Küresel ısınmaya karşı kentsel mücadele
Görsel: Mehmet Remzi Çelik
Artan sıcaklar nedeniyle iklim dönüşümü daha da çok konuşulur oldu. Özellikle yoğun yapılaşmış kentlerde yaşayanlar gündelik yaşamlarında iklimin olumsuz etkilerini daha da çok hissediyor. Zira artık kentlerde yapılı çevre ile insan eli değmemiş doğal çevre arasında bir denge gözetilmiyor. Hele de kapitalist kentleşme pratiği böyle bir dengeye izin vermiyor. Kentsel planlamanın yapılı-doğal çevre dengesini kuracak şekilde yapılması da yeterli olmuyor. Denetimin olmadığı hallerde plan bütünlüğü bile süremiyor.
İklimsel dönüşümün küresel boyutta olduğu çok yerde kabul edilen gerçek. Peki bu dönüşümde küresel ısınmanın etkilerine karşı neler yapılıyor? Sorunun kök nedeni olan neoliberal kapitalist kentleşme pratiğini dönüştürücü adımlar atılıyor mu? Yoksa yeşil aklama (green washing) gibi -adı üzerinde yeşile boyayarak- sorunların üstünü örten sistem-içi çözümlere mi odaklanılıyor?
Neoliberal kentleşmenin ağırlık kazandığı 1980’lerden itibaren ana akım akademik literatür kentsel planlama konusunda güncel sorunlara yanıt vereceğini iddia eden çeşitli planlama yaklaşımları sunuyor. “Akıllı kent, karbon sıfır kent, kompakt kent, yeşil-kent, eko-kent, sürdürülebilir kent, dirençli kent” gibi sıfatlarla kentlerin farklılaşacağı ileri sürülüyor. Oysa ki kapitalist kentleşme, sermaye birikiminin üst sınıflar için inşa edilen kentlere akıtılmasını sağlar. Planlamanın politik-ekonomik bağlamı, bize artı değer üretiminin kentsel mekânda nasıl sağlandığını gösterir.
D. Harvey’in ifadesiyle; “Kentleşme her zaman sınıfsaldır. Kapitalizmde kentleşme bir artı-ürünün harekete geçirilmesine dayalı olduğundan kapitalizmin gelişimi ile kentleşme arasında yakın bir bağlantı ortaya çıkar. Sürekli yeniden yatırımın sonucu kapitalizmde kentleşmenin büyüme çizgisiyle paralel olarak artı-üretimin bileşik oranda genişlemesidir.”
Bu çerçevede kentlerin akıllı, karbon sıfır, yeşil, ekolojik olabilmesi kapitalist kent planlaması yoluyla değil, anti-kapitalist yaklaşımla mümkün olabilir. Sürdürülebilir kent, neticede kapitalist üretim ilişkilerinin sürmesine yarar. Dirençli kent, sistem içinde, kentsel sorunları bertaraf edecek planlamadan ziyade, onlara direnç gösterecek esnekleşmeyi önerir.
Küresel ısınmaya karşı kentsel toplumsal mücadele içinde olanlar dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de var. Bu yazı kapsamında hem kentlerdeki iklim dönüşümünün etkilerine yönelik çalışmaları olan hem de sahada kent aktivisti olarak mücadele eden makine mühendisi Mehmet Remzi Çelik’in çalışmalarına yer vereceğim.
Kentsel ısı adası etkisi farkındalığına dair değerli çalışmaları olan Çelik’in bu alana dair yazıları ve video paylaşımları var. Çelik sahada yaptığı ölçümlerle durumu şöyle açıklıyor; (1)
“Özellikle büyük kent merkezlerinde, kent kırsal bölgesi ile kent içi betonlaşan alanlar arasında oluşan ve yaklaşık 4-12 derece ısı farkına neden olan sıcak hava kubbesi, ‘ısı adası’ olarak tanımlanıyor. Niteliksiz kentleşme, aşırı betonlaşma, uygun olmayan bina tasarımı ve malzemelerin kullanımı, kiremit çatılar, çimen ve toprağın yerini alan asfaltlar ve koyu renk kaldırım taşları, bina yoğunluğu nedeniyle kentteki hava akım koridorlarının kesilmesi, kentin var olan ve tente/saçak/şemsiye (kanopi) etkisi gösteren ağaçlarının, yeşil alanlarının yok edilmesi, yağmur suyu yüzey geçirgenliği olmayan kaldırım ve asfaltlar, otoparklar gibi nedenler, kent içi sıcaklık ortalamasını yükselterek, kentsel ısı adalarının oluşmasına neden olur.
Kentsel dönüşüm nedeniyle milyonlarca ağaç kesilerek toprak yüzey kaybedildi. Kent soğutmasına yardımcı olabilecek ağaçlar, yalnızca kaldırımlarda ve az sayıdaki bazı kent içi korunmuş parklar ve koruluklar içinde kaldı.
Kentsel ısı adası etkisi, özellikle sıcak iklimlerde yaşayan insanların ve diğer canlıların yaşam kalitesini düşüren önemli bir halk sağlığı sorunudur. Isı adası etkisi durumunda, toprak ile beton yüzeyler arasındaki sıcaklık farkları 25 derecelere çıkmaktadır. Bu etkinin, Avrupa’da 60.000 kişinin erken ölümüne yol açtığı düşünülmektedir.
Isı adasının bir tanımı da çeperdeki sıcaklıkla merkezdeki sıcaklık arasındaki farktır. Dolayısıyla mesela Fikirtepe, Kadıköy'ün soğumasının önünde büyük bir engel olmuştur. Çünkü o yüksek katlı binalar bir perde görevi görüyor. Doğal soğuma, rüzgârla ve tünel etkisiyle gerçekleşemiyor. Bunun kaynağı, planlama hatasıdır.”
Bu bilgiler ışığında, kentsel dönüşümün etkilerine karşı, mahalle ölçeğinden başlayarak yapılacak mücadele önem kazanıyor. M. Remzi Çelik bir kent aktivisti olarak bu bilinçle Gezi’den, Kuşdiline, Validebağ’dan Kadıköy’e, doğal dokunun korunması için mahalle ve kent örgütlenmelerine emek veriyor. Ve diğer kent aktivistleri gibi, kentlileri yakın çevrelerinden başlayarak doğal dokunun yaşatılması konusunda savunmaya davet ediyor…
1. https://www.mmo.org.tr/sites/default/files/015_6.pdf
https://www.ebelediye.info/haberler/kentsel-isi-adasi-etkisi-konusunda-farkindalik-artmali
https://youtu.be/9_9602-IEYE, https://www.youtube.com/watch?v=BG2doflQAjA
- İmarın sınıfsallığı: İmar kimin hakkı? 21 Aralık 2024 04:28
- Savaşı belgelemek: Adli mimarlık 14 Aralık 2024 04:30
- Rahmi Koç’un kültür sermayesi 07 Aralık 2024 06:30
- Orhan Kemal’den Rahmi Koç’a kültürel değer üretimi 30 Kasım 2024 06:25
- Kent suçu nedir? Antakya örneği… 23 Kasım 2024 05:06
- Kent hakkı bağlamında kent konseyleri: Hopa 16 Kasım 2024 04:35
- Endüstri mirasını “koruma”: Haydarpaşa/Sirkeci Garları 09 Kasım 2024 04:58
- Sağlık sisteminde “koruma”: Heybeliada Sanatoryumu 02 Kasım 2024 05:30
- Mimarlığın simgesel gücünü sorunsallaştırmak! 26 Ekim 2024 04:00
- İşçi sınıfı mekânlarında süregiden soylulaştırma 19 Ekim 2024 04:12
- Kent-soylulaştırma-tetikçisi: Sanat mekânları 12 Ekim 2024 04:44
- Kent-soylulaştırma-tetikçisi: Kahve mekânları 05 Ekim 2024 04:58