7 Haziran 2024

Seçime tehdit, seçilmişe kayyum!

Fotoğraf: Kurdishstruggle/Flickr CC BY 2.0

Hakkâri Belediyesine kayyum atayıp Belediye Eş Başkanı Mehmet Sıddık Akış’ı cezaevine koyan Erdoğan iktidarının tehditleri sonrasında kuzey ve doğu Suriye’de (Rojava) 11 Haziran’da yapılması planlanan yerel seçimler de ağustos ayına ertelendi. Rojava özerk yönetiminin 11 Haziran’da 7 kantonda yapmayı planladığı yerel seçimleri “Ülkemizin ve Suriye'nin toprak bütünlüğüne yönelik mütecaviz bir eylem” olarak tanımlayan Erdoğan, “Bir ‘teröristan’ kurulmasına azla izin verilmeyecek” diyerek bu seçimlere karşı ‘operasyon’ tehdidinde bulunmuştu. Erdoğan iktidarının müdahale tehdidinden sonra ABD’den “desteklemiyoruz” açıklaması gelmiş ve ardından da seçime giren bazı partiler seçimlerin ertelenmesi yönünde başvuru yapmıştı.

Rojava yerel seçimlerinin ertelenmesinde Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile askeri olarak iş birliği yapan ancak Rojava özerk yönetimini siyaseten tanımayan ABD’nin tutumunun etkili olduğu görülüyor. Çünkü ABD emperyalizmi cephesinden yapılan “Seçimler için uygun koşulların olmadığı” ve “ABD’nin bu konudaki görüşlerinin ilgili aktörlere aktarıldığı” açıklaması, Rojava’nın Erdoğan iktidarının olası operasyonları karşısında savunmasız bırakılması anlamına geliyordu.

En büyük destekçisi olduğu İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü işgal ve saldırılar nedeniyle bölgede gerilimin oldukça yüksek olduğu bir dönemde ABD emperyalizmi, bölgenin bir başka noktasında yeni gerilim ve çatışmaların yaşanmasını istemiyor. ABD’nin Erdoğan iktidarının hassasiyetlerini gözetmesinin arkasında iki temel nedenden söz edebiliriz: Birinci olarak ABD emperyalizmi, politik eksenine daha fazla bağlanmaya ve bu temelde bölgede yeni roller (Özellikle İran’ı dengeleme bakımından) üstlenmeye çalışan Erdoğan iktidarı ile ilişkileri bozmak istemiyor. İkincisi de birincisiyle bağlantılı olarak ABD emperyalizmi, NATO liderler zirvesinin kapıda olduğu bir süreçte Erdoğan iktidarının Karadeniz ve Kafkasya’da Rusya’ya karşı daha açık bir pozisyon almasını istiyor ve bunun için Irak ve Suriye’deki Kürt hassasiyetini pazarlık unsuru olarak kullanmanın hesabını yapıyor.

Burada özerk yönetimden hoşnut olmasa da Esad yönetiminin Rojava’da yapılması planlanan yerel seçimler karşısındaki sessizliğine de dikkat çekmek gerekiyor. Elbette Esad yönetiminin bu sessizliği, en büyük destekçileri olan Rusya ve İran’ın bölge politikalarından bağımsız açıklanamaz. Yine Erdoğan yönetimi ve ABD’nin aksine Rusya ve İran’ın 11 Haziran seçimleri karşısında sessiz kalmaları, fiili bir ‘onay’ ya da en azından bu süreci Suriye yönetimi ve Kürtlerin uzlaştırılmasının bir adımı olarak kullanmak istedikleri biçiminde yorumlanabilir.

Ağustos ayına ertelenen Rojava yerel seçimlerinin bu kez yapılıp yapılamayacağı, yapılırsa nasıl sonuçlar doğuracağı sorularının yanıtlarının bu iki aylık süreç içinde bölgede yaşanacak siyasi gelişmelere göre belirleneceğini şimdiden söyleyebiliriz.

Öte yandan Erdoğan’ın Rojava’daki yerel seçimleri “Suriye’nin toprak bütünlüğüne yönelik mütecaviz bir eylem” olarak değerlendirip operasyon tehdidinde bulunmasına rağmen Suriye yönetiminin bu seçimler karşısında sessiz kalması, aslında sorunun da Erdoğan iktidarının derdinin de Suriye’nin toprak bütünlüğü olmadığını görmek/göstermek için yeterlidir.

Suriye Kürtleri, kendilerini demokratik Suriye’nin bir parçası olarak tanımlayıp yerel seçimleri de siyasi çözümün bir adımı olarak değerlendirdikleri halde Erdoğan iktidarının “tehdit” tanımlamasının arkasında Kürtlerin Suriye’deki kazanımlarını ülke içinde Kürt sorunu karşısında sürdürdüğü politika için bir tehdit olarak görmesi ve dahası bu sorunu yayılmacı emelleri için kullanmaya çalışması gerçeği bulunuyor. Erdoğan’ın önceki gün katıldığı “Anadolu medya ödülleri töreninde Hakkâri Belediyesine kayyum atanmasını savunmakla kalmayıp DEM Parti’nin elindeki diğer belediyelere de kayyum tehdidinde bulunması, bu politikanın önümüzdeki dönem de iktidar tarafından kararlıca sürdürüleceğini ortaya koyuyor.

Bugün Erdoğan işine geldiğinde “Kürt kardeşlerimiz” diyor ama Kürtlerin ulusal demokratik talep ve haklarını savundukları için halk tarafından seçilen belediye başkanlarını “terörizm” ile suçlayıp yerlerine kayyum atıyor. Dolayısıyla bu politika Kürtlerin varlığını inkar etmenin mümkün olmadığı bir süreçte bu inkar politikasını siyaseten sürdürmekten başka bir anlam ifade etmiyor.

Ülke içinde seçilmiş belediye başkanlarının yerlerine kayyum atanıp halkın iradesinin yok sayılması ve Kürtlerin sınırların ötesinde yapacağı yerel seçimlerin bile tehdit olarak görülmesi Erdoğan iktidarının Kürt politikasını özetliyor. Bugün ülkede demokrasi ve bölgede barışı savunmak için öncelikle bu politikaya karşı tutum almak gerekiyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et