16 Haziran 2024 04:05

Kullan at, ölmezse düşman ilan et

Fotoğraf: Evrensel

PAZAR
Paylaş

İSİG Meclisi verilerine göre 2013 ile 2022 yılları arasında en az 828 göçmen/mülteci işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. 2023 yılında ise en az 91 göçmen işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Göçmen/mülteci işçilerde çocuk işçilerin ve kadın işçilerin ölüm oranı yüzde 9. Sermayedarların kâr ve rant hırsı uğruna işleyen bu sömürü düzeninde işçi ve emekçilerin ölüsü de dirisi de değersizleşti. 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü, yoksulluğun, sömürünün, ekolojik yıkımların, savaş ve şiddetin, göç yolunda batan mülteci botlarında ölümlerin arttığı koşullarda geliyor. Türkiye’de çalışan göçmenlere ilişkin net verilere ulaşmak söz konusu değil. Zira büyük oranda kayıt dışı çalıştırılıyorlar. 9 Kasım 2023 İçişleri Bakanlığı verilerine göre göçmen işçi sayısı 2 milyon civarında. Bu işçilerin yaklaşık 100 bini çalışma iznine sahip. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı raporuna göre ise Türkiye’de çalışma izni verilen Suriyeli mülteci sayısı 2021’de 91 bin 500’dü. Diğer ülkelerden mültecilerle birlikte bu sayı 168 bin 103’e çıkıyordu. En ağır işlere sürülen göçmen işçiler daha düşük ücretlere mahkum. İşsizliğin arttığı Türkiye’de bu durum patronlar tarafından yerli işçilerin sırtında adeta sopa gibi kullanılıyor.

DEVLET DESTEKLİ İŞ CİNAYETİ DÜZENİ!

12 Haziran da Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’ydü. Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’nde Adana’da mülteci bir çocuk iş cinayetinde yaşamını yitirdi. Tekstil atölyesinde çalışan 11 yaşındaki Ahmet Haskiro bozuk asansöre sıkışarak yaşamını yitirdi. Dağ Tekstil İş Hanı yazılı girişte “Geçici koruma altındaki Suriyeliler ve Türk vatandaşları için istihdam desteği projesi” kapsamında işçi çalıştırıldığına dair bir tabela göze çarpıyordu. Patronlar devletten destek alarak mülteci çalıştırırken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkililerinin, atölyeleri denetlemediği çocuk işçinin bozuk asansörde can vermesiyle ortaya çıktı. 2013-2024 yılları döneminde 80 göçmen çocuk işçi hayatını kaybetti. Bu işçilerin geldikleri ülkelere bakarsak: 71’i Suriyeli, 6’sı Afganistanlı 1’i Iraklı, 1’i İranlı, 1’i Türkmenistanlı! Çocuk işçilerde göçmenlerin ölüm oranı yüzde 12 ve genel iş cinayetlerindeki göçmen işçi ölüm oranının iki katı. Ölen göçmen çocuk işçilerin neredeyse tamamı Suriyeli. Bunun nedeni Suriye’deki savaş sonrası meydana gelen kitlesel mültecilik ve mültecilerin birçoğunun çocuğunun yoksulluk nedeniyle çalışması. Göçmen çocuk işçi ölümleri mevsimlik tarım, gıda-tekstil-metal gibi sanayi iş kolları, inşaat ve genel işler iş kollarında yoğunlaşıyor.

DENİZLİ ÖRNEĞİ

Fason üretimin yaygın olduğu Denizli’de fabrikalara üretim yapan taşeronda çalışan işçilerin iş güvencesi yok. Tekstilde ustabaşı olarak çalışmış ve kendine bir minibüs alan, göçmenlerin çok yaşadığı mahallelerden işçiler toplar. Üretim artışı döneminde bu kişilere haber salınır, bu kişiler işçileri toplayıp götürür, kayıt olmadan belli bir süre çalışırlar. Fabrikanın siparişi azaldıysa taşeron 1 hafta ücretsiz izne çıkıyor. Çoğu taşeronlarda mülteci işçiler sigortasız çalışırken 2-3 aylık ücreti içeride bırakmak zorunda kalıp başka iş arayan mülteci işçiler de var. Kamuoyunda tartışılır olmasının faturası negatif bir biçimde işçilere yansıtılıyor. Denetimler artınca mülteciler sınır dışı tehdidiyle yüzleşiyor. Fasonlar başka mültecilerle üretimini sürdürüyor.

DENİZ İŞÇİLERİ MÜLTECİLERİN SINIF KARDEŞİ

IUVENTA bir sivil toplum örgütüne ait bir gemi ve mürettebatı, gemiye el konulduğu ağustos 2017’ye kadar risk altındaki insanları kurtarmak için devreye girerek Libya sularında arama kurtarma çalışmaları gerçekleştirmiş. IUVENTA mürettebatı, aşırı kalabalık ve deniz şartlarına elverişsiz botlarla Libya’da maruz bırakıldıkları şiddet ve gözaltı koşullarından kaçan göçmenlere yardım ettikleri için yargılandı. 19 Nisan 2024’te görülen karar davasında savcılığın iddiası, kurtarılan insanların yakın tehlike altında olmadığı yönündeydi, her yıl denizde kurtarılan binlerce kişi açısından AB’nin tutumunu ifşa eden bir iddiaydı. Denizde hayat kurtarma görevinin yargılandığı mürettebat için 20 yıl istenen dava İtalya’da düştü. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS) kıyı devletlerinin yetkilerini belirliyor. BMDHS hükümleri uygulansa sahil güvenlik birimleri göçmenlerin sığınma başvurularını sorgulamakla ve eğer başvurusu yoksa bu başvuruları almakla yükümlü. Ancak Yunanistan, İtalya, İspanya gibi Avrupa ülkeleri sorumluluklarını yerine getirmek bir yana mülteci botlarını açığa iterek mültecileri ölüme terk ediyor. Deniz işçilerinin hukuki sorumlulukları ise BMDHS’nin 98. maddesinde denizde tehlikede bulunanlar için yardım talep edebilme sorumluluğu belirtiliyor. Göçmenlerin kurtarılmasını da kapsayan acil durumlarda kıyı devletleri, arama kurtarma ve yardımla yükümlü. Denizde Can Emniyeti Uluslararası Sözleşmesinde (SOLAS) gemi kaptanlarına bu yükümlülükleri anlatılıyor. Egemenlere ve kapitalist sermayeye karşı mülteci meselesinde dik duruş göstererek nihai çözümün mülteci karşıtlığı değil, göçe sebep olan savaşların, açlığın ve iktidarların olduğunu bilen deniz işçileri mültecileri sınıf kardeşleri olarak görmeli.

SENDİKALAR SESSİZ

Mülteci işçiler konusunda sendikalar ‘Kayıtlı değil üye olamıyor’, ‘Bizim iş kolunda mülteci çalışmıyor’ diyerek mülteci işçileri de örgütlemesi konusunda girişimde dahi bulunmuyor. Mülteci işçileri de fiili ya da resmi sendikal mücadelenin içinde tutmak, yerli ve mülteci işçilerin birlikte hareket etmesini sağlayacak mekanizmalar geliştirmek patronların sınıfı bölme girişimine panzehir olmalı. Mültecilerin ayrıca örgütlendiği bir mülteci sendikası değil yerli ve mülteci işçilerin birlikte örgütlendiği mekanizmalar oluşturmak gerekiyor. Zonguldak'ta Afgan mülteci İşçi Mohammad Nourtani'nin kaçak maden ocağında çalışırken geçirdiği iş kazasının ardından maden sahipleri tarafından vahşice bedeni yakılmıştı. Kaçak ocak sahipleri Nourtani’yi yakmaya götürürken yeni gelen Afgan işçiyle üretime devam etmişler. Zonguldak’ta halk ‘galeyana’ gelmedi aksine Afganistanlı işçinin ardından biri eşi olmak üzere ağlayan ve ağıt yakan dört kadın vardı. Sendikalardaki sessizlik Nourtani'nin ilk duruşmasında da devam etti. Zonguldak’ta da tutuklanan üç kişinin yanı sıra kaçak maden ocaklarına göz yuman devletin ta kendisi. Fakat vahşet perdesi altında gizlenen diğer ‘sorumlular’ın cezalandırılması, yani iş cinayetlerini koşullayan iktisadi mekanizma ve siyasi rejimin değiştirilmesi hukuki olmaktan çok emekçilerin taleplerini merkezine alan siyasal bir mücadeleye dönüşmeli.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa