İktidar kendi 'normaline' döndü!
Fotoğraf: MA
İktidar ile ana muhalefet arasında ‘yumuşama’ ve ‘normalleşme’ tartışmaları devam ederken iktidar kendi ‘normaline’ döndü: Hakkâri Belediye Eş Başkanı Mehmet Sıddık Akış’ın Van'da “terör örgütü üyeliği” gerekçesiyle gözaltına alınmasının ardından Hakkâri Valisi, Hakkâri Belediyesine kayyum olarak atandı. Bilindiği gibi 31 Mart seçimlerinin hemen ardından Van’da Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanan DEM Parti’li Abdullah Zeydan’ın yerine yargı eliyle AKP’li Aday Abdulahat Arvas ‘kayyum’ olarak atanmaya çalışılmış ancak halkın ve demokrasi güçlerinin ortaya koyduğu güçlü tepkiler sonrasında bu karar geri alınmıştı. Hakkâri Belediyesine kayyum atanması, yerel seçimlerde güç kaybı görünür bir biçimde ortaya çıkan iktidarın bu seçimlerden birinci parti olarak çıkan ana muhalefet ile ‘normalleşme’ ve ‘yumuşama’ sürecini halkın demokratik kazanımlarına saldırı için güç ve zaman kazanmanın dayanağı olarak kullanmaya çalıştığını ortaya koyuyor.
İktidarın ‘kayyum’ kararı sadece bir süredir kendisinden demokratik adımlar atması beklentisi içinde olan kesimlere verilmiş bir yanıt olmakla kalmıyor aynı zamanda yeni dönemde halklara ve işçi sınıfına yönelik saldırıların bir işaret fişeği olarak da anlam kazanıyor.
Öncelikle Hakkâri Belediye Eş Başkanı Mehmet Sıddık Akış’ın “terör soruşturması” gerekçesiyle gözaltına alınmasını ve belediyeye kayyum atanmasını bir irade gasbı ve hukuksuzluk olarak görmek eksik bir değerlendirme olacaktır. Çünkü iktidarın Kürt sorununu bir “terör sorunu” olarak görmesinin/göstermesinin sonucu olan bu karar, aynı zamanda ülkedeki demokrasi ve hukuk normlarının da çerçevesini/sınırlarını belirliyor.
Bugün Kürt sorunuyla ilgili yaptığı konuşma ya da katıldığı açıklama vs. nedeniyle hakkında “terör soruşturması” olmayan Kürt siyasetçi yok gibidir. Dolayısıyla Akış hakkında alınmış olan karar; kapatma davalarından, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ve bütün belediyelere kayyum atanmasına varana kadar demokratik Kürt siyasetine ve ülkedeki demokrasi güçlerine yönelik bir saldırı ve tehdittir.
Bununla bağlantılı olarak, iktidar cephesinden bu saldırganlığa gerekçe yapılmaya çalışılan “Terörle araya mesafe koyma” propagandası, Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümünü savunan bütün güçleri hedef almakta ve bu güçlere iktidarın politikalarına teslimiyeti dayatmaktadır.
İkinci olarak, Hakkâri Belediyesine kayyum atama kararının Rojava’da yapılacak yerel seçimlere karşı operasyon tehdidinden sonra gerçekleşmiş olması da rastlantı değildir. Erdoğan iktidarı, kuzey ve doğu Suriye (Rojava) demokratik özerk yönetiminin kendi kontrolündeki kantonlarda yerel seçim kararının “Devletleşme yönünde bir adım” olduğu propagandası eşliğinde “Teröristan kurulmasına izin vermeyeceğiz” açıklamalarını yaparak yeni askeri operasyon tehdidinde bulunuyor. Rojava özerk yönetimi, yerel seçimlerin yapılmasını demokratik Suriye’nin bir parçası olma kararlılığının bir ifadesi olarak ortaya koymasına rağmen iktidarın “Kürt devleti kuruluyor” propagandasının (Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkının BM tarafından güvenceye alınmış bir hak olması tartışmanın bir başka yönüdür) hedefi bilinmez değildir. İktidar, bu propaganda üzerinden şoven hassasiyetleri kışkırtmayı ve muhalefeti de kendi politikasına karşı koyamaz hale getirmeyi amaçlıyor.
İşte Rojava’nın Türkiye için bir tehdit olduğu algısının yaratıldığı, “Sınırlarımızda bir teröristan kurulmasına izin vermeyeceğiz” açıklamalarının yapıldığı bir dönemde kayyumlara geri dönülmesi, burjuva muhalefeti zayıf karnı olan Kürt sorunu üzerinden vurmanın ve bu politikaya karşı oluşacak tepkileri etkisizleştirmenin bir aracı olarak devreye sokuluyor.
Özellikle “enflasyonla mücadele ve mali istikrar” adı altında işçi sınıfı ve emekçi halka daha fazla işsizlik, yoksulluk ve açlığı dayatan bir ekonomi programının uygulandığı bir dönemde bu saldırı programına karşı işçi sınıfı ve emekçiler cephesinden yükselecek tepkileri dindirmek için Kürt sorunu bir “beka meselesi” gibi gösterilerek milliyetçi-şoven hassasiyetler kışkırtılmak isteniyor. Öte yandan Kürt sorununun terörize edilmesi üzerinden işçi ve emekçilerin bu politikaya ‘rıza’ göstermesi, bir bumerang etkisi göstererek en çok onların insanca çalışma ve yaşam talep ve mücadelesini vuruyor. Çünkü bu politika, sadece Kürtlerin değil aynı zamanda işçi sınıfı ve emekçilerin her türlü demokratik hak ve talebinin de askıya alınmasının aracı olarak işlev görüyor.
Kayyum kararı, iktidarın ısrarla gündemde tuttuğu yeni anayasa konusundaki hedeflerini de daha görünür hale getiriyor. Anayasa Mahkemesinin kararlarını uygulamayan iktidar, hakkında mahkeme kararı olmadığı halde sadece soruşturmalar gerekçe yapılarak bir kez daha kendi hukukunu ihlal ederek bir belediye başkanını görevden alıyor. Dolayısıyla “sivil”, “özgürlükçü” söylemlerinin arkasında rejimin yasama, yürütme ve yargı erkini tek elde toplayacağı; faşist bir rejim inşasının dayanağı olacak bir anayasa yapılmak isteniyor.
Son olarak, iktidar bloku içindeki klikler arasındaki mücadelenin öne çıktığı bir dönemde kayyum politikasına dönülmesi, bu kliklerin halklara ve işçi sınıfına saldırı konusunda tam bir birlik içinde olduğunun ilanı olarak anlam kazanıyor. Başka bir deyişle iktidar içindeki klikler arasındaki güç mücadelesi, mesele işçi sınıfına, Kürt halkına ve demokrasi güçlerine yönelik saldırıya gelince yerini blok halinde ortak bir tutuma bırakıyor.
Böylesi bir siyasi tablo içinde dün Van’daki kayyum girişimini boşa çıkaran demokrasi ve halk güçleri bugün Hakkâri Belediyesine kayyum atanmasına karşı daha güçlü bir tepki ortaya koymadan ne ülkedeki demokratik kazanımlar korunabilir ve ne de iktidarın çok yönlü saldırıları püskürtülebilir.
- Kürtler arası ‘birlik’ arayışı ve Türkiye’nin müdahalesi 28 Ocak 2025 06:50
- Öcalan’ın mesajı ve Kırmızı Kitap 24 Ocak 2025 14:40
- Trump’ın kabinesindeki ‘dostlar’ ve ABD’nin Ortadoğu politikası 21 Ocak 2025 13:41
- Mesele sadece Erdoğan'ın adaylığı mı? 17 Ocak 2025 05:25
- Adsız süreç, çözümsüz barış! 14 Ocak 2025 05:00
- Trump, Erdoğan’ı niye övüyor? 10 Ocak 2025 04:40
- Türkiye-İsrail rekabeti ve Kürt sorunu 07 Ocak 2025 05:30
- Suriye’deki gelişmeler ve kapısı aralanan yeni ‘süreç’ 03 Ocak 2025 07:30
- Öcalan'ın mesajı ve yeni sürecin işaretleri 30 Aralık 2024 12:47
- HTŞ yönetimi ve Suriye'nin etnik-dinsel fay hattı 27 Aralık 2024 06:20
- Suriye ve yeni Osmanlıcılık 24 Aralık 2024 05:00
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30