05 Temmuz 2024 04:56

Merdiven altı siyaset ve linç

Serik'te Suriyeli sığınmacıların dükkanlarına yapılan saldırı

Serik'te Suriyeli sığınmacıların dükkanlarına yapılan saldırı | Fotoğraf: DHA

Paylaş

İçişleri bakanı, Kayseri’de bir Suriyelinin 5 yaşındaki çocuğu istismar ettiği iddiasıyla başlayan sığınmacılara yönelik saldırılara katılanların 474’ünün gözaltına alındığını duyurmuştu. Bunların 285’inin göçmen kaçakçılığı, yaralama, uyuşturucu, yağma, hırsızlık, mala zarar verme, cinsel taciz, dolandırıcılık, parada sahtecilik, tehdit, hakaret, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma gibi çeşitli suçlardan kaydı olduğunu yine bakan açıkladı. Bu liste ister alt alta yazılsın ister sağdan sola okunsun sadece Kayseri’de hadise çıkaran güruhun profilini vermiyor.

Bu linçci güruhu, bu lümpen hazır kuvveti açıkça rejim yarattı. Suriyelilere infialin özneleri, Suriye politikasının kurucu ve icracılarının ördüğü ilişkiler ağının en altında türeyen toplumsal atıklar olarak her yerde birikti.

Geçenlerde, arabasıyla insan kaçakçılığı yaptığı tespit edildiği için tutuklanan tuğgeneralin, sınırın iki tarafında kurduğu kayıt dışı ilişkiler nasıl Suriye politikasındaki resmi lümpenliğin dolaysız bir karşılığıysa Kayseri’deki güruh da yansımasıdır.

Olaylar Kayseri ile sınırlı kalmadı; Antalya, Hatay, Gaziantep, Bursa ve İstanbul’daki bazı bölgelerde aynı hazır kalabalıklar düğmeye basılmış gibi harekete geçti. Sığınmacıların dükkan ve evleri basıldı. Serik’te 17 yaşında bir Suriyeli genç yolda yürürken bıçaklandı. Yıllar önce Suriye’de başlayan siyasi bunalımın akla gelen her yolla kısa yoldan faydaya çevrilmesindeki ufuksuzluğun vardığı nokta oldu bunlar.

Ekonominin, muhtaç ve yoksul sığınmacıların ucuz ve kayıtsız emeği ile döndüğünü söyleyen yetkililer olmuştu. Geri gönderilmekle açlık arasında rehin kalan, çalışma izni olsun ya da olmasın sayısız Suriyeli enformel sektöre itildi. Yerli emekçilerin yasal haklarından yoksun, bu hakları talep edemeyecek kadar arafta olan göçmen iş gücü varlığı patronların başlıca tercihi haline geldi. Az çok varlıklı olanların bağımsız ya da Türk ortaklıklarıyla işletmeler kurduğu, kamplarda yaşayan en alttakilerin bakımı için AB’den taksit taksit para alındığı; nüfusu 3.5 milyonu aşmış Suriyeli varlığının, yerli halkın yaşadığı ekonomik ve sosyal sıkıntılar tırmandıkça kolay hedef haline gelmesi eşyanın tabiatına son derece uygun. Dünyanın her yerinde göçmenler ve sığınmacılar, emekçiler arasındaki rekabeti belirli bir düzeyde tutacak makul sayıyı aştığında yerli halkın tüm sorunlarının sebebi ve günah keçisi olarak gösterilebiliyor. Göçmen iş gücü düzenin her bakımdan ve koşulda kendisini yeniden üretmesinin koşulu oluyor.

Suriyelilere yönelik aynı ufuksuzluk ana muhalefet partisinin söylemlerine de yansımış durumda. Kayseri CHP milletvekili katıldığı televizyon programında Suriyeli esnafın vergi muafiyeti olduğunu, KDV ve emlak vergisinden muaf tutulduğunu ve devlet yardımı aldıklarını iddia ediyor. Kayseri Organize Sanayi’de Suriyeli istihdamına bağımlı kalındığından da yakınıyor. Bu tanımların hepsi büyük sermayeye tıpatıp uyuyor gerçekte. Ama çarpıtılmış öfke Suriyeliye dönüyor.  

Yakın zamana kadar Suriyeli göçüyle IŞİD militanlarının ülkeye sızdığı, bunun laiklik adına korkutucu sonuçlar doğuracağı söyleminin yerini doğrudan doğruya emekçi tehdidi almış durumda. Gaziantep’te sabah işçi servislerinin önünü keserek aracın içinde Suriyeli işçi aramaya kadar uzanan pervasızlık şikayet etmekten, dehşet yaymaktan başka bir şey yapmayan muhalefet söylemlerinden de beslendi. İyi olan Suriyeli işçilere yerli işçilerin kalkan olmasıydı.

Ne iktidar partilerinin ne de burjuva muhalefetin Suriye ve Ortadoğu ile ilgili günü kurtarmaktan uzak bir politikası ve buna bağlı olarak göçmen sorununun yasal çözümüne ilişkin bir vizyonu var. Biri faydacı diğeri felaket tellalı iki siyasetin birbirini dengelediği akrobasinin maliyetini hem yerli hem Suriyeli emekçiler ödüyor.

Suriye sınırının güneyini birkaç harekat düzenleyerek mesken tutan iktidar da, bölgenin demografik yapısını bozup, ‘güvenliği’ Kuvayımilliye olarak tanıttığı, toplama silahlı çetelere emanet ederek Misakımilli’yi enformel yolla genişletmesinin çetrefil sonuçlarını yaşıyor. Ancak bu harekatlar için teskere oylamasında evet diyen de yine aynı muhalefetti.

Komşu ülkenin toprak bütünlüğünü ihlal ederek bölge kaynaklarına dolaysız erişim imkanının yaratılmasında kullanılan, Libya’da olduğu gibi, başka gerilim hatlarına da sefere çıkarılan paralı asker-çeteler Erdoğan-Esad arasında barışma girişimlerine bağlı olarak sistemden nemalanma olanaklarının sonuna gelindiğini görüyor ve bir süredir alanda tansiyon yükseliyor.

İçerideki ve sınır ötesindeki durum birbirinden bağımsız değil. Esad bir yandan Türkiye’den bayram ziyareti için Suriye’ye gidenlerin geri gönderilmeyeceğini söylerken, Erdoğan 1 milyon Suriyelinin geri gönderileceğini ilan ediyor. Bu sözlerden güç alan linç güruhunun gözaltına alınması, tutuklanması olayları münferit hadise parantezine sıkıştırsa da ok yaydan çıkmış durumda.

Maliye bakanının dediği gibi Türkiye gerçekten başardı! Hesapsız dış politikanın, en küçük düzensizliği kılıçla çözmeye kalkan mafyatik siyasetin yol açtığı toplumsal yarıklardan linç, şiddet ve öfke fışkırıyor. Gerçekten başardılar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa