İktidarın önlenemez düşüşü ve sokakta köpek avı
Kaynak: DHA
“İstanbul'da 2004-2014 yılları arasında gerçekleştirilen Yenikapı Metro ve Marmaray kazılarında, Bizans Dönemi'nden günümüze kadar gelen ve birçok hayvanın yanı sıra kedi, köpek kalıntısı ve iskeleti de elde edilmiştir.”
Bu alıntı, Kemal Gürcan Bal’ın, 2022 tarihli, “İstanbul’un diğer sakinleri: Sokak hayvanlarının gözünden şehre bakmak” başlıklı makalesinden. Bal, aynı yazıda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, hararetle savunduğu sokak hayvanları düzenlemesinin içeriğine 97 yıl önce karşı çıkmış olan Yazar ve Gazeteci Ahmet Rasim’in, Cumhuriyet gazetesinde 25 Mayıs 1927’de yayımlanan yazısından bir bölüm aktarıyor: “İstanbul’da bir Hayvanları Koruma Derneği varmış! Köpeklerle kediler için, ‘Hiç merak etmesinler, ben kendilerini öyle gözleri dönerek, saatlerce çeneleri atarak, kol, bacak silkeleye, kuyruk dikerek öldürmeyeceğim. Adi bir sandık içine koyacağım, içinden havagazı geçireceğim, bir an sonra gözlerini açıp bakacaklar ki ölmüşler, diyormuş. (…) Bu nasıl koruma? Tıpkı Avrupalıların, Asya ve Afrika’daki yerli insan topluluklarına yutturdukları korumaya benziyor.”
İstanbul’daki köpeklerin ilk toplu sürgünü 19. yüzyılda bir İngiliz vatandaşının köpekten kaçarken duvardan atlayıp düşerek ölmesi üzerine, İngiliz elçiliğiyle Osmanlı sarayı arasında yaşanan diplomatik krizin ardından II. Mahmut’un sokak köpeklerin kayıklara doldurulup bir adaya bırakılmasını emretmesi üzerine yaşanıyor. Ancak, bu uygulamanın uğursuzluk getireceği söylentileri halk arasında yaygınlaşınca Hayırsızada’ya bırakılan köpeklerin sağ kalanları kayıklarla geri getirilip İstanbul sokaklarına salınıyor.1910’daki İstanbul’un tarihindeki en büyük köpek itlaf kampanyası uygulanmasının sorumluluğu ise İttihat ve Terakki Cemiyetine ait. O dönemde sokaklardan toplanan 80 bin köpek Sivri Ada’ya sürgün edilir. Köpekler, çığlıkları Anadolu sahilinden duyularak can verir. Ardından yaşanan büyük deprem, savaş ve pek çok felaket bu uygulamanın yol açtığı ‘uğursuzluğa’ yorulur. Ve Sivri Ada, ondan sonra Hayırsız Ada olarak anılır.Bu türden kampanyalar yürütülürken dönemin İstanbul basınının, tıpkı şu anda iktidar basınının yaptığı gibi ‘kuduz köpek tehlikesi’ haberleriyle, bu uygulamaya meşruiyet sağlama gayreti içine girdiğini görüyoruz.
Tarihimizdeki, sokakları devlet gücüyle köpeklerden “arındırma” pratiklerinin benzeşen ve farklılaşan motivasyon kaynakları var. Örneğin Erdoğan’ın son argümanlarından, “Bazı ülkeler Türkiye’ye gelecek turistleri kuduz riskiyle uyarmaya başladı” söylemi, II. Mahmut döneminin gerekçesiyle benzerlik içeriyor.
Erdoğan’ın, 2021 sonunda yasaklı pitbull cinsi iki köpeğin saldırdığı dört yaşındaki Asiye Ateş’in ağır yaralanması üzerine, olayın yaşandığı Antep'te, kullandığı “Beyaz Türkler, hayvanlarınıza sahip çıkın” söylemi ise, hayvan haklarını savunanları ‘tuzu kuru beyaz Türkler’ olarak kategorilendirerek, gündemi kendi etrafında döndürme taktiğine bağlanan sağ popülist bir iktidar tahkimatı hamlesidir.Ancak, bu manipülatif bir söylemdir. Zira bu topraklarda, sokak hayvanlarıyla kurulan bağ çok daha geniş bir kitle zeminine sahip. Bağlamları ise sosyal, kültürel, geleneksel ve hatta dini temellere kadar uzanıyor.Kemal Gürcan Bal, girişte atıf yaptığımız makalesinde, Alman Din Bilimci Stephan Gerlach’in İstanbul seyahatinde kentteki sokak hayvanlarının durumuna ilişkin gözlemini şöyle aktarıyor: “Bazı adamlar (mancacılar) kentin sokaklarında dolaşarak demir bir şişe geçirdikleri kızarmış et parçalarını satarlar ve bunların peşinden bir sürü kedi köpek gelir. Kent halkı bu etlerden satın alıp hayvanları besler. Bazı kimseler de bir akçe veya birkaç mangır karşılığında et ya da iç organları satın alırlar ve damlarında gezen kedilerin, sokak köpeklerinin önüne atarlar, hatta havadaki kuşları bile beslerler. Bunları hep “Allah rızası için” yaparlar. Bu davranışın bir ibadet yerine geçtiğine ve sevap sayıldığına inanırlar.” (Gerlach, 2007)”
Değişen aralıklarla gazetecileri, hak savunucularını, kendisine rakip gördüğü siyasetçileri, LGBTİ’leri hedef haline getirerek, onlar üzerinden otorite tesisine girişen Erdoğan, bugün, artık duvara dayanma halinin bir tecellisi olarak korumasız, devletin, belediyelerin ve hepimizin ilgisine muhtaç sokak hayvanları üzerinden parmak sallıyor.Unutulmasın; otorite tesisindeki aşınmayı, sokakta yaşayan dostlarımızın katli ile tahkim etmeye yönelmek, iktidarın önlenemez düşüşünün de resmidir.
- 'Zalim iyimserlik' 13 Ocak 2025 04:59
- Çok aktörlü bölgesel inşa ve ortasında bir “süreç” 06 Ocak 2025 05:00
- Enternasyonalizm bayrağı, daha daha yukarı! 30 Aralık 2024 06:30
- Diyarbakır notları: Seçim öncesi gelip ‘Ser sera, ser çava’ demeyin 16 Aralık 2024 04:52
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07