27 Haziran 2024 04:34

Hayatımız futbol!

sevinen milli takım oyuncuları

Fotoğraf: Mahmut Serdar Alakuş/AA

Paylaş

Avrupa Şampiyonası vesilesiyle futbolun insanlar üzerindeki uyutucu/uyuşturucu etkisine tanık oluyoruz bir kez daha.

Bu tür şampiyonalarda alınan galibiyetler, popülist iktidarlar ve onun yandaşı medya için hem toplumsal sorunları görünmez kılmak hem de milliyetçiliği köpürtmek açısından bulunmaz bir nimet anlamı taşıyor.

Galibiyetler sonrasında soyunma odasından en üst makamla kurulan telefon bağlantıları boşuna değil yani…

Futbolun gücü, insanların diğer olan biten her şeye ilgisiz kalmasını sağlayabilecek kadar ürkütücü!

Uluslararası organizasyonlarda alınan galibiyetler, ülke çapında büyük sevinç ve mutluluk dalgası yaratmakla kalmıyor, getirdiği prestij ile birlikte iktidarlara/muktedirlere büyük bir öz güven ve manevra alanı da kazandırıyor…

Maçları savaş, rakipleri ise düşman olarak gören zehirli bir futbol anlayışına sahibiz. Galip gelmeyi; rakibe gücünü kabul ettirmek hatta rakibe diz çöktürmek, boyun eğdirmek şeklinde algılıyor ve kazanınca kendimizden geçercesine coşuyoruz. Milli maçlarda bu anlayış, vatan, millet, bayrak söylemleriyle süslenerek milliyetçilik alabildiğine köpürtülüyor.

Milliyetçilik popülist iktidarların temel besin kaynaklarından biri. İktidarlar, medyanın da yardımıyla, milli maçlarda alınan galibiyetleri her şeyin iyiye gittiği, sorunların çözüm yoluna girdiği şeklinde bir yanılsama yaratmak üzere kullanmayı iyi biliyorlar.

Sürüklendikleri zafer sarhoşluğu içindeki insanlar, kendi kişisel endişelerini, dertlerini unutmakla kalmıyor, toplumsal alandaki sorunlarla da ilgilerini kesiyorlar. Galibiyetler, “zaferler” ne kadar çok olursa unutma ve ilgisiz kalma süresi de haliyle o kadar uzuyor.

Futbola aşırı düşkün olan ve hayatla en güçlü bağını tuttuğu takım üzerinden kuran insanların toplumsal olaylara zaten pek ilgi duyduğu söylenemese de, bu duyarsızlık hali milli maçlarda çok daha vahim boyuta ulaşıyor..

Cebindeki paraya bakmadan, tuttuğu kulübün adeta bir servet ödeyerek aldığı yabancı oyuncuyla mutlu olan, böyle bir transferi gerçekleştiren yöneticilerle de büyük gurur duyan milyonlarca insan var...

Geçtiğimiz hafta Diyarbakır ve Mardin’de, elektrik tellerinin bakımsızlığından kaynaklandığı kanıtlanan yangınlar çıktı.

Binlerce hayvanla birlikte 15 insanın hayatını kaybettiği, onlarca kişinin yaralandığı, geniş tarım arazilerinin kül yığınına dönüştüğü bu büyük felaket, insanların pek ilgisini çekmedi. Gündemde Avrupa Şampiyonası’nın heyecanı ve milli takım ile ilgili derin(!) tartışmalar varken kim ilgilenirdi ki Kürtlerin yoğunlukta olduğu bölgedeki yangınla?

Sosyal medyadaki “oh olsuncu” ırkçıların sessiz onaylayıcısı gibiydi ilgili kurumlar ve ana akım medya…

Yangın felaketinden birkaç gün sonra erkekler 24 saatte 8 kadını katletti. Futbolun neredeyse hayatı tümüyle kapladığı dönemde bu eril vahşetin de hak ettiği tepkiyi gördüğünü söylemek imkansız.

Ataerkillikten yana tavrını her fırsatta ortaya koyan iktidardan kadın kırımına dair hiçbir zaman güçlü, tutarlı bir ses çıkmamışken, yandaş ve besleme medya elbette eril vahşete yüksek perdeden tepki veremezdi. Lakin muhalif ve duyarlı kesimler daha gür, daha etkili ses çıkarmanın yollarını bulmadıkça bu vahşetin sonu gelmeyecek belli ki.

Özellikle toplumsal konulara duyarlı olan insanların, futbolla ilişkisini gözden geçirmesi ve futbol üzerinden yaratılan ya da dayatılan gerici yaklaşımlara olduğu gibi futbol aracılığıyla hayata dahil edilen, sorunların unutturulması stratejisine de prim vermemesi gerekiyor…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa