30 Haziran 2024 05:20

Sokaklar, hayvanlar ve çocuklar

pankart, köpek, insanlar

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Sokakta yaşayan hayvanlara yönelik korkunç “çözüm” önerileri tartışıldı, tartışılıyor. Türkiye ne kadar derin olduğu bilinmeyen bir bataklıkta her gün biraz daha batarken, acımasız öneriler uçuşuyor. Sokakları temizlemek, sağlıklı veya güvenli bir çevre sağlamak gibi. Daha açık konuşanlar, “uyutmak” diyorlar. Bu aslında tepkileri azaltmak için kullanılan uyutma taktiği. Yapılmak istenen sokaklarda yaşayan hayvanları öldürmek. Yani toplu kıyım. Bütün bunlar Türkiye’deki acımasız rejimi tanıyanları elbette şaşırtmıyor. Bu rejim halk sağlığını hiçbir zaman dert etmedi. Bu rejimin ne insanların, ne de hayvanların iyiliğini istediğini ve isteyeceğini biliyoruz. 

Sokaklara çeki düzen vermek isteyen faşist zihniyetin ısrarla “sokak hayvanları” demesi de şaşırtıcı değil. Dünyanın hemen her yerinde sokakları “temizlemek” isteyenler, “sokak” sözcüğünü kötü bir sıfata dönüştürmek isterler. Sokakta yaşayan ve çalışan çocuklara “sokak çocuğu”, sokakta yaşayan hayvanlara “sokak hayvanı” derler. “Sokak satıcısı” sevmez, süpermarketleri severler. Bütün gün karıncalar gibi sokaklarda gezen ve atık toplayarak yaşama tutunan insanların verdikleri emeği hiçe sayar, hatta onlara düşmanlık beslerler. Faşist zihniyetliler sokaklarda filizlenen özgürlükten, sokaklarda süren “denetimsiz” yaşamdan hep korkarlar. Gülencilerin ve diğer tarikatçıların çocukların sokaklarda bulunmasını istememesi, sokakları ve hatta bütün bir mahalleyi kendi denetimleri almak istemeleri de bundandır.

Diğer yandan, çocukların sokakta yaşayan hayvanlarla ilgili olarak ne düşündüğünü soran pek olmadı. Bu şaşırtıcı değil çünkü çocukların görüşlerinin alınmaması yetişkinler için olağan bir uygulama. Demokrasi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir rejimin çocukların görüşlerini almak istemesi zaten beklenemezdi. Görüşü sorulmayan milyonları düşünmek yine bizlere kaldı.

Çocuklar sokakta yaşayan hayvanlarla kolay ilişki kurarlar. Hatta bu ilişki çoğu yetişkinin anlamak istemediği kadar güçlü olabilir. Sokakta yaşayan hayvanlara zarar verilmesi, hatta onların öldürülmesi çocukların gözünden bakıldığında kabul edilemez bir kötülüktür. Aklıma bir arkadaşımın anlattığı öykü geliyor. Her gün sokaklarda köpeklerle zaman geçiren, onları birer oyun arkadaşı gibi gören çocukların bol olduğu bir mahallede belediyenin köpekleri zehirlediği öğrenilir. Bunu duyan çocuklar mahalledeki köpekleri koruma görevini üstlenirler. Günler boyunca mahalleye yaklaşan belediye araçlarını taş yağmuruna tutarlar; mahalleye bir tane araç bile sokmazlar.

Çocukların hayvanların öldürülmesine karşı olduklarını, öğrencilerim Can Gezgör ve Okan Karka ile 2005’de başlattığım Kurban ve Çocuk Araştırması da göstermişti. Topladığımız öyküler içinde çok güçlü anlatılar bulunuyordu:

İlkokula henüz başlamamıştım. Dedemlerin yazlığında bana çok sevimli siyah bir kuzu hediye ettiler (Daha doğrusu ben öyle sanıyordum). Onu her gün besliyordum, seviyordum. Sonra beklenen gün geldi ve kuzu kesildi. Hatta ben kesimi izledim. Derisini yüzüyorlardı hayvanın. Anlam verememiştim bir türlü. Şu an 29 yaşındayım ve hâlâ o kuzuyu neden kestiklerini sorar dururum aileme.

Çocuklar hayvanların göz göre göre öldürülmesine çok küçük yaşta tepki verirler. Hatta yaşları ne kadar küçükse tepkileri o kadar şiddetli olabilir. Bir örnek aktarayım:

Oğlum henüz [2-3] yaşındaydı, bir Kurban Bayramı ziyarete gittiğimiz akrabanın evinin bahçesinde kurban kesilecekti. Oğlumu kesimi görmemesi için yanımda tutuyordum. Ancak onun aklı eve girerken canlı gördüğü koyundaydı.

Benim meşgul olduğum bir anda nasılsa kapıya çıkmış.“Katil” diye bağırıyordu. Tam kesme anına rast gelmişti.

Uzun süre bir yandan bağırıp, bir yandan ağladı. Hemen oradan kalkıp eve gelmek için yola çıktık ama yol boyunca da yerlerde kan izleri, kesik koyun ayakları görerek ağlamasını ve her defasında “katil” demeyi sürdürdü. Uzun süre uykudan irkilerek ve ağlayarak uyandı. Şu anda 18 yaşında ve geçmişe ait hatırladığı en eski anı bu. Kurban kesiminden hâlâ nefret ediyor.

Kentlerde yaşayan çocukların sokaklarda bulunmaları, sokakları tanımaları, sokaklarda hayvanlar, ağaçlar, akranlar ve komşularla ilişki kurmaları, bir toplumun ve doğanın bir parçası olduklarını kavramaları açısından yararlıdır. İnsanlar hayvanlara düşmanlık beslediklerinde aslında kendilerine düşman olurlar. Tersini söyleyenlere kulak asmamak gerekir. 

Çocukların sokakta yaşayan hayvanlara düşmanlık besleyenlere vereceği yanıt ile doğaya, dünyaya ve adalete saygısı olanların vereceği yanıt aynıdır. Hayvanlar bizdendir; onlara dokunmayın!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa