28 Haziran 2024 04:52

Güç birliği ve EMEP mitingleri

Emek Partisinin eylemi

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Sol Parti bir süre önce, siyasal İslamcı gericiliğin tarikatları güçlendirerek toplumsal yaşamı şeriat cenderesine alma politikalarına işaretle laisizmin önemini vurgulayan açıklamalar yaptı ve laiklik için mücadele çağrısında bulundu. EMEP yönetimi, asgari ücretin artırılması, temmuzta ücretlere zam yapılması, emeklilik maaşının artırılması talebinde bulunan emekçilerin bu talepleri doğrultusunda, tüm ücretlerin yoksulluk sınırı üzerine çıkarılması, gelire oranlı vergi (Az geliri olandan az, çok geliri olandan çok vergi alınması) politikası izlenmesi taleplerini de içeren bir siyasal kampanya kapsamında çeşitli kentlerde mitingler yapacağını açıkladı. Bir seçim partisi olduğunu gösterir şekilde hareket eden TİP’in son yerel seçimlerdeki destek kaybının etkisiyle de olmalı, durağan bir döneme girdiği görülüyor. TKP, ittifaksız mecraya geçtiğini ilan etmişti. Diğer yandan ama farklı zamanlarda yapılan açıklamalara bakılırsa, çeşitli sol siyasal parti ve örgütlerin, halk karşıtı iktidar politikalarının giderek sertleşeceği bir döneme girildiğini ve buna karşı mücadelenin şart olduğunu belirten açıklamaları da devam ediyor. Bu açıklamaların bazısında, toplu sözleşme dönemleri işaret edilerek “sıcak bir yaz” vurgusu da yer alıyor.

Bu durum, bu ‘köşe’de yayımlanan bir önceki makalede söz konusu edilen mücadelede devrimci güç birliği gerekliliği ve sorumluluğunu, en azından birkaç binden birkaç on bine etkiledikleri işçi-emekçi, genç, kadın kesimlerini acil ortak talepler doğrultusunda harekete geçirme gücü olan devrimci parti ve örgütlere yüklüyor. EMEP yönetiminin yapılacağını açıkladığı mitingler örneğin bu yönde bir girişimin somutlanmasına zemin olarak alınabilir. Ülkemizde mücadele güç birliği uzun on yıllar boyunca farklı biçimleriyle gerçekleşti, günümüzde ise yüzeysel gerekçelerle ertelenemeyecek ve kaçınılamayacak şekilde ihtiyaç gösteriyor.

Birkaç on yıldır, halk kitlelerinin içinde bulundukları koşullardan hareketle sermayenin ağır saldırıları dolayısıyla arayış içinde olan emekçilerin çeşitli taleplerini sahiplenme iddiasıyla ortaya çıkan sağ ve “sol” çeşitli parti ve örgütlerin popülist politikalarla güç topladığına işaret edilerek sömürülen ve ezilenlerin neden kendi gerçek çıkarlarını savunan devrimci sosyalist parti ve örgütlerle değil de sömürü düzeniyle şu ya da bu biçimde bağlı olan sistem partilerine ilgi gösterdiği veya yöneldiği sorusu sorulur. Hindistan, Arjantin, ABD, İtalya, Fransa ve Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde sağ gerici ve faşist partilerin kitle desteğindeki artış bu ‘aksi gelişme’nin göstergelerinden biri olarak işaret edilir.

Bu soru somut bir durumdan güç alıyor. Bu durumun bir özelliği de devrimci ve sosyalist parti ve örgütlerin geçmiş dönemlere kıyasla daha zayıf ve kitle hareketi üzerindeki etkileri yönünden daha geride olmalarıdır. Bunun aşılabilir olduğu üzerine teorik-siyasal çeşitli argümanlar ileri sürülebilir ya da sıralanabilir ve bunlar doğru da olur. Ancak aşılabilirlik için yapılması gerekenlerden bir bölümünün örgütlü ilerici güçlere, devrimci ve sosyalist parti ve örgütlerin izleyecekleri politik-pratik tutuma bağlı olduğu da bir o kadar açıklık kazanmıştır.

Dönüp son elli-altmış yıllık devrimci mücadele sürecine bakıldığında, bu yönde açıklama yapmamış, mücadele birliğinin gerekliliğine işaret etmemiş devrimci demokrat ve sosyalist örgüt ya da parti yok gibidir. Buna TMMOB, TTB gibi meslek örgütleriyle DİSK ya da bağlı bazı sendika şubeleri ve baskı altında tutulan çeşitli dernekler de dahildir. Geçmiş yıllarda, ağır bedellere yol açan etkenler arasında yer alan yüzeysel-kolaycı suçlamalarla birbirlerinden uzak duran “sol-sosyalist” parti ve örgütlerden günümüze kalmış devamcılarının, işçi sınıfı ve diğer emekçilerin talepleri için mücadeleyi birleştirmek ve güçlü kılmak için eylem ve güç birliği açıklamaları bugün de devam ediyor. Ancak siyasal pratik, çoğu açısından bu yöndeki açıklamalarıyla çelişiyor.*

Son yıllarda çeşitli girişimleriyle (Örneğin, Emek ve Özgürlük İttifakı-Sosyalist Güç Birliği vb.) güç ve eylem birliği yönünde bazı adımlar atan parti ve örgütler bu girişimlerini, geniş kesimlerin beklentilerine rağmen daha ileri bir düzeye taşımadılar ya da taşıyamadılar. Oysa başlıcaları EMEP, Sol Parti, Emekçi Hareket Partisi, Sosyalist Meclisler Federasyonu, Halkevleri ve TİP olan-TKP Kürt hareketine mesafesi kapsamında kendini bu kesimlerin dışına atmış ve ittifak yapmama politikası izleyeceğini açıklamıştır- parti ve örgütler, oysa emekçi hareketi ve taleplerin elde edilmesi için mücadelenin ilerletilmesi için aktüel acil talepleri içeren bir platform zemininde birlikte hareket edebilirler. İşçi sınıfının ve ezilen toplumsal kesimlerin kurtuluşu için mücadele eden kişi, örgüt ve partilerin, halkın uyanışının kendiliğinden sürecinin seyircisi olma lüksü yoktur. Örgüt ve parti olarak varlıkları, ortaya çıkışı ve devamı nesnel gerçekliklerle bağlı olan bu mücadelenin örgütlü kitlesel güç haline gelmesi ve başarıya ulaşması için kesintisiz çalışmada anlam bulur. Gerekliliği üzerine çok söz söylenmiş ve yazılmış olan ‘ilerici-devrimci-halkçı-sosyalist güç birliği’ de bu politikanın güç bulması, etki göstermesi, kitlelerin talepleri için mücadelesinde ilerletici bir işlev görmesi ihtiyacıyla bağlıdır.

Hareketin zayıf, dağınık ve çekim gücü göstermekten uzak olduğu bir dönemde, mücadele güç birliğinden uzak duran -gerekçesi ne olursa olsun- bu zaafların aşılmasına hizmet edecek tutumdan uzak durmuş olacaktır. Böylesi bir mücadele birliği farklı biçimlerde örneğin kimileri açısından TKP ile bazı başkaları yönünden DEM Parti ve CHP taban örgütleri ve kitlesiyle güç birliğinin engeli de olmayacaktır. Uluslararası ve ülke düzeyinde sürmekte olan ağır saldırılara karşı halk kitleleri yararına en küçük kazanımlar için dahi bunlar gereklidir.

*Burada, mücadelede herhangi varlık göstermeyen “en komünist” steril dar gruplardan söz etmiyoruz. İşçi sınıfı ve kent-kır yoksulları hareketinden bağışık ve ona uzak sol lafazanların, mücadelede yer alan ve farklı mücadele biçim ve araçlarını halk yararına kullanmaya çalışan devrimcileri suçlamakla avunmaları sadece bizim ülkemizdekilere özgü bir maharet olmamıştır.

(Yazarımız A. Cihan Soylu’nun dün yayımlanması gereken yazısı, teknik bir aksaklık nedeniyle bugün yayımlanıyor).

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa