10 Haziran 2024 03:45

Harmoni, sinerji: Canlılar ve kurumlar

Su damlası

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Suyu kokusuz biliriz. Sevgili Halis Ulaş gazetemizde bir yazısında su kokusunu yazmıştı. Tekrar keyifle okudum. Issey Miyake, “En güzel koku kadının vücuduna çarpan suyun kokusudur” neden demiş, atom bombası ile nasıl bir bağlantısı var meraklısı için dolu dolu bir yazı…

Nâzım Hikmet “Masalların Masalı” adlı 158 kelimelik şiirinde “20 kere suyu kullanır. Bu, oransal olarak şiirin yaklaşık yüzde 13’ü” demektir.

İnsan bedeninin ise yüzde 60 ile yüzde 73’ü su. Ancak kendimize baktığımızda büyük bir su birikintisi göremeyiz. Kurumlar da canlılara benzer; uzun ve sorunsuz yaşamaları bileşenlerinin akışkan çoğunluğunun bu dinamiği kurum içinde devridaim kılmaları ile mümkündür.

Birer canlı olarak bizler neyiz sorusunun en iyi yanıtlarından birisi Turgut Uyar’dan gelir: “Eririz tükeniriz, toplanır yaratırız. bu bize aşktır/biz belki de en uzun yaşamalı bir su’yuz”

Homeostazis, bir organizmanın iç ortamını sabit tutma’ halidir. Bunu sıcaklık, pH, su dengesi ve diğer önemli fizyolojik parametreleri belirli bir aralıkta tutarak sağlar. Çevresel değişikliklere rağmen iç dengenin korunması ve organizmanın düzgün çalışması homeostazis ile mümkün olur. Bunun için sinir sistemi, endokrin sistemi ve diğer düzenleyici mekanizmalar rol alır.

Homeostazis kurumlar için de bir modeldir. Çoğunluğun tahakküm riski an gelir en az olanın varlığı ile dengelenir.  

Canlılar için kullanılagelen homeostazis tanımını kısmen ‘harmoni’ olarak da ifade edebiliriz kurumlar için: Genel anlamda harmoni, “Farklı unsurların bir bütün içinde uyumlu bir şekilde etkileşimde bulunması”durumudur. Bu, insan ilişkilerinden doğaya, sanattan iş hayatına böyledir. 

Bir suyu içerken kokusu ile değil; soğuk ya da sıcak oluşu, yumuşak ya da sertliği, şebeke suyu ise klorlu olup olmadığı yani saflık hali ile anarız. Bedenden çıkan ise artık su değil sıvıdır ve bir o kadar kokuludur: Ter misali... 

Bir arada oluş parçaların toplamından daha fazla etki oluşturuyorsa yani sinerji  varsa ortada, söz konusu koku ise etki katsayısı daha yüksektir.

Bir başka boyutu ile bir organizmaya ‘su’ olarak giren su olarak çıkamaz artık. Yeniden su olmak için doğa yani dış ortam meşakkatli de olsa olanaklar sunar. An gelir buharlaşır, gün olur yağmur, kar ile su olup geri döner her zerrecik: Hem de en saf hali ile…

Kurumlar da terler. ‘Keskin sirkeye dönüşen’ iç harareti, ‘küpe zarar vermeyecek’ merhaleye evirmenin bir yoludur o. Ter atık, iyi ya da kötü değil ihtiyaçtır.

Gerek canlılarda gerek devridaimi olan kurumlarda homeostazis, harmoni ve sinerji bir araya geldiğinde sürdürülebilir başarı ve büyüme kaçınılmazdır.   

Homeostazis için olmazsa olmaz denge ve esnekliktir. Bir kurum, ancak iç dengesini koruyarak değişen koşullara adapte olabildiğinde, krizler ve ani değişiklikler karşısında daha dayanıklı olur.

Turgut Uyar ne güzel söylemişti: “Biz bir parça acemi bir su yorumcusuyuz /öteden beriden dayanıklılık taşırız durmadan” diye.

Şimdi birçok demokratik kitle örgütünde seçimli genel kurul vakti. Turgut Uyar’dan esinle “Öteden beriden dayanıklılık taşıyan” delegeler, yeni yönetimleri belirleyecek. 

Yine, yeniden tarihin kırılgan bir dönemindeyiz ülke ve tüm insanlık olarak. Meslek odaları, sendikalar, kitle örgütlerinin sorumluluğu ve etki alanı üyeleri ile sınırlı değil. Unutmayalım…

Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa