Kent hakkı bağlamında hayvanlar
Görsel: Yaşam için Yasa İnisiyatifi
Sokakta yaşayan hayvanların yaşamları tehlikede. Çünkü öldürülmelerine varacak bir yasa taslağı gündemde. Hayvanları “sahiplendirme, uyutma, ötenazi yapma…” gibi ifadelerle denetlemeye ve yok etmeye dayalı insan-türü-merkezli bakış açılı bu yasa, hayvanların şu ana kadarki yaşam koşullarını daha da katlanılamaz hale getirmeyi öneriyor.
Bu sayfanın derdi olan radikal kent hakkı; kentte eşit, adil bir yaşam hakkını temel alıyor. Bu yılın 23 Nisan’ı vesilesiyle Evrensel’in odaklandığı çocuk hakları sorunsalını, “Kent hakkı bağlamında çocuklar” başlığı ile ele almıştım (1). Şimdi de kent ve hayvan ilişkisini aynı başlık çerçevesinde mesele edeceğim.
Yeniden tekrarlayayım; kent hakkı, kent kaynaklarına erişim ve kent kararlarına katılım ile sınırlı bir hak değil. Kent hakkı, yöntem olarak, kenti çocuklar, gençler, kadınlar, LGBTİ+’lar, engelliler, hayvanlar, yaşlılar vb. yaşamın bileşenlerine ayırıp, sonra onlara ayrı ayrı haklar vererek kurulamaz. Böyle bir tarif, eninde sonunda bir talep siyasetine dönen sistem-içi bir kentleşmeden öteye de gidemez.
Peki kent hakkı neye işaret ediyor? Kent hakkı sermaye birikimi lehine hizmet eden bir kentleşmeye karşı mülkiyetten bağımsız, işgal-kendine mal ederek, kentin kullanım değeri odaklı dönüşümüyle birlikte bireylerin kendilerini dönüştürme haklarını da içeren ortak ve çok katmanlı bir haktır. Ortak yaşamın bileşeni olan insan dışı türler de elbette bu bağlam kapsamındadır.
“Kentlileşen emekçiden metalaşan kente” yazısında da ifade ettiğim üzere; insanlığın asırlar süren göçebe-avcı-toplayıcı yaşam biçiminin ardından, küresel iklim değişiklikleri, toprağın işlenmeye başlaması vb. çeşitli etmenlerle zaman içinde yerleşik hayata geçmesi, topraklarından koparak mülksüzleşmiş emekçi ordusu haline gelen halkların, ücret karşılığında çalışmak üzere kitleler halinde kentlere göçü, kır-kent dengesini kentler lehine dönüştürdü (2).
Kentleşme insanların hayvanlarla kurduğu “evcilleştirme -insana bağımlı hale getirme”, hayvan bedeninden türlü biçimlerde faydalanma vb. türcü, sistematik ve kurumsallaşmış tahakküm ilişkisinde, ölçek ve boyut değiştirdi. Dolayısıyla kadim zamanlardan başlayan ve gitgide dönüşen -ve de içinde yaşadığımız sistemde yaşam hakkı aleyhine daha da derinleşeceği açık olan- türler arasındaki bu ilişkilenme biçiminin kökten dönüştürülmeye ihtiyacı var.
Artık kentlerde kimlerin yaşayabileceği veya yaşayamayacağı sermayenin yönlerdirmesine tabii kılınıyor. Hayvanlar da bu süreçten bağımsız değil. Tam da bu nedenle hayvanların yaşamlarını korumak, ekosistem bütünlüğü içindeki yaşamı korumakla doğrudan ilişkili.
Kapitalist üretim ilişkilerinin temel yaşam haklarına müdahale ettiği sistemde hayvanların da başına, kısırlaştırmadan, çip takarak takip etmeye, endüstriyel üretimden, toplama kampı koşullarındaki mekânlara varan denetim toplumu düşüyor. Diğer bir deyişle doğaya, hayvana, insana, sadece kâr elde edilebilecek meta olarak yaklaşan sistem, canlıların tümünün yaşamını da denetliyor. Hayvanlara biçilen üretim tesisi, mezbahalar, hayvanat bahçeleri, toplama kampları insan-türü-merkezli bakış açılı sistemin icadı. Bu nedenle aynı iklim sorunlarında olduğu gibi, sistem-içi yaklaşımlarla, konfor alanları kökten dönüştürülmeden çözüm üretilemez.
Radikal bir dönüşümü tahayyül ederken, bir yandan da ivedi olarak yaşam hakkını savunmak gerekiyor. Bu niyetle Türkiye’nin birçok yerinde hayvan hakları üzerine eylemler sürüyor. Örneğin yazının görselinde de işaret edildiği gibi, ilgili yasa teklifi geri çekilene kadar, her gün saat 18.30- 20.00 arası İstanbul’da Beşiktaş İskele Meydanı’nda nöbette olan “Yaşam İçin Yasa” mücadelesi var (3). Sosyal medya ve web sayfalarında ortak mücadeleye dair önerileri yer alıyor. Herkesi CİMER üzerinden “hayvanlar toplatılmasın, devasa ölüm kamplarına gönderilmesin” şeklinde başvurmasını talep ediyorlar. “Dört Ayaklı Şehir” mücadelesi de yıllardır ısrar ve inatla hayvanların yaşam hakkı için uğraşıyor (4). Aynı şekilde “Burak Özgüner Hayvan Hakları Çalışma Merkezi” de (5).
Hayvanların yaşamını savunan aktivistler, aynı zamanda yaşam hakkı mücadelesi bağlamını bozan toplumsal bölünmeye karşı da mücadele içindeler. Örneğin Eray Özgüner şöyle diyor; “sivil toplum örgütleri korkmayın, nöbetimize destek olduğunuzda “kedici, köpekçi” olmazsınız, yaşam hakkı savunucusu olursunuz. Bu algıyı kırmak için meydanlardayız. Bütün hak mücadelesi veren örgütlere sesleniyorum, gelin yaşam hakkını birlikte savunalım”.
Yaşam İçin Yasa’nın sözleriyle bitireyim;
“Merhameti değil yaşam hakkını savunuyoruz! Sokakta yaşayan köpekleri öldürmeyi ve onları ölüm kamplarına göndermeyi öngören yasa tasarısına, iktidarın hayvanları ve hayvan hakları savunucularını düşmanlaştırmasına ve muhalefet partilerinin büyük bir çoğunluğunun sessizliğine karşı nöbetimize devam ediyoruz. Tüm yaşam hakkı savunucularını mücadelemizi güçlendirmeye davet ediyoruz…”
1. https://www.evrensel.net/yazi/94707/kent-hakki-baglaminda-cocuklar
2. https://www.evrensel.net/yazi/94750/kentlilesen-emekciden-metalasan-kente
3. https://x.com/yasamicinyasa; https://yasamicinyasa.com/linkler/
4. https://x.com/dortayaklisehir; https://www.dortayaklisehir.org
5. https://x.com/bur_hak; https://linktr.ee/BurHak
- Bellek-mekân üzerine: 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı 18 Ocak 2025 04:00
- Kars’ta sinemanın birleştirdikleri: SineKars 11 Ocak 2025 04:33
- Kent hakkının sınıfsallığı 04 Ocak 2025 06:48
- Kültürel değerin sınıfsallığı: Haydarpaşa Garı 28 Aralık 2024 04:45
- İmarın sınıfsallığı: İmar kimin hakkı? 21 Aralık 2024 04:28
- Savaşı belgelemek: Adli mimarlık 14 Aralık 2024 04:30
- Rahmi Koç’un kültür sermayesi 07 Aralık 2024 06:30
- Orhan Kemal’den Rahmi Koç’a kültürel değer üretimi 30 Kasım 2024 06:25
- Kent suçu nedir? Antakya örneği… 23 Kasım 2024 05:06
- Kent hakkı bağlamında kent konseyleri: Hopa 16 Kasım 2024 04:35
- Endüstri mirasını “koruma”: Haydarpaşa/Sirkeci Garları 09 Kasım 2024 04:58
- Sağlık sisteminde “koruma”: Heybeliada Sanatoryumu 02 Kasım 2024 05:30