31 Mayıs 2024 04:07

Ukrayna, Batı'nın verdiği silahlarla Rusya'yı vursun mu?

Emmanuel Macron ve Frank-Walter Steinmeier

Fotoğraf: Bundesregierung/Marvin Ibo Güngör

Paylaş

Almanya, 24 yıl aradan sonra bir Fransa Cumhurbaşkanını devlet törenleriyle ağırladı. Jacques Chirac’ın son ziyaretiyle Emmanuel Macron’un 26 Mayıs’ta başlayan üç günlük ziyareti aradaki mesafenin neredeyse çeyrek yüz yılı bulması ilk bakışta bu biraz garip görünüyor. Avrupa Birliği (AB) politikalarına yön veren bu iki ülkenin arasında diplomatik yakınlığın fazla olduğu algısı doğal olarak oluşuyor. Demek ki sınır komşusu olmakla birlikte iki yönetimin arasındaki siyasi mesafe halen çok uzak. Kısa zirveler, toplantılar ve görüş alışverişleri için yapılan ziyaretler bir yana bırakıldığında Macron’un bu son gezisinden kalanlar, Alman ve Fransız medyasında değişik yönleriyle tartışılıyor.

Macron’un Berlin, Dresden ve Münster’de verdiği mesajlarda Avrupa’nın dünya siyasetinde ayrı bir egemen güç olması, bunun için de her iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi gerektiğine dair vurgular vardı. Ancak bu ziyaretten Alman-Fransız ilişkilerindeki kader birliğinin derinleştirilmesi gibi bir sonuç çıkmadı. Tersine her lider kendi ülkesinin çıkarlarına dikkat çekti, AB arka planda kaldı.

Macron, diğer Fransız cumhurbaşkanlarından farklı olarak göreve geldiği ilk günden itibaren Avrupa’nın ayrı bir güç merkezi olması için çağrılar yaptı. Sorbonne Üniversitesinde bu temelde yaptığı iki ayrı konuşması var. Bu konuşmaların özünü, AB’nin ABD’den ayrı bir askeri güce kavuşarak emperyalist paylaşım mücadelesine katılması oluşturuyor.

Bu aynı zamanda Fransa’nın askeri olarak AB’nin lideri olmak istediği anlamına da geliyor. Çünkü mali ve ekonomik açıdan liderliği açık arayla ele geçiren Almanya ile, ancak nükleer silahlara sahip olmanın avantajıyla askeri düzlemde yarışabileceğine inanıyor. Fransa’nın bu hamlesinin farkında olan Almanya, bir taraftan AB’nin askeri güce dönüşmesini ağırdan alırken diğer taraftan askeri gücünü büyüterek savaşa hazır hale getirmenin çabası içerisinde. Ukrayna savaşı bu açıdan fırsata çevrildi. Askeri harcamaların sürekli arttırılması, silah tekellerinin yapılandırılması konusunda son iki yılda epey mesafe katedildi.

Öyle görünüyor ki Almanya, askeri güç bakımından Fransa’yı geçmediği sürece Macron’un her fırsatta dile getirdiği ortak askeri güç konusunda ağır davranmaya devam edecek.

Ziyaretin yarattığı en önemli tartışma ise Ukrayna’nın Batılı ülkelerden aldığı silahlarla Rusya’yı vurup vurmayacağı oldu. Münster’de 1618-1648 yılları arasında Kutsal Roma İmparatorluğu ile yerel krallıklar ve ülkeler arasında süren “30 Yıl Savaşları”nın bitmesini sağlayan Vestfalya Barış Anlaşması’nın imzalanması vesilesiyle “Vestfalya Barış Ödülünü” alan Macron, elindeki haritayla Ukrayna’nın neden Rusya’yı bombalaması gerektiğini anlatıyordu.

Haritada, Rusya’nın Ukrayna sınırına yakın bölgelere kurduğu askeri üslerden Ukrayna’yı bombaladığını gösteriyordu. Dolayısıyla Ukrayna’nın Batı’dan aldığı uzun menzilli füzelerle bu üsleri, hatta Rusya’nın diğer stratejik merkezlerinin vurulmasını istiyor. Benzer bir açıklamayı Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy de kısa bir süre önce yaptı.

Macron’un barış ödülü alırken savaş çağrısında bulunması tam bir ikiyüzlülük örneği. Aynı Macron, bir süre önce Ukrayna’ya kara gücü gönderilmesini de gündeme getirmişti. Hatta Almanya Başbakanı Scholz ile ortak basın toplantısında gazetecilerin de ifade ettiği gibi, Fransa’nın Ukrayna’ya asker gönderdiğine dair söylentiler var. Ukrayna da Fransa ile bu ülkeye “askeri eğitmen” göndermesi konusunda anlaştıklarını duyurdu. Macron bunları doğrulamadı, ancak Fransa’nın Ukrayna savaşında daha etkili bir rol oynamak istediğini gizlemedi.

Macron, Almanya’da Scholz’un daha önce ilan ettiği “Ukrayna’ya asker göndermeme”, “Alman silahlarıyla Rusya’nın vurulmaması” şeklinde belirlediği “kırmızı çizgilerle” kelimenin tam anlamıyla oynadı. Bu Almanya’yı daha fazla savaş bataklığına itmek için gösterilen bir çaba olarak da okunabilir. Bakalım, Scholz dışarıdan ve içeriden gelen savaşı bölgeye yayma baskısına dayanabilecek mi...

Macron’un Almanya’da verdiği mesajların merkezinde Rusya ile NATO’nun askeri olarak doğrudan karşı karşıya gelmesi var. Rusya Lideri Putin’in nükleer silah tehdidine nükleer güce sahip Fransa’nın yanıt vereceği alttan alta işleniyor.

Haziran ortasında İsviçre’nin ev sahipliğinde yapılacak Uluslararası Ukrayna Barış Konferansı öncesinde, Macron’un başlattığı Ukrayna’nın Batı’nın verdiği silahlarla Rusya’yı vurması tartışması, konferanstan ciddi anlamda “müzakere ve diyalog”un çıkmayacağını gösteriyor. Zelenskiy, kendisiyle aynı düşünen Macron’u pek yakında ziyaret edecek ve daha fazla destek isteyecek.

Almanya, ABD ve diğer ülkeler Rusya ile NATO arasında doğrudan bir savaşın çıkmaması için sürekli frene basarken, hatta Ukrayna’nın toprak kaybını da göze alarak müzakere masasına oturması yönünde mesajlar verilirken, Macron’un savaşı büyütecek tarzda mesajlar vermesi, savaşın geleceğinin Batılı emperyalist devletler arasındaki çıkar çatışmasına bağlı olduğunu gösteriyor. Çatışma derinleştikçe, çıkarlar farklılaştıkça savaşı müzakere yoluyla bitirmek de zorlaşacak. Çünkü, her emperyalist ülke kendi çıkarlarına bağlı savaşın gidişatını etkilemeye gayret edecektir.

Ancak savaş uzadıkça yıkım da büyüyor. Kaybedilen canlar, savaşa ayrılan devasa bütçeler halkın yaşamını sadece Ukrayna’da değil, Avrupa ülkelerinde daha da zorlaştırıyor, çekilmez hale getiriyor. Bu nedenle, kazananın asıl olarak silah ve enerji tekellerinin olduğu savaşa karşı mücadelenin de büyüme olasılığı artıyor.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa