23 Haziran 2024 04:02

Ücret mücadeleleri, mevzuat ve yargı

Grev yasağını protesto eden Kristal-İş üyesi işçiler

Fotoğraf: Evrensel

PAZAR
Paylaş

Enflasyon can yakıyor. En çok da ücretinden başka geliri olmayanların, işçi ve emekçilerin canını yakıyor. Ama her ne kadar iktidar ve sermaye ayak direse de bu ülkede, enflasyonun yüksek seyrettiği yıllarda asgari ücretin yılda iki kez belirlenmesi geleneği var. Bu geleneğin de etkisiyle birçok iş yerinde TİS olmasa dahi yılda iki kez ücretlere zam yapılıyor.

Ücretlere zam yapılan ocak-şubat ve temmuz-ağustos aylarında ücret mücadelesinin düzeyi de yükseliyor. Ücret mücadelelerinin bir aşamasında ise “İşçilerin eylemi yasal mı, değil mi?​”, “İşçiler hukuken haklı mı haksız mı?​” tartışması yürüyor.

Temmuz sıcağı yaklaşırken bu soruların genel çerçevede cevabını vermeye çalışalım. Cevap genel olacak. Çünkü aslında her eylem ve her olay ayrı ve özgün bir hukuki değerlendirmeyi gerektirir.

GREV VE 2010 ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ

Ücret ve hak mücadelelerinde işçilerin en önemli mücadele aracı grevdir. Kısa süreli ve ani iş durdurmaları ve üretimi etkileyen iş yavaşlatma gibi eylemleri de grev olarak değerlendirebiliriz.

Grev, Anayasa’nın 54. maddesiyle tanınmış bir haktır. Ancak Anayasa, “Toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında, uyuşmazlık çıkması halinde işçiler grev hakkına sahiptirler” demek suretiyle grevi TİS’e bağlamıştır. Ancak 2010 anayasa değişikliği ile birçok grev türü en azından anayasal bakımdan hak haline gelmiştir. Çünkü değişiklikle, “Siyasî amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, iş yeri işgali, işi yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişler yapılamaz” ibaresi Anayasa’dan çıkarılmıştır.

GREVİN KANUNDAKİ YERİ

2010 değişikliğinden sonra, 2012 yılında yürürlüğe giren Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda da siyasi grev, dayanışma grevi ve genel grev lafzi olarak yasaklanmamıştır. Ayrıca yerine geldiği 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda iş yeri işgali ve iş yavaşlatma doğrudan kanun dışı grev sayılmakta iken, yürürlükteki yasada bu yönde açık bir düzenleme bulunmamaktadır.

Buna karşın kanuni grev tanımı yapılırken, “Toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması” şartı getirilmiştir. Dolayısıyla genel grev, dayanışma grevi, hak grevi gibi grevlerin nasıl gerçekleştirileceği yasada yer almamaktadır. Yasa, grevi çok dar ele almış, bu darlık fiili grevlerle aşılmıştır.

ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER

Anayasa’ya göre, Türkiye’nin kabul ettiği uluslararası sözleşmelerin yasayla çelişmesi halinde uluslararası sözleşmelere öncelik verilir. Türkiye’nin 2007 yılında onayladığı Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’na göre, işçilerin “menfaat uyuşmazlığı durumunda grev hakkı dahil, toplu eylem hakkı” bulunmaktadır.

Yasa sınırlayıcı olsa da Avrupa Sosyal Şartı dikkate alındığında, grev hakkı sadece toplu iş sözleşmesi prosedürü sırasında başvurulacak bir hak olarak sınırlandırılamaz.

YARGI NE DİYOR?

Nitekim Yargıtay da talebin makul, eylemin ölçülü olması halinde toplu eylem hakkını tanımaktadır. Bu çerçevede, yakın zamanda Mersin Limanını kapatarak eylem yapan liman işçileri, kendilerine sorulmadan ve taslaktaki talepler dikkate alınmadan imzalanan TİS’i tanımayarak iş yerlerini terk etmeyen Çimsataş işçileri, uyarı grevi yapan THY işçileri ve benzer eylemler nedeniyle işten çıkartılan yüzlerce işçi işe iade davalarını kazanmıştır.

Elbette olumsuz yargı örnekleri de bulunmaktadır. Ancak olumluyu geliştirerek ilerleyebileceğimizi hatırda tutalım ve ekleyelim:

Bu ülkede, genel grev Anayasa ve TİS Kanunu ile açıkça yasaklanmışken dahi 3 Ocak 1991’de genel grev yapılmıştır.

Cumhurbaşkanının grev yasağını tanımayarak sendikaları Birleşik Metal-İş’le birlikte grevlerini sürdüren Schneider Enerji ve Bekaert işçileri başarıya ulaşmıştır.

İşçilerin uyarı amaçlı iş yavaşlatmalarının, temmuz zammı talepleri için birliklerini koruyarak ve ölçülü bir şekilde iş bırakmalarının; sendika konfederasyonlarının temmuzda asgari ücret artışı ve ek zam talebiyle genel grev düzenlemesinin önünde engel yoktur.

Haklar, kararlı mücadelelerle hukuki güvenceye kavuşur.

Kavel işçilerinin, grev hakkı yasal değilken, Anayasa’ya dayanarak greve çıkıp, grevin yasal hakka dönüşmesine vesile olduğunu unutmayalım.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa