Sait Faik, o öyküyü Adaların bu halinde yazabilir miydi?
Fotoğraf: Nisa Sude Demirel/Evrensel
Türkiye’nin birçok bölgesi gibi, epeydir çeşitli sorunlarla boğuşan İstanbul’un adalarındaki son gelişmeler üzerinde konuşup, tartışmayı gerektiriyor. Ek olarak, Gül Köksal’ın son yazısında attığı pas da Adalar’ı gündem etmenin bir vesilesi oldu.
Bir hatırlatmayla başlayalım. Türkiye’nin ilk tüberküloz hastanelerinden olan ve 1924 yılında kurulan Heybeliada Sanatoryumunun Diyanet İşleri Başkanlığına devredilmesine karşı, 11 Eylül 2020 günü, İstanbul Tabip Odası (İTO), Türk Toraks Derneği İstanbul Şubesi ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, Adalar halkı ile birlikte Heybeliada’da ortak bir açıklama yaparak “Heybeliada Sanatoryumu bir sağlık kurumudur ve öyle kalmalıdır” dedi. Bu eylem, hem kitleselliği hem de etkili örgütlenme biçimiyle sonuç verdi.
Sanatoryumun, Diyanete devri iptal edildi ve karar 2023 yılı ocak ayında Bölge İdare Mahkemesi tarafından temyize kapalı olarak onandı. Bu sonucun arkasında çok emek vardı. Adalar halkı, o eyleme gelene kadarki süreçte bu konuyu, eyleme katılan örgütlerle birlikte ülkenin sürekli kaynayan gündemleri arasına sokmayı başarmıştı. Dört yıl geçtikten sonra, Heybeliada Sanatoryumunun Diyanete devrinin iptal edilmesi sürecinde, sehven ve idari mülahazalarla dava kapsamı dışında kalmış olan Çamlimanı Koyu’nda bulunan bir alanın, hukuki bir boşluktan yararlanılarak, tam bir oldubitti ile, halka kapatılmak istenmesi girişimi yaşandı. Heybeliada halkı, 25 Nisan 2024 günü de bu alanda bir açıklama yaparak, “Kıyılar halkındır” diyerek sesini duyurmaya çalıştı. Neoliberal dönüşüm süreci, mafyatik ilişkiler ve siyasetteki ortaklarıyla birlikte, ülkenin her yerinde gözde doğa alanlarını rant ve yağmanın hedefi haline getirirken, Adalar’ın bu süreçten azade kalması düşünülemezdi.
Hatırı sayılır bir demokratik birikime sahip olan Adalar’da yaşayanlar da bu sürecin farkındaydı ve kıyıların halka kapatılması, ormanlık alanların peşkeş çekilmesi, sürekli kazalara neden olan akülü araç sorunu, türlü siyasal ilişkilerin desteğiyle varlığını korumayı sürdüren Heybeliada’daki Cevahir Aqua Park ucubesi, Burgazada’da 1. derece doğal sit alanı olan Martha Koyu için Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından açık teklif usulü ile ihale ilanı açılması gibi bir dizi gelişmeye karşı sürekli bir şeyler yapılmaya çalışıldı.
Durum öyle bir hal aldı ki, bir adada yapılan bir usulsüzlük ya da rantçı girişime karşı direnilirken, başka bir adada başka bir gelişme oluyordu. Ve nihayetinde Adalar’daki muhalefet de başka yerlerdeki gibi en ileri tutum alanların çabasıyla gerçekleşiyor.
Örneğin Heybeliada’da ormanın Kablo mevkiine çitler getirildiğini 12 Haziran gecesi fark edince tepki gösteren ve bölgeyi terk etmeyen mahalle halkı belediyeyi de harekete geçirmeyi başarmıştı. Adalar Belediye Başkanı Ali Ercan Akpolat da bölgeye gelerek açıklama yaptı. İşletme mühürlendi. Ancak iki gün sonra, işletme, Orman Genel Müdürlüğünden izinli olduğunu öne sürerek yeniden çit yapımına başladı. Heybeliada Mahallesi Meclisi Girişimi sosyal medya hesabından duruma tepki gösterilirken, uygulamanın Kıyı Kanunu’na aykırı olduğu hatırlatıldı.Önceki gün de, Adalılar’ın ‘azmanbüs’ adını takarak tepki gösterdikleri, uygulamaya konmaması için 4 bin imza toplandıkları minübüsler Büyükada’da yeniden boy gösterince Adalılar eylem yaparak tepkilerini dile getirdiler. Çevik Kuvvet 9 kişiyi gözaltına alırken, İETT Metrobüs ve Elektrikli Ulaşım Daire Başkanı Ali Tuğrul Küçükalioğlu’nun, emniyet müdürü edasıyla ‘Alın bunu’ dediği görüntülere yansıdı.
Dayatmaların orman alanlarıyla ilgili kısmı iktidara uzanırken, Büyükada’da yaşananlarla ilgili kısmı da, siyasette “normalleşme”yi gündem etme iddiasındaki CHP’li yönetime uzanıyor.
Normal mi bu yaşananlar? Değilse, o Daire Başkanı'nın derhal görevden alınması gerekir.
Turizm rantı odaklı yaklaşımların Adalar’ı doğal dokusundan uzaklaştırıp giderek şehirleştirmesi kaçınılmaz.
Adayı anlatırken ‘Bir hişt sesi gelmedi mi fena’ diye yazan Burgazadalı Sait Faik, acaba Adalar’ın büyük bir taarruzla şehirleştirilen şu halinde öyle bir öyküyü yazabilir miydi?
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00