Kırmızı, yeşil! En büyük, Portekiz!
Fotoğraf: Pixabay
YENİ TÜRKİYE’NİN FUTBOL RENKLERİ - 4:
Önce Macarlar vardı. Kadim “Tuna ekolü”, güzel oyunun sırrını bizimle paylaşacaktı. Bir ara İtalyanlar ve İngilizler gelip gitti. Sonra “sınırlı imkan azami verim” formülü için Yugoslavlar belirdi. Almanlar bizi zaten göçmenlerimizden tanıyor, üstelik futbol ilmini biliyordu. Jupp Derwall’le dünyaya açılıp Karl-Heinz Feldkamp ve Christoph Daum ile derman bulduk. Brezilyalı, Rumen, Hollandalı derken Portekizlilere dadandık.
2000 öncesi Türkiye’de şans bulan Portekizli oyuncu sayısı bir, hoca sayısı sıfırdı. Yeni yüzyılda oyuncu mevcudu 74’e çıkarken son 15 yılda dokuz farklı Portekizli hoca Süper Lig’de görev aldı. Aynı dönemde en az beş maça çıkan yabancı teknik direktörler sıralamasında Hırvatları (6), Almanları (5) ve Hollandalıları (5) solladılar.
FRADE MANTIĞI, MENDES ZEKASI
Portekiz’e ilgi sebepsiz değildi. Coğrafi olarak değilse de ruhen Akdeniz ülkesi sayılması, genellikle emniyetli ve temposuz oyun, futbol seviyesi ve pragmatik taktikleriyle bize yakındı. Üstelik hep sevdiğimiz Brezilyalılarla aynı dili konuşuyorlardı.
Dahası, 2000’ler Portekizli teknik direktörlerin altın çağıydı. Kulüp seviyesindeki parıltılara rağmen 2002’ye kadar Dünya Kupası’na sadece iki kez katılabilmiş ülkede beklenen atak sahadan değil okuldan gelecekti. Porto Üniversitesinden Vitor Frade 1990’ların ortasında “Taktiksel Periyodizasyon” adında bir keşifle ortaya çıktı.
Oyunun dört eşit ana unsuru sayılan teknik, taktiksel, fiziksel ve psikolojik boyutlarda hiyerarşik değişim öneren Frade, taktiği merkeze alıp diğer üçünü onun hizmetine sunacaktı. Sezon öncesi ile sezon içi hazırlık arasındaki ayrım silinecek, fiziksel yüklemeler belli periyotlara ayrılacak, topsuz idman yapılmayacaktı. Amaç, kaotik bir oyun olan futbolda öngörülebilirliği maksimize etmekti.
En sadık müritlerinden biri José Mourinho oldu. Sürprizleri en aza indirmek için orta saha ve savunmada sağlamlığa öncelik veren anlayışını karizmasıyla birleştirip Porto’yu 2003’te UEFA Kupası’na, 2004’te Şampiyonlar Ligi zaferine götürdü. Portekizlilerin dünya futbolundaki Coğrafi Keşifler dönemi böyle başladı.
Öte yandan yeni dünyada ve yeni futbolda esas olan, bir fikir bulmaktan ziyade onu pazarlamaktı. 1996’da GestiFute menajerlik şirketini kuran Jorge Mendes 2004’te Mourinho’nun Chelsea’ye gidişine aracı olunca ünlendi. Mendes’in de bir metodolojisi vardı. Bir hocayı bir kulübe götürürken eli boş gitmiyor, yanına birkaç eski veya bağlantılı oyuncuyu iliştiriyordu. İşler açıldıkça kulüplerden oyuncu bonservisi hissesi almaya başladı. Birkaç sene içinde Portekizlilerin futbol piyasasındaki ağırlığı arttı.
KAYBET-KAYBET
İsmi ve görünüşü Mourinho’yu andıran José Couceiro, nisan 2009’da Gaziantep’e ayak basarak Süper Lig’in ilk Portekizli hocası oldu. Ama şov yeni başlıyordu.
İletişim gurusu Mendes ile Yeni Türkiye’nin harika çocuklarından, dönemin Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören’in kafaları uyuştu. Beşiktaş 2010-11 sezonuna Ricardo Quaresma, Simao Sabrosa, Hugo Almeida ve Manuel Fernandes transferleriyle girdi. Ertesi sezon Teknik Direktör Carlos Carvalhal geldi. Bebé ve Julio Alves faciaları yaşandı. Değerinin katbekat fazlasına ve fahiş komisyonlarla alınan isimler kulübü batırdı. Süreçte Mendes’in ortağı Türk Menajer Ahmet Bulut’un da etkisi büyüktü. 2016’da sızan Football Leaks belgelerinde iki menajerin offshore hesaplarla vergi kaçırdığı ortaya çıktı.
Amaaan, kim kaçırmıyordu ki! Türk futbolu bu alışverişi sevdi ve çoğu kulüp aynı yolu izledi. Transfer odaklı Portekiz modeli, taktiklere ve gelişime kafa yormaktan ve ezber bozmaktan ödü kopan futbol kamuoyumuza ilaç gibi geldi. Medya transfer dedikodusuna bayılıyordu. Anlaşmalardan komisyon kapan yöneticiler de mesuttu. Başarısız ilk örneklerin ardından hoca ithalatı duraklasa da oyuncu akışı tam gaz sürdü. Genellikle “takım iyiyse iyi” profile sahiplerdi. Başarılı istisnalar da çıktı.
2015’ten sonra hocalar da döndü. Kayserispor’da Domingos Paciência, Fenerbahçe’de Vítor Pereira başa getirildi. Antalyaspor José Morais’i buldu. Gaziantep şansını bir kez de Ricardo Sá Pinto ile denedi. Fenerbahçe Jorge Jesus sayesinde Gustavo Henrique, Bruma ve (Brezilyalı) Luan Peres gibi futbol dehalarıyla müşerref oldu. Pendikspor Ivo Vieira ile başladığı bu sezon küme düştü. Beşiktaş’a “Baba” olarak gelen Fernando Santos “Fredo Corleone” gibi gitti. Dünya futbolunda da Mendes’in ilk müvekkili Nuno Espirito Santo, André Villas-Boas, Marco Silva, Bruno Lage gibi örnekler beklentileri karşılayamadı.
Ama bir şey olmadı. Mendes, France Football dergisinin mayıs 2020’deki “futbolun en güçlü kişileri” listesine 5. sıradan girdi. Bulut da Arda Turan’ın Barcelona’ya ve Radamel Falcao’nun Galatasaray’a transferlerine aracı oldu.
DURMAK YOK, YOLA DEVAM
Portekizli hocalar artık futbolumuzun trajikomik renklerinden biri. Mesela “Hollandalı hocadan olmaz!” klişesi alıp yürümüşken Portekizlilerden bugüne kadar ne olduğunu söyleyen yok. Çünkü bir şey olduğu yok. Hatta yeterliliği son derece tartışmalı olan yerli hocaların altın çağında pay sahibi oldukları söylenebilir. 2006-07’den beri, yani tam da Portekizli akınına denk gelen dönemde hiçbir yabancı teknik direktör Süper Lig’i kazanamadı. Bir hocayı sadece memleketiyle değerlendirmenin saçmalığı ise bambaşka bir mesele.
Gerçi haberlere bakılırsa Fenerbahçe ve Beşiktaş ders almamakta kararlı. Mourinho İstanbul’a gelir mi bilinmez ama bildiğimiz bazı şeyler var. Yolu Kadıköy’e düşerse, 99 puanın yanına yaklaşamayacak. Yok, Dolmabahçe’yi tercih ederse, Santos’un oyunundan çok farklı bir şey getirmeyecek.
Tam da istediğimiz gibi. Yeni Türkiye’de bir şeyin işe yaramadığını, anlamlı olmadığını, yanlış olduğunu bilmek, onu değiştirmeyi gerektirmiyor. Hatta yeterince kullanışlıysa, gidişata itiraz ettiğiniz için aforoz edilmeniz bile mümkün. O zaman bir kez daha hep birlikte: Kırmızı, yeşil! En büyük, Portekiz!
- Avrupa Avrupa duy kokumuzu! 08 Ekim 2024 04:40
- Şampiyonlar Ligi: Yaş 70, iş bitmiş mi? 17 Eylül 2024 04:14
- Son topçu Jamie Vardy 03 Eylül 2024 04:00
- Transferizm: Değiştireyim ki değişmeyeyim 20 Ağustos 2024 03:30
- Mülteci Olimpiyat Takımı'nın madalyasına sevinilir mi? 06 Ağustos 2024 04:50
- Fıkralarla Türkiye, kuklalarla TFF 25 Temmuz 2024 12:25
- YouTube spor kanalları nasıl ana akım oldu? 09 Temmuz 2024 04:34
- Murat Yakın kendine inanmaya devam ediyor 02 Temmuz 2024 04:37
- EURO 2024'te ilk 10 günden 10 not 25 Haziran 2024 04:43
- Milli Takım'ı tutmak mı zor tutmamak mı? 18 Haziran 2024 04:50
- Didier Deschamps nasıl görünmez oldu? 11 Haziran 2024 04:10
- Halikarnas futbolcusu 04 Haziran 2024 04:42