Mehmet Şimşek bize ne izletti?
Fotoğraflar: AA | Uygulama: Evrensel
Sunumdan sunuma koştuğu…
Uyguladıkları ekonomi programını anlatıp durduğu…
Her yerde ve her platformda…
Hazine Bakanı Mehmet Şimşek izleyenleri iki şeye ikna etmeye çalışıyor.
Şimşek’in ikna etmeye çalıştığı başlıklardan birincisi, ‘uyguladıkları programın meyvelerini almaya başladıkları ve Türkiye ekonomisinin iyiye gittiği’ iddiası.
İkincisi ise…
Aynı yolda ‘kararlılıkla ilerleyecekleri’ vurgusu!
İkna başlıklarından ilki, halkın programa desteğini almaya dönük. İkincisi ise ulusal ve uluslararası sermayeye güven vermeye...
***
Şimşek sunumlarının üzerine, öz güven ve gururla ekliyor: “Şimdiye kadar fragmanını (bir sinema filmini tanıtan parça film) izledik, film asıl şimdi başlıyor”…
İyi de Şimşek’in, ‘mutluluk (başarı) filmi izleyeceğiz’ diye muştuladığı aslında bir korku filmi değil mi?
Neyse…
Önce filmin tanıtımına bakalım sonra senaryonun geri kalanını değerlendirelim.
YAĞAN PARA ‘İYİLİK’ GÖSTERGESİ Mİ?
Uygulanan programın bugüne kadarki-Şimşek’in ifadesiyle-tanıtım bölümüne bakmadan önce bir adım öncesini hatırlayalım yani senaryonun yazılmasına yol açan koşulları…
Mehmet Şimşek’ten önce uygulanan ‘düşük faiz’ politikası sermayenin kârlılığını artırıp, ekonominin çarklarını döndürürken emeği ezdi geçti:
* Gelir ve servet eşitsizlikleri derinleşti
* Reel ücretler düştü (Yüksek enflasyon karşısında alım gücü eridi)
* Emeğin milli gelirden aldığı pay keskin bir şekilde azalırken sermayenin payı arttı.
İster ‘bölüşüm şoku’ deyin ‘ister hayat pahalılığı krizi’… Adına ne derseniz deyin milli gelir büyürken sermaye iyi yedi, iyi semirdi. Emek ise vurgun yedi!
Sonra bu programdan vazgeçildi ve Şimşek’in danışmanı olduğu yeni bir senaryo yazıldı.
Çünkü…
Sermayenin, rantiyenin serveti ve geliri büyürken ülkenin dış borcu da büyüdü. Bir yılda borç ödemek ve açık kapatmak için 250 milyar dolar lazımdı; fakat Merkez Bankasının kasası da boşaltıldığından ‘alarm zilleri’ çalıyordu.
Başka bir ifade ile ekonomi duvara dayanmıştı ve ülke ‘ödemeler dengesi krizi’ yaşayabilirdi; bütün bu riskleri bertaraf etmek için yazıldı yeni senaryo!
***
Yeni senaryo gösterime kondu. Ve şimdi ülkeye para yağıyor; sadece son 1 ayda devlet iç borçlanma senetleri için 7 milyar dolar girdi.
Merkez Bankası rezervleri dört yıl sonra ilk kez bu hafta, swap (emanet döviz) hariç, artıda.
Öyleyse sorun çözüldü mü? Fragmanda gösterildiği gibi ‘program başarılı’ denilebilir mi?
Bir yağma masası kuruldu! Türkiye dünyanın en yüksek reel getiri imkanını sunuyor sonucunda döviz yağıyor.
Yabancı para yağarken iki şeye bakıyor: Geldiği ülkeye göre ne kadar yüksek faiz alacağına ve de… Ülkeden çıkarken, ‘kur artışının’ ona para kazandıracak şekilde faizden düşük kalıp kalmayacağına…
İkisinin de var olduğuna ikna olan yabancı sermaye ülkeye geliyor ve yağma düzeni şöyle işliyor:
Diyelim biri (vurguncu) 1000 dolar getirdi. Katiyen döviz (avro ve dolar) cinsinden tahvil ve bonoların yüzüne bakmıyor. Çünkü bu sofrayı yeteri kadar kazançlı görmüyor, yüzde 5’e 8’e tav olmuyor.
Hedefi büyük: Yüzde 20-25!
1000 dolarını bozdurup, bugünkü kur karşılığı, aldığı yaklaşık 32 bin lirayı faize yatırıyor; yüzde 50 oranla!
Bir yıl sonra parası, aldığı faizle birlikte, 48 bin lira. Bunun karşılığı-dolar kuru 40 lira olursa-1200 dolar.
1000 doları bir yılda 1200 dolara çıkıyor; dolardan yüzde 20 kazanç! Kolay kolay hiçbir ülkede karşılaşılamayacak ‘fırsat’.
Faiz yüksek, kur artışı düşükse… Gelen paraya bayram!
İkisi de Türkiye’de mevcut. Faiz yüksek! Kur artışı da artık (hükümet politikası gereği) yavaş.
2024 yıl sonu için dolar tahmini 36 TL artık gerçekçi bulunuyor. Bu durumda, “Bir yıl sonra da 32 TL’den anca 40 TL’ye çıkabilir” tezi de inandırıcı.
Yağma sofrası bayağı kıyak görünüyor.
***
Birileri sofraya kurulurken, birileri sofrayı besliyor; küçülen ekmekleriyle.
Misal şu an açlık sınırının 2 bin lira altında alan asgari ücretliler! Temmuzda asgari ücrete zam yapılmazsa (Ki hükümet sene sonuna kadar zam yapmamakta kararlı) 17 bin liralık asgari ücret, sene sonunda 21 bin liranın üzerine çıkacak olan açlık sırının en az 4 bin lira altında kalacak.
Memurlar, emekliler, çiftçiler için de aynı erime gerçekleşecek. Faiz yağmasını besleyebilmek için daha çok artı değer üretilmesi lazım, ne de olsa.
Tam da bu noktada hükümetin açıkladığı ‘Verimlilik ve Tasarruf’ Paketi* çift yönlü reklam işlevi görüyor.
Birinci yüzü gelirleri eritilecek olanlara dönük, ‘Bak devlet de kemer sıkıyor tabii ki sen de fedakarlık yapacaksın’ mesajı içeriyor. Diğer yüzü ise uluslararası finans sermayeye dönük, ‘Senin bol kazancını garanti edecek şekilde, emekçilerin gelirine el koyacağız’ selamı veriyor.
Enflasyonun kaybedenleri kaybetmeye devam edecek. Bu kesimler için, fragmanını izlediğimiz film çok açık ki bir korku filmi!
GEÇİCİ Mİ BU ZULÜM?
Bakan Şimşek, “Yan etkisiz ilaç biliyor musunuz, tedavi biliyor musunuz? Kısa vadede tabii ki aldığımız tedbirlerin yan etkileri olacak” diyerek ikna etmeye çalışıyor.
Oysa ortada öyle kısa vade yok.
‘Hedeflenen enflasyona göre’ düsturuyla (TÜİK’in hiç inandırıcı bulunmayan enflasyonuna göre bile değil) ücret ve maaşları eritme sürekli politika haline gelecek.
Bütçeyi faiz yutacağı için hükümet daha çok vergiye ihtiyaç duyacak; ekonomik büyüme tempo kaybedeceği için daha çok vergi ihtiyacı hasıl olacak.
Şimşek’in programının ‘tedavisi’ hazır: ‘Vergiyi tabana yaymak’ söylemiyle, yoksullaşanlara vergi salmak!
Dahası…
‘Reform’ diye ‘esnek-uzaktan çalışma’ vurgusuyla maaşları düşürmek, haftalık izinden tatile, kıdemden mesai ücretine hakları budamak da var!
‘Fona devretme’ taktiği ile kıdem tazminatının gasbı da…
Hatta…
‘Tamamlayıcı emeklilik’ paketiyle parası olana emeklilik düzenlemesine de…
Hiç de geçici değil yani!..
Ayrıca…
Faizleri artırmanın, parayı emekçiler için kısmanın, kısa vadede başka etkileri olacak. Faiz artışı ve ‘kısma’ hamlesi üretimin ve ‘milli gelir’in artış hızının düşmesine, bu da iki şeye yol açacak; üretimde kapasite kullanımının düşmesine ve işsizliğe.
Kısacası… Fragmanda gözükmeyen feci korku sahneleri var, bu filmde!
***
Programın hedeflerinden biri de kur artışlarını sınırlı tutmak. TL’nin değerlenmesine yol açan bu adım ise ‘değersiz TL’ ile pazar bulabilen ihracatçıları zora sokuyor.
Bu aralar bu kesimlerden gelen şikayetler iyice arttı. Deriden giyime neredeyse her gün başka bir sektör ‘rekabetçi kur’ (kur artışı) talep ediyor.
Hükümet de… ‘Değersiz TL veremezsek değersiz (ucuz) emek veririz’ kafasında! Çocuk emeği, ‘kalkınma planı’na girecek kadar, iyice hedef haline geldi!
Bakan Şimşek’in, ‘reform’, ‘yeşil dönüm’ şifreleriyle ülkenin başat sermayesinin örgütü TÜSİAD ve küresel sermaye temsilcileri ile aynı dili konuşmasının altında da aynı anlayış yatıyor!
BİR PANZEHİR: TEMMUZ SICAĞI!
İşçi, emekli ve topyekûn emekçilerin yoksullaştırma operasyonuna tabi tutulacağı bir dönemde, iktidardan gelen ‘normalleşme’ hamlesinin özü açık: Emeğe ‘sertlik’, sermayenin ‘muhalefet’ partilerini ‘yumuşatma’.
Nedir normal?..
Emeklinin açlık sınırının yarısı kadar maaş alması mıdır?
Ücretlerin yoksulluk sınırının üçte biri kadar olması mıdır?
Çocukların 12 yaşında işçi olmasının önünü açmak mıdır?
‘Sömürü kapitalizmin normalidir’ deyip sömürünün dibine vurulmasına göz yumulması mıdır?
***
Sömürü için program…
Talan için ‘rezerv alan’ yasası…
Basını tamamen susturmaya dönük ‘etki ajanlığı’ düzenlemesi…
Silindir gibi ezecek iktidar belli ki seçime kadar olan dönemi kendisi açısından ‘güvenli’ geçirmenin hesaplarını yapıyor; ‘normalleşme’ adımıyla!
***
Bu korku filmi izlenmek zorunda değil; ‘normal’ diye pazarlanan, milyonların ezilme ve yoksulluktan kırılma sahnelerine de katlanılmak zorunda değil.
Emeklisinden özel okul öğretmenine, işçisinden çiftçisine, esnafından kamu hizmetinden mahrum kalacak milyonlarına… Çok geniş kesimleri etkileyecek ‘normal’ dayatması, çok geniş kesimleri birleştirebilecek bir potansiyel de taşıyor.
Hiç de normal olmayan bu ‘normali’ temmuz sıcağında yakmalı. Ücret zammı talebiyle başlamalı, nehirleri bir yatakta buluşturma hedefine.
* Paketin kamuda piyasacı dönüşüm, memurların kazanılmış haklarını gasp ve emekçilerin alacağı kamusal hizmeti daha da azaltacak içeriğe için bk: https://www.evrensel.net/yazi/94848/simsekin-senaryosunu-1994te-izledik-tasarruf-reklamli-bogaz-sikma
- Et ithalatı da sürer gıda pahalılığı da 08 Kasım 2024 11:17
- Türkiye BRICS’te de kapıda bekletiliyor, kapının ardı cennet değil ki! 24 Ekim 2024 13:08
- Bütçenin özeti: Hem yakacak hem kıracak 19 Ekim 2024 07:06
- Şimşek’in haraç şovu 16 Ekim 2024 04:57
- İTO Başkanı ‘şeytan’ taşlatıyor! 09 Ekim 2024 04:39
- Patronlardan 21. yüzyılda 19. yüzyıl talepleri: Bir adım ötesi zincire vurmak 28 Eylül 2024 06:47
- Erdoğan’ın ABD temasları: Mesaj mı yoksa yalvarış ve temenni mi? 26 Eylül 2024 06:27
- Fiyatlar artarken enflasyon düşüşünün yorumu: Kağıt üstünde düşüş, kemikte hissediş 04 Eylül 2024 05:53
- Vergi listesindeki 3 çeşit yüzsüzlük 29 Ağustos 2024 05:34
- Çin istilasına yol! 27 Ağustos 2024 05:10
- 12 şirket neden Varlık Fonu’na devredildi? 22 Ağustos 2024 04:55
- Bir programın keskin bıçağı, ‘az çalışacağız’ diye pazarlanıyor 20 Ağustos 2024 05:00