İyiler şampiyonluğu böyle kutlar!

Okan Buruk, Galatasaray’ın başındaki üst üste ikinci şampiyonluğunu, ağızlarından salyalar saçarak annelere tecavüz etme arzularını böğüren lümpen güruha coşkuyla eşlik ederek kutluyor. Eleman, bir gün öncesinde ise, “Sonunda mutlaka iyiler kazanır” gibi kendi kendisini payelendiren “derin” bir lafla kameralar karşısında sırıtıyordu.

Gerçekten sonunda iyiler kazanıyormuş!..

Annelere tecavüz etme arzusuyla yanıp tutuşanlardan kim daha iyi olabilir ki?

Bir teknik direktörün cinsiyetçi küfür içeren tezahürata hoplaya zıplaya eşlik etmesi ne büyük bir kepazelik, ne utanç verici bir pespayelik…

Bu rezilliğin ardından yapılacak savunma belli. “Onlar da bize küfretmişti!” 

Aferin, altta kalmadınız, öcünüzü aldınız ve şampiyonluk kutlamasına ayrı bir renk kattınız!..

Kendinizle gurur duyabilirsiniz!..

Ayrıca, kazandıktan sonra “Sonunda mutlaka iyiler kazanır” dersen aynı zamanda kaybedenlerin kötü olduğunu da söylemiş olursun. Bu nedenle, illa “iyi” kavramı kullanılarak bir şey söylenecekse “Sonunda iyi oynayan kazanır” demek gerekir.

İyiliği kazanmakla ilişkilendirerek sahiplenmek ahlaki açıdan sorunlu bir davranış. İş, buradan “Kazanan her zaman haklıdır” gibi bir önermeye gider ki cinsiyetçi küfürler bunun doğurabileceği vahim sonuçların bir örneği…

Şampiyon olmak hiç kimseye, başkalarını yargılama, iyiyi, kötüyü belirleme ve birilerini iyi, birilerini kötü ilan etme hakkını vermez.

Anlaşılıyor ki Okan Buruk, bir dönem Avrupa’da top koşturmasına rağmen oranın rakibe ve oyuna saygıyı esas alan futbol kültüründen zerrece dahi nasiplenememiş. Artık nasıl bir kafa varsa. Spor kültürüyle ilgilenme ve kendisini bu konuda geliştirme ihtiyacı duymayan lümpen taraftarlardan hiçbir farkı yok…

Şampiyonluk mücadelesi verdiğin rakibinle oynadığın iki maçta da takımın kaleyi bulan tek bir şut bile atamamış. Üstelik de son maçta rakibin yaklaşık 70 dakika 10 kişi mücadele etmesine rağmen.

Böylesi bir tablo karşısında utanç duyacağı yerde, cinsiyetçi tezahüratlar haykırarak kendince “şov” yapıyor!.. Yapar tabii, nasıl olsa “Kazanan iyidir ve ne yaparsa hakkıdır.”

Memlekette herkes skorcu. Oynanan oyunun seviyesini gerçekçi ve doğru bir şekilde değerlendirebilecek bilgiye, birikime sahip çok az kişi var. Medya, pazarlama stratejisinin bir gereği olarak illaki kazananı pohpohlayacak, yüceltecek argümanlar bulur. Bulamazsa uydurur…

Bizim liglerimizde oynanan futbolun seviyesi çok düşük. Çoğunlukla şuursuzca koşuşturmaca ve itiş kakış şeklinde geçiyor maçlar. Seviye düşük olunca, kadrosunda sıra dışı birtakım özelliklere sahip 3-4 oyuncu bulunduran bir ekip, etkili bir takım oyunu sergilemeden de o oyuncuları sayesinde fark yaratıp kazanabiliyor. Galatasaray’ın şampiyonluğu da etkili takım oyunundan çok, özellikle bazı oyuncularının kritik anlardaki katkılarıyla gerçekleşti…

Şu da var ki, kafası futbolun bilgisiyle dolu olan, oyuna ve rakibe saygı gereği ileri spor kültürünü özümsemiş, sporun ahlaki boyutunu göz ardı etmeyen ve sürekli olarak hem kendisini hem de oyunu geliştirmeyi düşünen bir teknik direktör futbolcularının saha içindeki sahtekarca davranışlarına asla izin vermediği gibi amigoluk yapmaz, küfürlü tezahüratlara eşlik etmez.

Oyuncularının sahtekarlığından medet umması Okan Buruk’un teknik anlamdaki yetersizliğini, küfürlü tezahüratlara eşlik etmesi ise Okan Buruk’un kültürel anlamdaki çapsızlığını ve ahlaki zaafını yansıtıyor…

Bu rezilliğe, Galatasaray gibi kendisini ülkenin batıya açılan penceresi olarak gören, yani batı kültürünü rehber edinip memleketteki spor ortamına farklı açılımlar getirme iddiası taşıyan bir kulüpten hiç ses çıkmaması da ilginç.

Gerçi yöneticilerin konuşmalarına bakıldığında, onlarla Okan Buruk arasında bir “imam-cemaat” ilişkisi kurmak mümkün...

Rekabet diye diye, futbolun rant, prestij, kompleks, kibir savaşına dönüşmesinin ve işin ahlaki boyutunun tamamen geri plana atılmasının sonucunda gelinen nokta, insan olanı duyması bile utandıracak kadar iğrenç cinsiyetçi küfürlerle kutlanan şampiyonluklar oluyor işte!..

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et