20 Haziran 2024 04:45

Durum tespitleri neden yapılır?

Tayyip Erdoğan ve Özgür Özel

Fotoğraf: ANKA

Paylaş

CHP yönetiminin politikada normalleşme, Erdoğan’ın da anormal olan sizin izlediğiniz muhalefetçi tutumdur, yumuşayın da yedeğimde yer alın mahiyetindeki çağrısı üzerinden günlerdir sürdürülen tartışma, iktidarın iki en üst yöneticisi olarak Erdoğan ve Bahçeli’nin, anormal olan hiçbir şey yoktur, aksini söyleyen, surlarımızda delik açmaya çalışan nifak tohumu ekicileridir meydan okumasına rağmen devam ediyor. Tümü de mevcut sermaye sisteminin devamından yana olan politikacı, iktisatçı, yazar ve gazeteci bunu, işçiler başta olmak üzere sömürülen ve ezilen halk kitlelerinin ağır yaşam koşullarına yönelik tepkilerinin “yumuşatılması” ve etkisizleştirilmesi amacıyla sürdürürken, Erdoğan-Özel tokalaşmasından halk yararına sonuçlar çıkarmaya soyunan beklentici liberaller de aldatı kampanyasına malzeme taşıyorlar. Gelişmeler ise sermaye partileri arası yönetim düzeylerinde sağlanacak “mutabakatlar”a bel bağlanmaması gerektiğini ve iktidarın saldırıları sürdürme kararlılığının ancak birleşik kitlesel mücadele ile kırılabileceğini işaret ediyor.

Ülke yöneticilerinden sermaye partilerine, sendika ve derneklerden düzen karşıtı devrimci ve sosyalist örgütlere farklı siyasal kesimlerin, ülkede ve uluslararası alanda yaşanan gelişmeler üzerine açıklamaları, yaptıkları değerlendirmeler ve belirlemeler, benimsedikleri politikanın sınıfsal karakterini de açığa vurur. Açıklamalar, temsil edilen ya da organik olarak bağlı bulunan toplumsal sınıf ve tabakaların menfaatleriyle mutlak ya da yaklaşık bağlılık gösterirler. Ancak hemen her durumda ve hemen her parti ve örgüt ile devlet-hükümet yönetimleri açısından toplumsal ilişkilere, üretim süreciyle bağlı çelişkilere müdahale gerekliliği ve ihtiyacıyla da bağlanırlar. Eski bir sözcükle bu bir mecburiyettir!

Dönemsel özellikleriyle son yılları, gerek ülkeler içi gerek uluslararası alanda geçmişe kıyasla daha gergin, daha zor yıllar olarak niteleyen hemen tüm analizlerde, bu gerginlik ve zorlukların daha sert ilişkileri önümüzdeki dönem açısından da kaçınılmaz kılacak şekilde yoğunlaştırdığı tespit ediliyor. Bu tespit egemen burjuva güçlerin temsilcilerince de hem uluslararası alanda kızışan rekabet ve ‘alan kapma’ kavgası kapsamında hem de işçi ve emekçi halk kitlelerinin olası başkaldırılarına barikat örme hedefiyle bağlı olarak yapılıyor. Burjuva politikasında militaristleşme ve sağ gerici güçlerin-aralarında faşist akım ve partiler de bulunuyor-artan şekilde ‘kitle desteği’yle de takviye olmuş halde ABD, Avrupa ve Asya’nın çok sayıdaki ülkesinde ilerleme kaydettiğini gösterir yığınca veri var. Bu gelişmenin sömürülen ve ezilenlerin aleyhine koşulların daha da ağırlaşmasına yol açacağını söylemek dahi abesle iştigal sayılır.

Toplumsal yaşam, öğrenme ihtiyacının en çok sömürülen ve baskıyla boyunduruk altında tutulanlar için olduğunu göstermiştir. Egemenler, sömürü sistemlerinin tarihsel deneyimlerinin naklinden de öğrenerek politika üretmektedirler. İşçi ve emekçiler ise kendi ülkelerinde ve uluslararası alandaki mücadelelerinin birikiminden çıkardıkları sonuçlarla. Türkiye’nin tüm ulus ve ulusal topluluklardan işçi sınıfı ve kent-kır yoksullarıyla baskı altında tutulan toplumsal kesimlerinin, kendi öncelleri de olan direnişlerden çıkaracakları sonuçlar bunlar arasındadır. Kavel, Paşabahçe, Demir Döküm direnişleri, 15-16 Haziran 1970 büyük işçi başkaldırısı, 1989 Bahar Eylemleri, Zonguldak madenci eylemleri, Tariş direnişi, 20 bin Ünaldı genç işçisinin eylemiyle Ankara kışındaki TEKEL direnişi, Metal fırtına olarak da nitelenen metal işçilerinin grevli protestolarıyla daha onlarcası sayılabilecek çeşitli mücadele örnekleri ve “Gezi direnişi” olarak da adlandırılan büyük halk eylemi, sömürülen ve ezilenlerin eğitim okulu dersleriyle doludur.

Öğrenmek hem meziyet hem de mecburiyettir. Başka türlü ilerlenemez. Öğrenmek en çok da proletarya ve onun şahsında tüm halkın sömürü cenderesiyle kapitalist özel mülkiyet tutsaklığından kurtulması mücadelesinde ön yürüyüş-büyük sorumluluk görevi üstlenenlerin payına düşer. Siyasal gericiliğin uluslararası alanda ve ülkede yoğunlaştığı, burjuva siyasal hakların hemen tüm ülkelerde tırpanlandığı, etki alanları için gerici savaş politikalarının öne çıkarıldığı bir dönemde, emperyalizme ve iş birlikçi tekelci gericiliğe, kapitalist sömürü ve sağ gerici, faşist ve şovenist politikalara karşı olan güçlerin (parti-örgüt-dernek-sendika vb.) birleşik bir güç halinde tutum alması, kesin gereklilik haline gelmiş demektir. Hem genel hatlarıyla bu birkaç satırdaki tespitlerde “birleşir” durumda olmak ve fakat hem de sermaye ve gericiliğin saldırıları karşısında ayrı ayrı-ve küçük ve etkisiz protestocu etkinliklerde bulunmakla yetinmek aşılması gereken bir çelişkidir. Söz konusu tespitlerde birleşenlerin, birleşik devrimci bir muhalefet çizgisinde güç ve eylem birliği yapmaları önünde bir engel bulunmamak gerekir. Ekonomik, sosyal ve politik koşulların daha ağır saldırıları getireceği tespiti yapan ve buna karşı mücadelenin büyütülmesi gerektiğine dair sonuçlar çıkaranların, halk kitlelerinin bu ağır sonuçların yükü altında daha fazla ezilmemeleri için birlikte hareket etmeleri dönemin tüm devrimci örgütleriyle sosyalist parti ve ilerici dernek-mücadeleci sendika örgütlerinin sorumluluğudur. Bunun için, devrimci hareketin de bir unsuru olduğu halk hareketinin, yeni ve daha büyük tahribatlar yaşaması gerekmiyor. Tespitler önlem için yapılır ve önlemin bir adı da mücadelede güç birliğidir!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa