28 Haziran 2024 04:57

Enflasyonun suçlusu ücretin değil kardeşim

Görsel: Freepik

Paylaş

İddia o ki…

Ücret artışları olunca fiyat artışları oluyor(muş). Fiyat artışları olunca da ücret artışı gündeme geliyor(muş).    

Böylece… Ücret-fiyat sarmalına giriyormuşuz.

***

Birkaç yıldır ücreti artığında, fiyatların ondan daha çok artığını gören işçilerin de kafası karışmış. 

Hayat pahalılığından yıldıkları için, “Yeter ki enflasyon artamasın, ücretim artmasa da olur” demeye başlamışlar.

Belli ki onlar da ‘Galiba enflasyonun suçlusu benim ücretim’ diye düşünmeye başlamışlar.

ÖYLE Mİ Kİ?

Gelin birlikte düşünelim.

İki örnek iki soru ile başlayalım.

Ücret artışı enflasyonu artırır’ tezini mutlaka kaçınılmaz bir son olarak öne sürenlere karşı ilk örneğimiz gelsin.

Yıl 2015. Haziran seçimlerini kaybeden iktidar, seçimleri saymıyor tekrarlatıyor. Tekrarlattığı kasımdaki seçim öncesi vadediyor: Yeni yılda asgari ücret 1300 TL olacak!

Vaadini tutuyor da… Asgari ücret 2016 ocak ayında 1000 liradan 1300  TL’ye çıkarılıyor.

Artış: Yüzde 30!

Peki 2016 yılı sonunda enflasyon kaç?

Sadece yüzde 8.4!

2015 yılı sonunda yüzde 8.81’di.

Görüldüğü gibi… Asgari ücret artış oranı, enflasyon artış oranının 4 katı düzeyinde ama enflasyon bir önceki yıla göre gerilemiş.

Hani nerede, ‘Ücret artışı enflasyonu artırır’ tezi.  

Şimdi ikincisine geçelim.

Mart ayında… OECD ekonomik olarak en büyük 74 ülkedeki gıda fiyatları enflasyonunu açıkladı.

Türkiye yüzde 70.1 artışla birinci.

74 ülkede gıda fiyatlarındaki artış ortalaması yüzde 4.9! Türkiye’nin artışının 14’te 1’i kadar.

Türkiye’de adeta mutfak yanıyor!

Kim şunu diyebilir ki… “Ücretlerdir mutfaktaki yangının sebebi?

E o zaman?..

Belli ki başka bir bit yeniği var!

***

İnanın, Merkez Bankasına göre bile enflasyonun sebebi ücret değil.

Merkez Bankasına göre ücret enflasyon arasındaki korelasyon 1.1!

Bu ne demek? ‘10 puanlık ücret artışı 1.1 puanlık  enflasyona sebep olur’ demek.

Bu hesaba göre… Ücretler yüzde 100 artsa bunun enflasyona etkisi epi topu yüzde 11!

Devlet her şeyden yüzde 20 KDV alacağına, bunun bir kısmından vazgeçip, ‘vergide adalet’ şiarıyla doğrudan vergilere yönelse yüzde 11’lik artış da sıfırlanır

***

Ücret artışının devlete maliyeti de atla deve değil. Asgari ücretten vergi alınmadığı için, asgari ücret artarsa devletin aldığı vergi de azalır.

Asgari ücret yüzde 20 artsa, devletin vazgeçeceği vergiye 100 milyar lira daha eklenecek en fazla.

Bu da… Sermayeden almadığı 1.5 trilyon liranın yanında devede kulak.

ÜCRETLER CÜCE KALIRKEN…

Bu arada enflasyondan sorumlu tutulan ücretler var ya… Sömürü oranı yoğunlaştıkça her geçen gün civciv gibi kalıyor.

Nasıl mı?

Aynen şöyle…

Renault fabrikasında bir banttan 1 dakikadan az sürede anahtar teslim araba iniyor. Bir bantta 19 işçi çalıyor. Peki 1 dakikada banttan bir araba iniyor da 1 dakikada işçiye ne kadar ücret ödeniyor? Ödenen dakikalık ücret solda sıfır gibi!

Hesaplayalım.

Aylık ücret 30 bin lira. Günlüğü 1000 lira. Çalışma saati 8 saat olduğu için günlük ücreti böl 8’e eder sana saati 125 lira. Bir saatte 60 dakika olduğuna göre, böl 125’i 60’a… Eder sana 2 lira 8 kuruş!

Bir bantta 19 işçi var… Her bir işçinin dakikası 2 lira 8 kuruş. 19 işçiye 1 dakikada ödenecek toplam tutar: 39.5 lira.

Milyonluk araba banttan insin işçiye 50 lira bile ödenmesin.

19 işçinin aldığı ücret arabanın bir ampulü etmiyor ama enflasyonun sorumlusu ücretler, öyle mi? 

***

Teknoloji değil emek yoğun olursa iş değişir’ diyenler çıkabilir. Arada bir fark var ama söz konusu fark için ‘Enflasyonun sebebidir’ denemez!

İki sebepten! Birincisi, ülkede reel anlamda ücret artışı yok; ikincisi emeğin milli gelirden aldığı pay geriliyor.

Birincisini biraz açalım!

Maaş ve ücretler TÜFE’ye (tüketici enflasyonu) göre düzeltildiği için reel artış yoktur.

Diyelim 100 lira maaş alıyorsunuz, enflasyon da yüzde 20. Bu durumdu alım gücünüz sene sonunda 83 liraya geriler. TÜFE ile sadece bu geçmiş kayıp ‘telafi’ edilir, yeni fiyat artışları anında erimeyi başlatır. 

Hiç öne geçmeyen nasıl yükselişin sebebi olabilir.

Ayrıca…

Kayıp da telafi edilmez. Maaş ve ücretlerin yıllık TÜFE’ye göre düzeltilmesi reel ücretlerin düşmesine neden oluyor.

Çünkü… Emekçilerin temel harcamalarındaki fiyat artışı, ortalama enflasyonun üzerinde.

Düşünün… Nüfusun en yoksul yüzde 20’si, gelirinin yüzde 36’sını gıda harcamalarına ayırıyor.

Bundan dolayı…

Gıda fiyatları artıkça yoksulların evine ateş düşüyor. Onların enflasyonu çok daha yüksek oluyor.

Emekçilerin gerçek enflasyonu açıklanan enflasyondan her zaman yüksek. Açıklanana göre yapılan her artış ücret ve maaşı eritir; nokta!

TÜİK’in enflasyonu düşük gösterme mevzusuna hiç girmiyorum bile! “Eriyen ücret ve maaşlar nasıl enflasyonun sebebi olsun” deyip geçiyorum.

Geçmeden kısa bir ek: Şimdi bu testereyi daha keskin hale getirmeye hazırlanıyorlar; ‘Hedeflenen enflasyona göre maaş ve ücret artışı’ düzenlemesi ile; “Enflasyon yüzde 40 onu telafi edelim değil, hedefimiz yüzde 20 onu verelim” diyecekler.

Teknoloji geliştikçe… Sermaye yoğunlaşıp tek elde toplandıkça… Sömürü oranı bunlara bağlı katlandıkça ücretler cüceleşiyor.

Cüceleşen ücretler devasa enflasyonun sorumlusu olamazlar’ deyip kapatıyorum bahsi!

***

Ama… Buraya kadar söylediğimin aksi, şöyle özetlenebilecek, iddialar dolaşıyor ortalıklarda: “Ücretler artarsa talep artar, talep artarsa fiyatlar yükselir, enflasyon artar. Asgari ücret artarsa enflasyon artmaz demek ekonomi bilimine aykırıdır”.  

Talep artarsa’, ‘arz yetersizse’… ‘Bu iki durumda enflasyon artar’ tezi iktisat öğrencilerine ‘Mikro İktisat’ dersinde öğretilir.

Tüm başka ve asıl faktörleri devre dışı bırakan, basit bir mantık anlatısıdır bu!

Dedik ya ‘mikro’ bir ders! Ve ancak gerçeğin çok küçük bir parçasını anlatabilir.

Makro gerçekliğin Türkiye’de, Ortodoks amentünün anlattığından çok farklı olduğunu, bilim denilenin ‘sınıfsal’ olanı gizlediğini anlatan bir yazı için bakınız gazetemizde yayımlanan Arif Koşar yazısı.

ENFLASYONUN SEBEBİ NE ÖYLEYSE…

Buradan, “Türkiye’de enflasyonun belli başlı asıl sebepleri nedir” mevzusuna geçelim.

Kur-enflasyon sarmalını oluşturan sebeplerden biri olarak: Dışa bağımlılık!

Enflasyon artıkça kurlar yükselir, kur yükselişi de fiyat artışlarını tetikler. Ama burada suçlu olan kurlar değildir.  

Kurların etki etmesinin sebebi de ekonominin dışa bağımlı olması… Üretimin, imalatın yüzde 55’i, teknolojik üretimlerde çok daha fazlası dışa bağımlı. Kur zıpladı mı fiyatlar da zıplıyor.

Tarımda gübre, ilaç, mazot dışa bağımlı. Sadece bunlar değil traktör dövizle, hasat makinesi dövizle, soğuk hava yazılımı dövizle, kamyon yakıtı dövizle…  

Kurlar böyle olunca ucuz gıda bu ülkede çok zor!

Bu ülke finansal olarak da dışa bağımlı… Gelmedi mi dışarıdan para ‘küçülüveriyor’ birden.

Kamu ihaleleri dövizle…

Bankalardaki mevduatların yarısı dövizle...

Yastık altı tasarruf dövizle…

Bu ülkede ikili para var. 

Normal şartlarda enflasyon kuru çeker ama böylesi bir dışa bağımlılık ortamında enflasyon artmadan kurlar yükselebiliyor. Bu da enflasyonu yukarı doğru itekliyor.

Yerli-milli’ olduğunu söyleyenler; doların. avronun yalancısıdır.

***

“Kur uzun süredir sabit ama enflasyon yüzde 75’e dayandı” dediğinizi duyar gibiyim. Evet ama ücretlerden değil.

O da ikinci sebepten: Mal ve hizmet karşılığı olamadan karşılıksız para bolluğu.

Üretime gitmeyen bol kredi

Türkiye’yi kara listeye sokan kara para akışı

Merkez Bankasının birilerine sunulan yüz milyarlarca doları

Patlayan çek senet

Seçim arifesinde bol para basma

Üretim ve sunulan hizmetin çok çok ötesinde para artışı

Rant üstüne rant yaratma

İşte tüm bunlar para miktarını, milli gelirden daha hızlı artırdı. Böyle makas açılırsa para miktarı teorisi işler.

Basit bir anlatımla…

Eğer üretim miktarı 100 ve para miktarı da 100 ise ürünün birim fiyatı 1 olur; 100 mal 100 paraya bölünür.

Ama eğer… Üretim miktarı 100 iken para miktarı 130’a fırlarsa, fiyat 1.3 olur. Bu durumda enflasyon yüzde 30 olur.

***

Üçüncü sebep… Türkiye’de bayağı fiyatı rahatlıkla belirleyecek düzeyde, oligopol ve tekel piyasasının bulunmasıdır.

Dengeleyici kamusal üretim yok! Öyle tanzim satış, tarım kredi satışı yani üretim olmadan perakende satışı ile fiyat dengelenmiyor. 

Özelleştirmeler, kamu adına peşkeşler fiyatı yükseltiyor.

Misal elektrik dağıtım özelleştirmesi; kayıp kaçak, sayaç okuma, bakım, şirketin ihaleyi alırken yaptığı borcun faizi falan derken fatura kabarıyor, çiftçiye ucuz elektrik sağlanamıyor.

Ya da… Mega projelerin müteahhitlerine para dayanmıyor, yollar, yolculuklar pahalı hale geliyor.

Türkiye’ye özgü başkanlık sisteminde enflasyonun katlanması tesadüf değil yani.

KEMER SIKMANIN YANINA BİR DE PALAVRA

Tüm bu sebepleri pas geçip, “Talep kısacağız, bunun için ücretleri düşüreceğiz’ demek… Kemer sıkmanın yanında ‘Palavra da sıkmak’ demek.

Emekçiler en temel ihtiyaçlarını karşılıyor. En yoksul 17 milyon kişinin geliri gıda, konut (elektrik-su vs.),  kira ve ulaşıma gidiyor.  Ben değil TÜİK diyor bunu.

Hiçbirinden kaçınamaz, bu harcamaların. Ekstra talebi yok ki enflasyon yaratsın. Ücretini düşürürsen borcu artar -ki öyle oluyor- ya da açlıktan erir!

İkinci en yoksul 17 milyonun da lüksü yok!

Öyleyse… Lüks tüketim ithalatı da tüketimi de tam gaz. Öyleyse fatura niye emekçiye?

Sendikalar da buna itiraz edeceğine, iş yerlerinde ‘Yeter ki enflasyon düşsün, ücret artışı çözüm değil’i örgütlüyor.

Bu anlayış suç ortaklığıdır çünkü enflasyon tercih, emek soygunu sonuçtur!

Ücreti vurmak niye?

***

ENFLASYONA BİR SÜRÜ SEBEP!

YAZI bitti aslında. Sadece iktisatçıların sıraladığı birkaç sebebi hatırlatalım istedik ek niyetine.

Enflasyona yol açan sebeplerden biri vergi rejimi; dolaylı vergilerin çokluğu enflasyonu yükseltiyor.

Kamu açıkları, kamu hizmetlerine zam, salınan yeni vergi, borç ile kapatılacağından kamu açıkları enflasyonu körüklüyor.

Uygulanan Para Politikası; negatif faiz uygulaması enflasyonu körükledi

Dış Ticaret Rejimi; dışa bağımlı bir ekonomi sonucu kurlar yükseldikçe enflasyon artıyor.

Nispi fiyat bozulması: Pandemi dönemi fırlayan hizmet sektöründeki fiyat artışlarının (bozulmanın) daha sert ve kesintisiz devamı enflasyonu tırmandırıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa