29 Haziran 2024 05:08

Yöneticiler bilinçli, toplum sürükleniyor

Mehmet Şimşek

Fotoğraf: Mustafa Hatipoğlu/AA

Paylaş

Günümüz toplumsal algılamasında bir şeylerin yanlış geliştiği görüşü hakimdir. Fakat ülkeyi yönetenler uyguladıkları politikalardan fevkalde memnun gözüküyorlar. Mehmet Şimşek de, zevahirini kurtarma adına, fevkalade bilinçli olarak görevini yapmaktadır. Beşli şirketlerin keyfi ise çok da haklı olarak fevkalade yerindedir; halka ve siyasi erke karşı başka türlü saygısız bir davranışta bulunabilirler mi? Haşa, asla! Fakat siyasilerin sükunetine rağmen işlerin iyi gitmediğine dair toplumda giderek yaygınlaşan ve derinleşen bir yargı vardır. Nitekim son yerel seçimlerde CHP kazandı görüntüsünü tersinden okursak, iktidarın çöküşte olduğu yargısına varırız. İlk bakışta çelişkili görülebilen bu görüşlerimi açabilmek için, bu hafta değerli okurlarla alınan vergi vs. önlemlerin detaylarını değil, biraz daha üst düzeyde, uygulanan politikaların arka planında ne tür ekonomik-siyasi güçlerin başat olduğunu irdelemek istiyorum.

Yazıya böylesi yöntem konusu ile girmemin sebebi, birer aktarım mekanizması mesabesindeki politikalar üzerinde tartışma yürüterek, günümüzün kötü kapitalizminin bazı önlemlerin alınmasıyla iyi kapitalizme dönüştürülebileceği gibi külliyen yanlış bir görüşü sergilemektir. Örneğin, tasarlanan vergi paketinde kuryeler üzerine dahi vergi düşünüldüğü halde, büyük sermayenin çeşitli vergi avantajlarıyla pamuklar içinde beslenmesini eleştiri odağına koyarak, böyle düşünenlerde adrenalin salgısı yaratarak yazıyı sürdürür, hatta beğeni de kazanabilirdim. Fakat bir akademisyenin böylesi popülizmle bir yere varılamayacağını bilmesi gerektiği bilinciyle, halkımızı üzmek pahasına da olsa, katı gerçekleri tartışarak bu yazıyı tamamlamak istiyorum. Bu yaklaşımla bugün sizlerle tartışmak istediğim konu, vergi paketinin detayları olmayıp, siyasi erkin neden böyle bir paket hazırlamak durumda olduğudur. Düşüncemi hemen söylemem gerekirse, ana hatlarıyla vergi tasarısı ekonominin hiçbir sorununa deva olamayacağı gibi, sorunları daha da derinleştirebilir. Kanaatim odur ki, buna rağmen tasarının böyle planlanması gidişata uygundur, yani kapitalizmin demir kurallarına uygundur. Bu cümleyi tersinden okursak, tasarının aksinin uygulanması olası olmayacağı gibi, kaldı ki uygulandığı durumda işler düzelmez, hatta içinde debelendiğimiz derin çukurda daha da derine batabiliriz. Demem o ki, ne uygulanan sistem kötü kapitalizmdir, ne de kimi aklı evvelin önerdiği reçetelerle iyi kapitalizme kavuşabiliriz. Daha net konuşmak gerekirse, iyi kapitalizm ve kötü kapitalizm diye farklı kapitalist sistemler de yoktur, tek bir kapitalist sistem vardır. Ancak, bir yanda kalkınmakta olan ülkeleri sömürerek kalkınmasını gerçekleştirmiş ileri ülke kapitalizmi, diğer yanda da kalkınmış ülkelere kaynak aktararak sürüklenir pozisyonda da olsa gelişmesini sürdürmeye çalışarak tükenmeyen azmine rağmen kalkınma hedefini bir türlü yakalayamayan ekonomiler vardır. Türkiye’nin konumu, maalesef, ikinci kategoridedir.

Bu genel çerçevede günümüz uygulamasını irdeleyecek olursak, ülke ekonomisinin ulusal kalkınma projesi ile yürütülmeyip, dış ve iç sermaye gruplarının sömürücü baskısı altında siyasi kararlar alan ve icra eden siyasetin boyunduruğu altında sürüklendiğini görürüz. Tüm heybetli ve gür sesiyle şiddetli görüntüsüne rağmen, ülkemiz siyasi erk tarafından değil, siyasi erk üzerinden yerli ve yabancı sermaye baskısı altında götürülmektedir. Ekonomik ilişki görüntüsünde merkez ekonomilerin çevre ülkelere neoliberal baskı ve sömürü ilişkisi bağlamında sürdürdükleri yap-işlet-devret ve kamu-özel iş birliği modelleri ülkemizde başattır. Hal böyle olunca ülkemiz güçlü kalkınma hamlelerinden uzak kaldığı gibi, dış ve iç parazit sermaye çevrelerine de kaynak aktarmak durumundadır. Yap-işlet-devret ya da kamu-özel ortaklık modellerinin safahatını sürerken, ne denli sömürüldüğümüzün farkına varamadığımızdan ülkeyi sermayeye böylesi sömürten siyasi kadroyu sırtımızda taşıdığımız gibi, sermaye karşıtı siyasi kararların alınabileceği zehabı ile de vergi tasarısını eleştiriyoruz. Meselelere biraz daha bilinçli bakmamız gerekmektedir!

Evet, gerek şimdiye kadar yapılan uygulamalar ve getirilmeye çalışılan vergi tasarısı halkın değil, büyük sermaye kesimlerinin yararınadır. Ancak, bu tersliği eleştirmenin hiçbir mantığı yoktur, çünkü siyasi erke bilinçsizce oy veren halk değil, fevkalade bilinçle etkisi altına alan sermaye başattır. O sermaye ki, yandaş siyasi erkin iktidarı alabilmesi için seçim öncesi muslukların gevşetilmesine izin verdiği gibi, seçim sonrasında da yandaşı siyasi erke ters yönde direktif vererek, verdiğini almada asla kusur etmemektedir! Siyasi erk sermaye direktifine uymazsa ne olur? Sermaye ülkeden kaçar, ekonomi bir günde çöker, daha doğrusu çökertilir. İşte, çok kaba hatlarıyla genel manzara böyledir. İşte kamunun KİT’lerden soyutlanmasının sebebi çok açık değil mi? Kapitalist alemde yüzen çevresel konumlu bir ekonomi ne siyasetine ne de ekonomisine hakimdir. Hal böyle olunca ülke üzerindeki sömürü yükü, maalesef, emekçiler, emekliler, dar ve düşük gelirli halk katmanlarına yüklenir. İşte bundan dolayıdır ki, sinekten yağ çıkarma misali, neredeyse sokak süpürücülerine de vergi gelecekken, büyük sermayeye vergi değil, af gelir.

İşin bir de başka cephesine bakalım. Özal döneminde kuş kadar aklımızla tarım kesimine “tarım destekleme” politikası uyguladık. Batı yapınca iyidir eblehliği ile biz de bu projeyi uyguladık ve üretime değil, mülk sahiplerine parasal destek sağladık. Batı’nın sanayi tarımı uyguladığı için üretimi kısmak amacıyla uyguladığı üretimi geriletici programı bizim siyasilerimiz hangi akla uyarak uyguladı da, bu samimi milletten sadece oy değil, ölümden sonra da süren vefa desteği aldı! Şimdi buna benzer yanlış uygulamayı sanayi kârlarına uygulanan vergi teşvikleri ve muafiyetleriyle yapıyoruz. Böylesi abes uygulamalarla zannediyoruz ki, söz konusu teşviklerle yatırımların kârlılığı artarak, yatırımlar yükselecek, işsizliğe çare olacak, vs. Heyhat, dün tarıma yaptığımız hatayı bugün, hatta bir tek 1930’lar da uygulanan devletçilik dönemi hariç, hemen hemen tüm cumhuriyet dönemi boyunca yaptık ve hâlâ da yapmaya devam ediyoruz. Ne var ki, akademimiz suskun, muhalefet partilerimiz siyasi üç maymunu oynamakta, bu durumda halkımız da teorik temeli olmayan eleştiriler ve yakınışlar dışında başka ne yapabilir ki!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa