Aranjuez ve Deniz
Deniz Gezmiş'in fotoğrafı: Ergin Konuksever/ Gitar fotoğrafı: Pixabay / Kolaj: Evrensel
Müzik eserlerinin tek bir anlamı yoktur. Bestekar bir niyetle veya duyguyla yazar, ancak eser kendi öyküsünü yaşar.
Rodrigo’nun gitar konçertosu (Aranjuez) bunun güzel bir örneği.
Eskiden, Rodrigo’nun bu besteyi Guernica Katliamı’na istinaden yaptığı söylenirmiş. Ancak bestekar bu bağlantıdan hiç bahsetmemiş. Eşi (İstanbul doğumlu Piyanist) Victoria Kamhi, otobiyografisinde, eserin Aranjuez sarayının bahçelerini ziyaret ettikleri balayı günleri ve ilk çocuklarının kaybı hakkında olduğunu söylüyor. Ancak bu anlatıdan şüphe duyanlar da var.
Türkiye’de ise Aranjuez başka bir anlama daha sahip. Deniz Gezmiş son dileğinin parkasını giymek ve demli bir çay ve sigara eşliğinde “Rodrigo’nun o ünlü gitar konçertosunu dinlemek” olduğunu söyler. Dolayısıyla bu eser Denizlerin anısıyla iç içe geçmiştir.
İspanya’dan Türkiye’ye, Mağrip’ten Filistin’e Akdeniz’i cisimleştiren bu eserin, bende kişisel bir hikayesi de var. 6 Mayıs’a her yaklaştığımızda Aranjuez içimde çalmaya başlar. Haziran sonlarında Akdeniz’e kavuşma hevesinde olduğum için, mayıs ve haziran arasında bir köprü oluşturur.
Yıllar içinde Aranjuez’i dinledikçe, bu kişisel ve siyasi hikayeler farklı renkler edinmeye başladı benim için. Eserin ikinci bölümü bestekarın kişisel trajedisini anlatıyorsa eğer, birinci bölüm trajediden önceki mutlu hayatını, üçüncü bölümse hayata tekrar sarılışını resmediyordur belki. Faşizm karşıtları içinse, ikinci bölümün Guernica Katliamı’nı, ilk bölümün iç savaş başlamadan önceki cumhuriyet dönemini, üçüncü bölümün ise İspanya halklarının Franco sonrası döneme dair özlemlerini ifade ettiğini düşünebiliriz.
Türkiye özelinde gönlümdeki hikaye biraz daha ayrıntılı. Eserin birinci bölümünü, Mahirlerin, Denizlerin, İbrahimlerin kopuşundan önceki cumhuriyetçi, ulusçu ve sosyalist hareketlerle özdeşleştiriyorum.
İkinci bölümün başları, gençlerin el yordamıyla yeni bir yol arayışını anlatıyor, ufukta beliren yeni bir sosyalizm anlayışının ana hatlarını ortaya koyuyor.
Deniz ve arkadaşlarının siyasetin yerleşik kalıplarını kırması, gitarın, sesi çok daha baskın onca enstrüman arasında anlamlı şekilde sivrilmesi kadar zordu. (Aranjuez’in ilk icrasından önce, Rodrigo’nun “Ya gitarın sesi duyulmazsa” kaygısıyla uykusuz kaldığını aktarır Kamhi). 2:33-4:43 ve 6:05-7:09 aralıklarındaki gitar-orkestra atışmaları, bunu simgeliyor.[i] 4:53-6:02 arası, gençlerin bağımsız davranmayı öğrenmesini.
7:10-9:00 aralığı, bizim gençlerin önce temkinli ama özgün adımlarla başlayan, sonradan keskinleşen yazı, örgütlenme, ve eylemlerini betimliyor. 9:00-9:18 arasındaki görkemli geçiş ise, Yusuf’un, Sinan’ın, Cevahir’in ve dostlarının mücadelesinin sancılı, coşkulu, ancak kendini de tükenişe götüren doruğunu.
9:19-10:22 arasını, Deniz’in idama giderken kendi zihninde çaldığını -ve Hatırla Sevgili dizisinde olduğu gibi, yoldaşlarının ıslıkla eşlik ettiğini- canlandırıyorum hayalimde.
Orkestranın bir araya gelip asıl melodiyi seslendirdiği bu kısım, Deniz’in hayatının son yıllarında netleştirdiği, idam sehpasında haykırdığı hattı yansıtıyor: ezilen ulusların kurtuluşu sınıf mücadelesinden, ve bu ikisi antiemperyalist hareketten ayrılamaz. Bazen ayrı yürüseler, ayrı örgütlenseler, hatta birbirlerine hasmane tavırlar takınsalar bile. İşte bu yüzden büyük bir yarılmanın simgesi olan Deniz, temel mücadelelerin ortak simgesidir aynı zamanda.
Eserin üçüncü bölümü, Kadir’in, Hüseyin’in, Ulaş’ın, Onlar’ın saçtığı tohumların filizlenmesini, Türkiye tarihinin en kitlesel sosyalist hareketlerine dönüşmesini anlatıyor.
İtiraf edeyim, ikinci bölümün yukarıda değindiğim aralıkları, -özellikle de 9:18’de son bulan tırmanış- hâlâ en sevdiğim kısımlar, üçüncü bölüm ne kadar ümitvar olsa da. Bu kısımların denk düştüğü eylem ve düşünceler ölümle sonuçlandıysa, yüceltmenin ne anlamı diye sorabilirsiniz. Haklısınız. Yüceltmek değil niyetim ama. Buralarda belirmeye başlayan ufku, kopuşu, ruhu sahipleniyorum. Varılan yeri değil. Varılacak yeri bizim ve şimdiki genç kuşakların kurması gerekiyor.
Yaz sonlarında Akdeniz’den ayrılma vakti geldiğinde de dinlerim Aranjuez’i, bu sefer veda etmenin verdiği hüzünle. Bir dahaki yaz geri dönme istenciyle. Dünyanın neresine gidersem gideyim, köklerimin Rodrigo’nun, Kamhi’nin, Deniz’in, İbrahim’in, Arkadaş’ın doğduğu, büyüdüğü, savaştığı yerlerde olduğunu hissetmenin verdiği kuvvetle. Akdeniz’i ve yeryüzünün tüm denizlerini sermayenin ve devletlerin saldırısından kurtarma mücadelesine bir damla dahi olsa katkı yapma kararlılığını tazelemek için...
Deniz gibi Aranjuez de, daha uzun yıllar kurtuluş özlemini simgelemeye devam edecek. İkisine de selam olsun.
[i] Dakika aralıkları, bir icradan diğerine değişecektir. Yazıdaki göndermeler, John Williams’ın Royal Filarmoni Orkestrası ile verdiği konserdeki kaydınadır.
- Filistin, iklim değişikliği ve seçim olmayan seçim 26 Ekim 2024 04:45
- Amerikan aşırı sağı ne kadar örgütlü, ne kadar tehlikeli? 12 Ekim 2024 04:16
- "Kamyoncular", işçi sınıfı ve Amerikan seçimleri 28 Eylül 2024 05:10
- Türk-İslam tahakkümünün ve Netanyahu terörünün ortak kökenleri 14 Eylül 2024 04:51
- Dünyanın sonu mu geliyor? 31 Ağustos 2024 04:10
- Kamala Harris neyi değiştirecek? 17 Ağustos 2024 05:06
- Doğu Avrupa’da aşırı sağın durumu 03 Ağustos 2024 05:34
- Amerika, daha da sağa 20 Temmuz 2024 04:51
- Irkçılık, sembollerin dili ve masumiyet 06 Temmuz 2024 04:34
- Hindu sağı: Bir adım geri 22 Haziran 2024 04:20
- Amerikan öğrenci hareketi dönüm noktasında 08 Haziran 2024 04:59
- Modi neden Müslümanlara saldırıyor? 11 Mayıs 2024 04:58