Krizden de kötüsü: Emek değersizleştirildi!
Fotoğraf: AA
Son yerel seçimlerin ardından Erdoğan’a bir haller oldu. AKP sadece 1. parti olacak kadar değil MHP ile birlikte hükümet etmeye devam etmesine yetecek kadar oy desteği sağlayamayınca, dört bir yana el atıp toparlama çabasında.
CHP Lideri Özel “yumuşama” deyip sonra “normalleşme”de karar kıldığında, hemen “Tamam, yumuşayalım” dedi. Oysa herkes biliyor ki, nerede yumuşaklık, nerede Erdoğan! Ortağı Bahçeli bir yana, Erdoğan önüne gelen kim olsa ağız dolu kükreyegeldi. Ama ne yapsın, alta düşmüş, arkadan dolaşıp iki puan alma çabasında. İnandırıcı olmasa bile deniyor. Ö. Özel “hem müzakere hem mücadele” dese ve kötü bir uzlaşmaya yanaşmayacağı mesajı vermeye çalışsa da, etrafı ve özellikle her gün ekranlarda “nasıl bir yumuşama” tartışması yapıp beklenti içine giren solumsu medya çoktan yatkın yumuşamaya. Ramak kaldı, Erdoğan’ı akladı aklayacaklar! “İyi olur”muş, “Tabii ki katılıyorlar”mış! “Yumuşamaya kim karşı çıkar”mış!
Erdoğan sadece dilinin ucunda kalsa hiç inandırıcı olmayacağını bilecek kadar tecrübeli. “İadeiziyaret” yapacağını söyledi CHP’ye. Görüntüsünü oluşturma bir yana gerçekten yumuşamanın hiç işine gelmeyeceğini, zaten karakterine ve stratejik hesaplarına uymadığını biliyor. Gerçekte zırnık yumuşamıyor: Ne Kobanê, ne Gezi davası. Yumuşama lafları ardında sertlik sürüyor, cezalar basılıyor, beklentiler boşa çıkarılıyor. Kimi ne kadar ikna eder bilinmez ama yine de bir balon uçurulup 28 Şubatçı generaller “kocamışlık”tan serbest bırakılıyor.
Delik deşik edilmiş bir Anayasa ortada duruyor. Hükümet işine gelmeyen hiçbir hükmüne uymuyor. Ama yeni bir anayasa tartışması açmaktan da geri durmuyor. CHP bile yutmuyor manevrayı, ama Erdoğan’ın sunumu son derece “ilerici”: Değişikliklerle hâlâ yürürlükte olan Anayasa 12 Eylül imalatı ya, “El birliğiyle şu darbe anayasasından kurtulalım” diyor beyefendi!
Kesmiyor. Görüyor ki, oy kaybının asıl nedeni halkın yoksulluğu ve geçim derdi. Emekli maaşını artırmadığında “Para yok” demiş, olmamıştı. Baktı olmuyor, suçu kapitalizme atıyor. Kapitalizmin bütün çarklarının ne yöne döneceği kararını kendisinden başkası veriyormuş gibi, “Kapitalist sistem serbest piyasayı teşvik ediyor gibi görünse de tekelleşmeyi, paradan para kazanmayı ödüllendiriyor” deyip çıkıyor işin içinden. “Fakiri daha da fakirleştiren kapitalist sistemin dertlerimize derman olamayacağını kabul etmek zorundayız” diyor!
Kimsenin ağzına kilit vurma imkanı yok tabii. Ağzı olan konuşuyor!
“Büyüme” ile övünmeyi sürdürüyor ama. Evet, Türkiye ekonomisi büyüyor. Son üç ayda yüzde 5.7 büyüdü örneğin. Bir kriz lafıdır gidiyor, oysa kim var derse desin, ekonomi küçülmüyor, kriz mriz yok.
Kriz yok, ama durum daha da kötü.
Bir ekonomik kriz olsa ve ekonomi daralsa yine neyse! “Ne yapalım kriz var, şimdi herkesin payına eskisinden daha az düşüyor” denip suç ekonomiye atılabilirdi. Her ne kadar hükümetlerin izledikleri ekonomi politikaları krizi olumlu ya da olumsuz etkilese bile, ekonominin kendi kuralları vardır. Hiç değilse bir noktadan sonra, ne Şimşek tanır ne Erdoğan, kendi bildiğini okur. Krizde suçu ekonomiye atmak daha kolaydır. Ama şimdi öyle değil.
Ekonomi büyüyor; ama büyüyen sadece kârları artan bankalar. Tekeller ve rant geliri olanlar büyüyor. Emeğiyle geçinme çabasında olanlar, koca bir emekçi halk, 70-75 milyon durmadan küçülüyor. Dolduramadığı filesi, lokmaları ve midesi küçülüyor. Kemerini sıktıkça sıkıyor. Kemerleri, başta Şimşek, Erdoğan ve hükümeti sıktırıyor. Asgari ücretle emekli maaşı değer kaybediyor. Kredi kartından kredi kartına aktararak borcunu döndürüp geçinmeye çalışan o “fakirleştikçe fakirleşenler”in ödedikleri faiz son 4 ay içinde yüzde 170 arttı örneğin. Ne çay para ediyor, ne öğretmen maaşı! Üretici köylü kazanamadığı için ekmiyor artık, hayvan beslemiyor. Tarım biterken ithalat artıyor. Gelirler fakirden zengine, tekellere ve ülke içinden dışına doğru sürekli transfer halinde. Kapitalist sistem fakiri daha da fakirleştiriyor ve direksiyonunda Erdoğan oturuyor! Yumuşama edebiyatı bu gerçeği örtemez.
Bakıyor çıkar yol değil, Bahçeli itiraz ediyor: “Türkiye’de anormal bir şey yok. Yumuşama adı altında yumuşakça olmamızı hiç kimse beklemesin”!
- Gündem ve saptırma... 14 Ocak 2025 04:53
- Öcalan görüşmeleri ve CHP 07 Ocak 2025 05:17
- 2. çözüm süreci mi? 31 Aralık 2024 06:30
- İçeride ve dışarıda kriz... 24 Aralık 2024 05:36
- Milli güvenlik, Türkiye ve İsrail siyonizmi... 17 Aralık 2024 05:56
- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken... 10 Aralık 2024 05:08
- Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi? 03 Aralık 2024 06:45
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58
- İngiltere'de Kasım Gelincikleri ya da 'şehitleri anma' günü 12 Kasım 2024 04:26
- Hoş geliyorsun faşizm… 06 Kasım 2024 04:55
- İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinde kendisinden başka güvenecek kimsesi yoktur! 22 Ekim 2024 04:50