01 Haziran 2024 04:35

Sırat köprüsünde yürümek

Fotoğraf: Pixabay 

Paylaş

34 yıl, ortalama bir insan ömrünün yaklaşık yarısı, benim ömrümün ise üçte ikisi. Oyunculukla başlayıp antrenörlükten hakemliğe, kulüp başkanlığından köşe yazarlığına uzanan 34 yıllık bir macera. Son altı yıldır bu köşeden satranç hakkında yazılabilecek hemen her şeyi tüm samimiyetimle sizlere aktarmaya çalışıyorum. Bugünse hiç değinmediğim bir konuya, Türkiye’de satranç köşe yazarı olmanın zorluklarına değineceğim.

Bilim ve teknolojinin baş döndürücü hızının bir sonucu olarak tüm dünyada, dolayısıyla Türkiye'de de son yıllarda satranca olan ilgi artıyor. Ancak kişisel gözlemlerim sayesinde bu ilginin çok yüzeysel olduğunu da görebiliyorum. Ülkemizdeki satrançseverlerin yüzde 99.9’u internette yıldırım satranç oynayarak bunun satranç oynamak olduğunu zanneden, hiç satranç kitabı okumamış ya da hiç satranç turnuvasına girmemiş kişilerden oluşuyor. Bu kitlenin azımsanmayacak bir kısmı ise 5 dakikayı geçmeyen YouTube videoları izleyerek dünya şampiyonu olabileceğine inanacak kadar satranca uzak. Kapitalizmin "Kısa yoldan ve emek vermeden zengin olma" safsatasıyla zehirlenen günümüz insanı, bilgiye de hızlı ve kolay bir şekilde ulaşmayı tercih ettiği için uzun ve detaylı satranç analizleri, birçok okuyucu için fazla teknik ve karmaşık geliyor. Kısacası satranç kültürünün gelişmemiş olması nedeniyle satrançla ilgili yazıların daha geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmasını beklemek fazla hayalci bir yaklaşım olur.

Türkiye'de satranç hakkında yazı yazmak için yeterli konu bulmakta çok zorluk çekersiniz. Birkaç diyagram, birkaç analizli oyun koyup günü geçiştirmek çok kolaydır ama daha iyisini yapmak istersiniz. Hafta sonu yaklaşırken gündemde satranç ile ilgili bir olay ya da önemli bir turnuva olmasını beklerken, konu bolluğundan acaba hangisini yazsam diye seçim yapmakta zorlanan siyaset ya da futbol yazarlarına içten içe imrenirsiniz.

Satranç köşe yazarı, hem yeterli bir satranç bilgisine sahip olmak hem de bu bilgiyi anlaşılır bir şekilde aktarma becerisi göstermek zorundadır. Sıkça kullanılan satranç terimlerini basit ve anlaşılır bir dille açıklamak, strateji ve taktikleri somut örneklerle göstermek suretiyle okuyucunun anlamasını kolaylaştırmak zorundasınız. Okuyucunun dikkatini çekmek için ilgi çekici ve merak uyandıran başlıklar kullanmanız, yazılarınızı kısa ve öz tutarak, temel bilgileri sunmanız, diyagramlar ve grafikler gibi görsellerle yazıları desteklemeniz ve en önemlisi yazacağınız konu hakkında derin bir araştırma yapmanız gerekir.

Satranç stratejilerini ve oyun analizlerini okuyuculara sunarken, hem iyi satranç oyuncusu olan okuyucuları tatmin etmek hem de yeni başlayanlara hitap etmek adeta sırat köprüsü üstünde yürümek gibidir. Özellikle iyi derecede satranç oynayanların çok titiz insanlar olduğunu bilmeli ve yazılarınızda ufacık bir hata yaptığınızda sizi hemen o köprüden aşağı atmak için hazır beklediklerini aklınızdan çıkarmamalısınız.

Satranç köşe yazarı olmanın diğer zorluklarından biri de bu işi hiçbir maddi beklenti olmadan yapabilmektir. Bilginin, samanlıkta iğne aramaktan daha zor olduğu zamanlardan gelen biri olmanız, her bilgi kırıntısını kitlelere aktarma isteğinizin altında yatan tek motivasyondur. Bunu sürdürebiliyor olmanızın tek sebebinin içinizdeki satranç aşkı olduğunu yalnız siz bilirsiniz. Diğer yandan hayatta kalmak için başka işler yaparsınız. Mesela ben antrenörlük yaparken aynı zamanda bir kafe işletiyorum ve son üç saat içinde hem bu yazıyı yazıp hem de dört farklı müşterinin siparişini tamamladım ki genelde bu hep böyle oluyor.

Ülkemizdeki satrançseverlerin sorunlarını kaleme aldığınızda, kaçınılmaz olarak bu sporu yöneten ama aynı zamanda sorunların ana kaynağı olan Satranç Federasyonunu karşınıza almanız gerekiyor. Eğer satrançla ilgili bir skandal yaşanmışsa, konu ile ilgili kişilere ulaşmanız, ilk ağızdan dinlemeniz, uzmanların görüşlerini almanız ve konuya tamamen hakim olduğunuzda yazmaya başlamanız gerekir. Bir skandalı halkla paylaştığınızda, skandalın nedeni olan kişinin yazınızın yayımlandığı gün sizi tehdit edeceğinden emin olabilirsiniz. Eleştirdiğim için çalıştığım kulübü tehdit eden federasyon yöneticisi mi, yalan söylediğini kanıtladığım için mahkemeye vereceğini söyleyen kulüp yöneticisi mi, elinden başka bir şey gelmediği için web sayfasından şampiyonluklarımı sildiren zavallı mı, ne ararsanız var. Bunlar muhtemelen kulağınıza çok garip geliyor belki ama hatırlatmakta fayda var: Köşe yazılarımdan biri geçmişte Satranç Federasyonu Disiplin Kuruluna bile sevk edildi ki, sanıyorum dünyada başka bir örneği yoktur bunun. Televizyonda futbol maçı hakkında konuşan yorumcunun Futbol Federasyonu Disiplin Kuruluna sevk edildiği haberi kadar gerçek dışı ve komik görünse de maalesef konu satranç olunca gerçek oldu ve hâlâ komik. İşin gurur veren tarafı ise altı yıldır yazdığım hiçbir yazının dava konusu olmaması ve üç defa Disiplin Kuruluna gönderilmiş olmama rağmen hiç ceza almamış olmam. Cesaret, doğruluk ve ilk günkü heyecanla yazmaya devam edebilmek, işte bütün mesele bu…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa