15 Haziran 2024 04:35

Kozmik toz, rant tozu, firar eden robot süpürgeler

Fotoğraf: Unsplash

Paylaş

Kadim fay hatlarının yerkabuğunu titretişinden geriye “öncesi” ve “sonrası” diye ikiye ayrılmış hayatlar ve koca bir toz bulutu kaldı. İnsan elinden çıkmış beton zeminler onlarca kattan ufalıp üç beş metrelik yığınlara dönerken atmosfere yükselen bulutta taş kırpıntılarıyla birlikte zamanın, insanın ve hayatın temel maddelerinden parçacıklar vardı.

Bir buçuk yıl geçti, deprem bölgesinde o vakit değişen haritalar, o vakit sahipsiz bırakan devletin ve de sermayenin kalemiyle yeniden çiziliyor, yine her yer toz duman. Fay hatlarından uzak odalarda yapılan anlaşmaların şirketleri deprem mağdurlarının bir yandan öncesine bedel biçerken ve sonralarına dair onları borçlandırırken, insan eliyle yeni beton zeminler dökülüyor yerkabuğuna.

Buraya yurt sathında canlı doğayı usturalayarak açılan taş ocaklarını ve onlardan yükselip çevresindeki ciğerleri azar azar söndüren toz bulutlarını da eklemeli. Maske takmak iyi olur; bu hava, tüm bunlar zehirli.

*

Uyuyan fay hatlarının kentlerinde depreme hazırlık olarak devlet yeni haritalar çiziyor. Zeminden, yapıların niteliğinden bağımsız, rantla ölçeklendirilmiş haritalar bunlar. İstanbul’un bazı orta sınıf semtlerinde eski apartmanlar balkonda bırakılmış sahipsiz büfelerle birlikte yıkılıp asırlık çınarlı, gül tarhlı bahçeler yutularak yerlerine göğe yükselen betonlar konduruluyor. Beton mikserleri, hafriyat kamyonları o kadar fazla ki, Anadolu yakasının kimi nezih muhitlerinde trafiği tıkıyorlar. Havada taş, çimento ve rant tozundan müteşekkil bulutlar, soluk alanların boğazını yakıyor. 

*

Toz taşınımı alarmları veriliyor ara ara. Gözün seçemeyeceği kadar ufak ama insan sağlığını sarsacak kadar kudretli zerreciklerin, çöller kadar uzak coğrafyalardan, uzak kıtalardan bir başlarına gelişlerinde tuhaf, büyüleyici, ürkütücü bir seyahatin rotası var. Silika’yla gezen ağır metaller, alerjenler, mantarlar, bakteriler, virüsler... İklim kriziyle artan sıcaklıkların toz taşınımını arttırdığını söylüyor uzmanlar. Solunduğunda akciğerler tekleyebiliyor, toz fırtınaları hava ve deniz ulaşımını felç ediyor, bal arıları pusula şaşırıp yönlerini kaybediyor, gözlerimize sarımsı boz filtreler iniyor. Toz taşındıkça kimse aynı kalmıyor.

*

Sosyal medyada evlerinin tozunu alanların, lavabolarını ovanların saatlerce izlenebileceği hesaplar var. Ekranın pasif yüzeyinde birilerinin temizlenmesini izlemenin karşılığı nedir? Bunu ele alan haberlerde, makalelerde “psikolojik zevk”, “arzuların tatmini”, “ruh halinde olumlu yönde değişim” nevi tabirler geçiyor. Yaşam gailesinin kendi hayatına müdahale etmekte kötürüm bıraktıkları, başkalarının müdahalesine seyirci olarak anlık bir ferahlama mı sağlıyor? Temiz, tertemiz “yaşam alanlarının” böylelikle pazarlanması, lüzumsuz sterillikte bir hayat idealini dayatarak aynı anda başka kaygıları mı çağırıyor? Ciğerimize çektiğimiz bu toz bulutunun içinde de bir yerlerden taşınmış tuhaf, yabancı, düşündürücü zerreler var.

*

Evlerin yeni sakinleri olan temizlik robotları bazen ezberledikleri köşelerden şaşıyor ve evet bazen sanki her şeyden usanıp kaçıyorlar. Evlerden, otellerden çıkıp kendini yollara vuran temizlik robotları... Dünyanın uzak köşelerinden gelen “firar eden temizlik robotu” haberlerini tatlı bir sevinçle okuyanlardan mısınız? Bu büyük uygarlık hikâyesinde kendimizi özdeşleştiğimiz asıl karakter temizlik robotu olmalı; kısa sürse dahi özgürlükleri sonlu bedenlerimizin toz toplama ünitelerinde umut parçacıkları olarak birikiyor.

*

Zihnimde toz bulutları üzerine dolananları yazıya dökmeyi kendi evimin toz biriktirmiş kimi köşelerine dokunduğum, çeşit çeşit hurufat arasında kaybolduğum bir taşınma arefesine saklamışım. Felsefeci Michael Marder'in Toz isimli kitabını okumayı da demek bu zamanlar için bekletmişim.

Marder, belki incelikler, parçacıklar üzerinden rotasını çizmeyi sevdiği felsefi arayışının, belki aynı anda akut polen ve toz alerjisinin etkisiyle uzun uzun toz üzerine düşünüyor bu kitapta. Felsefi uğraşa benzettiği toz alma fiiliyle hareket ederek saç, deri gibi biyolojik bedenlerimizden de parçalar taşıyan bu hem canlı hem cansız, hem sonlu hem sonsuz, hem gizleyen hem gösteren kavram etrafında dolanıyor.

Her şey zaten önce toz ve gaz bulutu değil miydi? Yıldız tozlarından uzaya açılan bir düşünce evreninde, tozun gerçekliğine ve tozdan müteşekkil biz canlıların bu mevzuda bin yıllardır süren tefekkürüne bakıyor Marder. Hem aşırı kirliliğin hem sterilliğin çağında yuttuğumuz kendi tozumuz bir yandan. Zamanın uzaysal tartısı olarak toz, toz püskürten bir ufalama makinesi olarak zaman, toza dönüşmekle nihayetlenecek ve öyle inanmak isterseniz belki o tozdan tekrar doğacak olan yaşam... 

Not: Michael Marder'in Toz adlı kitabı İthaki Yayınları'nın Minima dizisinden Öznür Karakaş'ın çevirisiyle çıktı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa