Fotoğraf endüstrisi gelişiyor, ya insanlık?
Fotoğraf:Özcan Yaman
“...İnsan bedenine, çevreye ve işçilerin kendi hayatlarını kontrol etme yeteneklerine uygulanan baskı ve şiddete karşı aktif, aynı zamanda hem siyasi hem sembolik bir direnişe geçmemiz gerek. Tekelci kapitalizmin artan iktidarına ve kibrine karşı nihai olarak sosyalist dönüşümü amaçlayan bir direniş.” Allan Sekula
Bilim, sanat ve fotoğraf derken dünya baş döndürücü bir hızla ilerliyor. Bu hızda fotoğrafın icadının önemli etkenlerden biri olduğunu söyleyebiliriz. Fotoğrafı bilim icat etti ama fotoğraf bilimin hızlanması ve gelişmesini sağladı. Bir şey daha yaptı, bilim ve sanatı savaş endüstrisinden tutun tıp alanına, oradan sanat dünyasına kadar kapitalizmin gelişmesinde, insanlığın ezilmesinde ve sınıfsal konumlanışta kapitalizmin sömürü düzeninin artarak sürmesinde rol oynadı/oynuyor.
Bu konu uzun ama şimdi bazı arkadaşlar şöyle diyecekler; “İyi ama işçi sınıfı da görünürlüğünü, ezilmişliğini fotoğrafla çok güzel kullandı/kullanıyor.” Doğrudur ama bu yarım bardak suya nereden baktığımız gibi bir noktaya bizi götürür. Mesele iplerin kimin/kimlerin elinde olduğuna bağlıdır. Mülkiyet ilişkileri ve miras hukukunun kapitalist üretim tarzı içinde değerlendirilmesi gerekiyor. 100 yıl önceki üretim ilişkilerinden bugün ne, ne kadar değişmiştir? Görece nüfus artmış görünüş değişmiş ama üretimden alınan pay tam aksine gerilemiştir. Teknoloji ve zaman eskisinden daha çok kapitalistlerin çıkarlarına göre ilerlemektedir. Dünya nüfusunun yüzde 80’i hâlâ açlık ve yoksulluk sınırlarında yaşarken yüzde 20’lik kesim işte bu tüm saydığımız olanakları kullanarak kapitalizm sayesinde insanları sömürmeye devam ediyor. “Baş döndürücü bilimsel ve teknolojik gelişmeden insanlığa düşen o zaman ne?” diye sormak gerekiyor. Bizler paramız oranında ve daha fazla sömürülerek bu bilimsel ve teknolojik gelişmeleri kullanmak zorunda kalan zavallılar olarak hayatlarımızı sürdürüyoruz. Teknolojiyi kullanmak bir zorunluluk haline getiriliyor ve bizler üç kuruşlarımızı bunlara yatırıp kullanmak zorunda bırakılıyoruz. Anlayacağınız bizler kullanıcıyız onlar hayatı nesneleştirip bizlere pazarlayan insanlık mühendisleri. Fotoğrafta icadından bu yana bu alanda en başat rolü oynamıştır/oynamaya devam ediyor. Kısacası her şey sınıfsal.
Yine Allan Sekula’nın söyleriyle bitireyim:
“…Hakikatten uzaklaştırılan bir toplum düşünün kimin işine yarar? Tabii ki toplumu dizayn etmek isteyen egemenlerin işine yarar. Bu dizayn edicilerin bir yanı sanat dünyasıdır. Sanattan hakikati çıkarın geriye kalan nedir? Üretilen bu sanat eserlerinin insana anlam kattığı söylenebilir mi? Ama ‘sanat ticareti’ne ve o ticaretin sanatçısı başta olmak üzere pazarlamacısı, reklamcısı yani yatırımcılarına para pul şöhret kazandırabilir. Bu durumun kendi bile bir gerçekliktir ve hakikatliği sınıfsaldır…”
- Gazetecilik nedir? 08 Ocak 2025 04:30
- Ceyhun Ülker 01 Ocak 2025 04:30
- ‘Şehrin İtirazı’*: 14. Bursa Fotofest Fotoğraf Festivali 25 Aralık 2024 04:30
- ‘İnsan hakları olanlar, olmayanlar’ sergisi ve Magnum 20 Aralık 2024 04:15
- AFAD ve 13 kare fotoğraf ve sanat festivali 11 Aralık 2024 12:35
- Ekim Devrimi'nin 107. yılında fotoğraf 16 Ekim 2024 04:10
- Kültür yolları nereye çıkar? 09 Ekim 2024 04:20
- Yurttaş meclisleri 04 Eylül 2024 04:15
- 19 Ağustos 1839 21 Ağustos 2024 04:31
- Özgürlük ve sanat 14 Ağustos 2024 04:20
- Özgürlük İçin Sanat İnisiyatifi 31 Temmuz 2024 04:15
- Dayanışmaya çağrı 10 Temmuz 2024 04:29