç kişi farkında?

Zamana yayılıyor ve zaten her hafta var diye öylece geçip giden bir haber gibi okurken, empatiye zorlamaktan da hicap duyarım ama herkes bir an evladını kaybettiğini ve onun için her hafta gözaltı rutini yaşadığını, hesabını sormak isterken düzenli yargılandığını, biber gazı solumaya, hiç bilezik değmemiş kollarında ters kelepçe izi ile yaşlanmaya alıştığını bir düşünse keşke?

Başkasının direncini izlemek ne kolay geliyor değil mi acıdan pay almamışlara? Bininci hafta, bu süreci anlatabilecek, insana dokunan ne kadar alan varsa hepsiyle birden geliyor.

Film gösterimleri var, söyleşiler, yazarlar kaleme aldı Galatasaray Meydanı'nı, tiyatrocular seslendirdi. Şarkılar yayımlanıyor üzerine. Anlaşılsın diye bin hafta ne kadar uzun. Üzerine düşünülsün ne demek faili meçhul ne demek bir insanın kayıp olması. Bir hesaplansın akıldan, kaç yıl ediyor bin hafta. Fark edilsin yeniden; bir alışkanlık üzere değil, bir sonuç alabilmek içindir bu yöntem.

Yılmazlık nedir bir görülsün Cumartesi İnsanları gözünden.

Şimdi ortaya çıkan bu büyük bininci hafta hafızası çalışmasına bakalım ve perde önünde, ardında emeği geçen herkesi tek tek selamlayalım. Onlar bu ülkede güvenilecek en güçlü kale, sizi tanısın ya da tanımasınlar, hakkınızı bir gün elbet savunacak olanlar. Onlar, tonlarca zehri tek damla ile etkisiz hale getirebilen kötücüllük panzehridirler. Onlar, daima olmaları gereken yerdedirler ve emek vermekten yüksünmezler. Birinin yüreğinde yangın gördüklerinde ateşe atılmaktan çekinmezler.

Bin haftanın ne demek olduğunu izah edebilmek için dil dökmek gereken zihinler, onlar gibi insanları anlamaz, tanımaz, bilmezler. İktidar yanlılarından da değil, kendi hayatından başkasını önemsemeden hâlâ var olabildiğini düşünenlerden bahsediyorum.

Ama bir gün umuda ihtiyaç duyduklarında başlarını kaldırırlarsa görecekler ve anlayacaklar bu ülkede neden birilerinin hep bir umudu illaki var. Çünkü insanı var, yoldaşı var. Bin haftayı binbir koldan anlatabilmek için kendini yoran birileri hâlâ var. İyi ki...

Cenahımızın takdiri kıttır. Her vazife; tarihsel sorumluluktur diye akışında zaten ve elbet yapılacaktır diye görülür.
Ama insanız her şeyden önce, birbirimize dokunmak da elzem, alkış da ihtiyaç.
O yüzden en azından kendi adıma, her birine, emeği için şükranla, minnetle, hürmetle, sevgiyle, saygıyla...
Bir umudum hep sizde.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa