27 Haziran 2024 04:28

Vergi kırbacı

Fotoğraflar: AA | Kolaj: Evrensel

Paylaş

Türkiye’de devletin temel gelir kaynağı olan vergiler merkezi yönetim bütçesinin yüzde 85’inden fazlasını oluşturuyor. Vergi oranlarının belirlenmesinden kimlerden ne kadar toplanacağına ve kimlere ne kadar aktarılacağına kadar bütün aşamalarda iktidarın ekonomik ve siyasal tercihleri belirleyici oluyor.

Ekonomi yönetimi bir yıldır papağan gibi “Enflasyon düşecek” gürültüsü yapmasına rağmen beklenen düşüş için baz etkisinin devreye gireceği yaz ayları beklendi. İktidar ve destekçileri bir süredir koro halinde enflasyonun düşürülebilmesi için ücret ve maaşların artmaması gerektiğini propaganda ediyorlar. Bugüne kadar ekonomide atılan yanlış adımların neden olduğu yüksek enflasyonun asıl sorumlusu olarak ücret zamları gösterilerek hedef saptırması yapılıyor.

Asgari ücretin enflasyonu arttıran başat neden olduğuna ilişkin somut, elle tutulur bir veri olmamasına rağmen hükümet destekçilerinin “Enflasyonun düşmesi isteniyorsa asgari ücret artışı yapılmamalı” yaygarası çıkarması boşuna değil. Hükümet, bu gerekçeyle asgari ücrete temmuzda ara zam yapmayarak, emeklilere ve memurlara gerçek enflasyonun altında artış yapmaya hazırlanırken, yeni vergi paketi ile bir kez daha vatandaşın cebine el uzatmaya hazırlanıyor.

Bir ülkede vergi gelirlerinin hangi sınıftan, ne kadar alındığına bakarak o ülkede iktidarın kimlerin çıkarlarına hizmet ettiğini rahatlıkla anlamak mümkün. Örneğin geçtiğimiz yıl gelir vergisinde yüzde 94.7 artış olurken, kurumlar vergisindeki artış miktarı yüzde 55’te kalmış. 2023 yılında ödenen toplam gelir vergisinin yüzde 92’si kaynaktan kesilerek tahsil edilmiş ve bunun yüzde 62’si tek başına ücretli çalışanlardan yapılmış.

Devletin 2024’te almaktan vazgeçtiği 2.2 trilyon liralık vergi gelirinin 1.8 trilyon lirası patronlara sağlanan vergi istisna ve muafiyetlerinden oluşuyor. Ekonomi yönetimi kazançları katlanarak artan patronlardan alması gereken vergileri tahsil etmek yerine, tamamen sınıfsal bir tercih yaparak, ücretli emekçilerin üç kuruşluk kazançları üzerine yeni vergiler salmayı tercih ediyor. 2024 yılı sonunda bütçe açığının 2.7 trilyon lira olması hedeflenirken, yeni düzenleme ile halkın sırtına yıkılacak vergi miktarının 500 milyar lirayı aşması bekleniyor.

Hükümet yıllardır sermayenin üzerindeki yükü hafifletmek için kırk takla atarken, bir taraftan vergi indirimleriyle diğer taraftan yatırım teşvikleri ve sigorta prim destekleri üzerinden patronları ihya etmeye devam ediyor. Kamunun finansmanı ise genel olarak işçi ve emekçi kesimlerin gelir ve harcamaları üzerinden alınan vergiler üzerinden sağlanıyor. Ancak sıra emekçilerin bütçeden alması gereken paya gelince işler birdenbire tersine dönüyor. Hükümet ücretli emekçilerin geliri üzerinden aldığı vergileri halka hizmet olarak vermek yerine, yandaş şirketlere aktarmayı tercih ediyor.

Ekonomi politikalarının tamamen sermayenin ihtiyaçlarına göre planlandığı koşullarda, işlerine gelmeyen bir uygulama ile karşılaştıklarında kıyameti koparan patron örgütleri, kendilerine dokunmayan yeni vergi paketi konusunda yorum yapmaktan kaçınıyor. Çünkü ücretli emekçiler bir taraftan geçim krizi ile mücadele edip, vergi kırbacını her an sırtında hissederken, hükümetin desteğini her zaman arkasında hisseden patronlar için işler tıkırında gidiyor.

Patronlar için hazinenin muslukları sonuna kadar açılırken emekçiler ücretlerin insanca yaşayacak seviyeye yükseltilmesini istediklerinde aynı musluklardan tek bir damla su akmıyor. Temmuz ayında asgari ücrete zam ve emeklilerin kök aylıklarında iyileştirme yapılması yönündeki taleplere kulak tıkanmasına karşı etkili ve örgütlü bir tepki gösterilmemesi halinde milyonlarca emekçi ve emekli için gerçek anlamda kabus dolu günler yaklaşıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa