20 Haziran 2024 05:05

Akıl boyun eğmez

Sağlık örgütlerinin 2 dakikaya düşürülmek istenen muayene süresi ile ilgili açıklaması

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Paylaş

Üç buçuk yılı biraz aşan bir süredir yol arkadaşlarımın beni onurlandırarak verdikleri başkanlık görevini üstlendiğim, ancak her zaman görev verilmiş olmaktan bağımsız emeğini esirgemeyeni olmaktan onur duyduğum meslek örgütümde çok değil, sekiz gün sonra görevi divana teslim edip bu sürede yaptıklarımızı, yapamadıklarımızı meslektaşlarımızla paylaşacağız. Eleştirilerini, tartışmaları, eksik bıraktıklarımızı, yetemediklerimizi de önümüze koyup yeni seçilecek meslektaşlarımızın  önümüzdeki dönemde yapması beklenenleri en üst karar organımız olan büyük kongre delegelerinin önerilerini dikkate alarak, en çok da hiçbir seçili kurulda, tanımlanmış kimliklerle, örneğin delege olma gibi, olmasalar da meslek örgütünün mücadele hattında emeğini hiç esirgememiş meslektaşlarımız, yol arkadaşlarımızın o emeklerinden yansıyan ışığın aydınlattığı yolda yalnız hekim olmaktan değil, insan olmaktan gelen haklarımız için mücadeleye devam edeceklerine güvenimiz tam.

Sağlığın üretimi yalnız sağlık emekçilerinin özne olduğu bir süreç hiç olmadı, olmamalı da! Geçen hafta meslektaşlarımız bir iş cinayeti ile aramızdan ayrıldığında yazdığım yazıda kendimize sormamız gerekenleri hatırlatıp biraz değinmiştim; “Milyonlarca yaşam kurtarmış aşılardan neden vazgeçtiğimizi, bu yüzyılda hâlâ boğmacadan, kızamıktan insanların ölmesine nasıl izin verdiğimizi, kanser taramalarından kaçıp ileri evrelerinde hastane hastane dolaşmayı neden yeğlediğimizi kendimize sorup, hastalanmaya rıza göstermememiz gerektiğini hatırlatalım birbirimize mesela.” Bu koşullarda üretim yalnız sağlık emekçilerinin emeğiyle mümkün olmayacaktır o halde...

Neoliberal kapitalizmin bizi hakikat bükücülükle bilimsel bilgiden şüpheciliğe savurarak insanın o bilgiden süzerek tüm canlılara armağan ettiği aşıları seçmemeyi özgürlükmüş gibi sunduğu bir dünyada özgür ve özne kalamayacağımızı aklımızdan çıkarmasak iyi olacak. Alamadığımız randevularla hastanelere ihtiyaç yaratanların bizi özne olmaktan çıkarma çabasına karşı, sağlık üretiminde hepimiz özne olmanın sorumluluğunu almalıyız. Toplum, piyasanın emellerine terkedilen bir sağlık sisteminin payandası olma, tüketici sıfatını kabullenme raddesine getirildiği ölçüde hem kendisini hem de sağlık emekçisini tüketim nesnesine dönüşmekten alıkoyamaz. Olsa olsa sağlığı tüketiriz.

Türk Tabipleri Birliği emeğiyle yalnız bu meslek örgütünün değil, bir diğeri yurttaş olmaktan çıkarıldığında kendisinin de yurttaş kalamayacağı bilincinde olan tüm toplumun yolunu aydınlatma sorumluluğunu her zaman taşıdı. Örnekleri çok... Geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz, açtığı yolda yürümekten onur duyduğumuz Erdal Atabek’ten, idam cezasına hekimi ortak edemeyeceklerini ısrarla savunan Nusret Fişek’e, faşistlerce katledilen Sevinç Özgüner’den sağlık üretiminin tüm tarafların ortak iradesini kurarak tek bir özne kılma çabasında bir ömür veren Füsun Sayek’e, bu örgütün mutfağından hiç çıkmamış, sağlığın toplumsallaştırılması için her daim üretmiş Ata Soyer’e yaşamlarını meslek örgütümüzün mücadelesine adamış ve mücadelelerini ileriye taşıdıkça hep yanımızda olacak yol arkadaşlarımızın açtığı yolda ilerlemeye devam edecektir. Hiç kuşkumuz yok.

Yeni seçilecek arkadaşlarımız da bizleri, toplumu da katarak özne olma iradesini hep birlikte gerçekleştirebilme mücadelesinde yerlerini alacaklar. Kant, en zor görev diye tanımladığı kendini bilmenin aklını tanımlarken; bir tahakküm aracı değil, özgürlüklerin kaybedildiği, insan onurunun yok edildiği sınırsız iktidara, her türlü değeri yok eden katıksız bir güç düzenine boyun eğmeme çabasının temeli olması gerektiğine işaret eder. TTB de hiç boyun eğmedi, eğmeyecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa