22 Haziran 2024 05:18

İktidarın güvencesi sorgulanmalıdır!

Tayyip Erdoğan

Fotoğraf: TCCB 

Paylaş

Bir bayramı daha tarihe uğurladık! Her bayramda olduğu gibi bu bayramda da sevinenler olduğu gibi, üzülenler de oldu. Böylesi gelir dağılımı modelinde bir haftalık tatil için yurt dışına gidenler olduğu gibi, yurt içinde kalıp, doğup büyüdüğü şehre dahi gitmeyi göze alamayanlar vardı. Yurdunu vatandaşa yabancılaştıran siyasal model, çok şükür ki, dilini dahi anlayamadığımız saygılı/saygısız insan güruhu arasına sıkışan insanımıza adeta masrafsız ve vizesiz hayali yurt dışı yaratarak ruhumuzu muazzep kıldı! Demek ki, emperyalizme saygılı alicenap büyüklerimizin halkımıza reva gördüğü yönetim tarzı bu imiş, halkımız da bu tarz siyasete icabet etmişse, kime ne laf düşer ki!

               Bir düşünelim, acaba bir devlet ne zaman tasarrufa ihtiyaç duyar? Nasıl oluyor da,  AKP ve sadık yandaşlarının dillerinden düşürmediği İkinci Paylaşım Savaşı yılları karne eleştirisi, ne hikmetse günümüzde ücret baskılaması şeklinde, hem de geçmişten çok daha şiddetle yaşanmaktadır! Acaba bu durum sabır gösterilecek ilahi kader midir, yoksa emperyalizme göz kırparak ülke sömürüsüne yol açan siyasi yandaşların ülke halkını sürüklediği bir sonuç mudur? Aynen yukarıda söylediğim gibi, emperyalizme saygılı alicenap büyüklerimiz halkımıza bunları layık görmüş, halkımız da bu liyakate icabet etmiş ise, bu anlaşmada kime ne laf düşer ki! Bu sürüklenişte, zevahiri kurtarmak ve bazı siyasi manevralarına paravan oluşturmak üzere bu kez tasarruf genelgesi yayımlayan iktidar blokuna kim ne diyebilir ki! Ancak, iş o kadar da basit değildir; gelişmelerin sis perdesini biraz araladığımızda sezinliyoruz ki, bugün halka yutturulmaya çalışılan tasarruf sözcüğü ve bu doğrultuda hazırlanan meşum genelge, iç ve dış sermaye baskısında geliştirilen halka düşmen politikaların despotik görüntüsünün perdelenmesinde kullanılan ekonomi soslu paravan sözcüktür. Zira böylesi politika ve genelgeyle yap-işlet-devret ya da kamu-özel ortaklığı ile girişilmiş işler karşılığında yüklenilen finansal yüklerin ödenebilmesi için halkın boğazına basılmaya çalışılmaktadır. Şöyle ki, ünlü tasarruf genelgesinde ne yerli ve yabancı firmalara vadedilen dolar endeksli ödeme taahhütlerinde bir kısıntı var, ne de siyasilerin şatafat saltanatında!

            Siyasilerin şu gerçeği artık kafalarına koyması gerekir: Bir ülke liderinin ya da siyasisinin itibarı, görgüsüzce içine gömüldüğü koltuğun altın varaklı olmasıyla değil, temsil ettiği ve oyunu aldığı eğitimli, kültür düzeyi ve siyasi bilinci yüksek halkına dayanarak emperyalizme karşı dik duruşu ile mütenasiptir! Siyasinin uluslararası itibarı ulu orta kullanılan tantanalı laflarla değil, uygulanan politikalar sonucunda ülke ekonomisinin uluslararası düzeydeki yeri ile mütenasiptir!

            Tasarruf genelgesi o denli tehlikelidir ki, genelgeye dayanılarak yarın üniversitelerimizde ya da sağlık kuruluşlarında sadece kadrolu elemanlara yer açılacak, hatta akademide talebe sayısına, sağlık kuruluşlarında her birine sadece 3-5 dakika ayrılabilen hasta sayısına göre kadro kısıtlamasına gidilecek olursa, üniversitelerimizin ve sağlık kuruluşlarımızın nerelere sürüklendiğini düşünmeye dahi tahammül edemiyorum. Cahilce, belki de kasıtlı tasarlanan akıl almaz tasarruf yönergeleri ile tasarruf ettiğimizi sanarsak, uzun vadede potansiyel toplumsal birikimden yemiş oluruz. Tasarruf şatafattan ve görgüsüzce sergilenen itibardan olur, zira israf alanı bu alanlardır! Fakat toplumsal altyapıyı oluşturan çok temel hizmetlerden tasarruf kesinlikle olamaz! Akademi personelinden, tıbbi personelden, öğretmen kadrosundan, ülkenin hukukçu kadrosundan kısacası sağlık ve eğitim gibi çok temel toplumsal altyapı hizmetlerinden ne nicel ne de nitel anlamda tasarruf caizdir.

            Tasarruf genelgesinin lafzından çok ruhudur toplumu yaralayacak ve geleceğini çökertecek olan yönü. Tasarruf, halen makul düzeyde kurulmuş bazı hizmetlerin nicel ve nitel olarak kısılması anlamını taşıyorsa, bunun anlamı, kısa sürede göstermelik ve sahte tasarruf oluşturup, uzun sürede büyük maliyet yaratmaktır. Ekonominin çok temel kuralına göre, bir hizmete gereğinden az kaynak ayırmak, tasarruf değil, ayrılan tüm kaynak kadar israf etmek demektir. Bu kuralları koyduktan sonra şöyle bir düşünelim. Şimdiye dek, eldeki mevzuat çerçevesi ve doğrultusunda israf mı edilmiş ki, şimdi tasarruf etmeye yöneliyoruz? Eğer, bu tez geçerli ise, o zaman bütçe analizlerinde ya da Sayıştay denetimlerinde açıkça ortaya koyulan fakat çoğu durumda toplumdan gizlenen siyasal faaliyetlerle neden toplumun mal varlığı üzerinde böylesi sorumsuzca davranıldı ki? Eğer şimdiye dek tüm harcama işlemlerinde hiç değilse burjuva bütçe ve harcama yasalarına uygun hareket edilmiş ise, oluşan tasarruf ihtiyacı hangi harcama kaleminde kısıntıya gidilerek yapılmaya çalışılacak ki? Hal böyle olunca; İngiliz aristokrasisinin krallığın baskısına karşı çıkışını temsil eden 1215 tarihli Magna Carta ruhuna dahi itibar etmeyen bir siyasi kadronun otoritesinin zedelenmiş ve güvensizlikle yaralı olduğunu kabul etmek gerekir.

            Tasarruf genelgesi, basit ve teknik bir ekonomik belge olmanın çok ötesinde, özü ve ruhu itibarıyla siyasilerin gelecek niyetleri doğrultusunda okunması gereken bir tür siyaset belgesidir. Bu gerekçeyle, tasarruf belgesinin, hangi kalemlerde nasıl tasarruf edileceği gibi araçlarla şekilci bir yaklaşımla değil, genelgenin ruhu itibarıyla ele alınarak, siyasi iktidarın geçmiş icraatı kadar, gelecekteki niyetiyle de dikkatle incelenip, buralara nasıl gelindiğinin sorgulanacak şekilde siyasi açıdan yorumlanması gerekir. Kısacası tasarruf belgesi yirmi küsur yıllık icraatın MR raporudur!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa