05 Temmuz 2024 04:35

Zam yok, zam çok

DİSK üyesi işçiler eylem yaptı

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Olmayan işçi ve emekçilerin asgari ücretlerine yapılmayan zamdır. Zamların çokluğu ise temel gıda maddelerinden enerjiye kadar zincirleme giden soygundur. Yapılan araştırmalar ortaya koyuyor ki asgari ücret yıl başından bu yana 3 bin 800 lira erimiş durumda ve TÜİK’in enflasyon hesabına göre bile, 17 bin liralık asgari ücretin alım gücü 14 bin liranın altına düştü. Erime bu hızda devam ederse yıl sonuna kadar 12 bin 500 liranın altına düşecek. Türk-İş’in hesabına göre ise yılın ilk 5 ayında gıda fiyatları ortalama yüzde 5.63 artmış. Elektriğe yüzde 38 zam yapıldı, akaryakıt fiyatları ise hemen hemen her ay zamlanıyor. Çok iyi biliniyor ki enerjiye zam demek tüm ihtiyaç maddelerine zincirleme zam demek. İşçi ve emekçi halkın yükü temmuz da daha da artacak.

Ekonominin diktatörü ise gözünü işçi ve emekçilerin ücret ve maaşlarına dikmiş durumda. Bakan Şimşek “Muhalefetin itmesiyle EYT’liler bütçeye 724 milyar yük oldu… Asgari ücretin vergi dışı bırakılmasının maliyeti ise 670 milyar oldu… Popülizmin Türkiye’yi nerelere getirdiğini gördük” diyor. Yani işçi ve emekçiden soyulan paranın toplam ancak 1 trilyon 394 milyar lirası mücadele ile geri alınabilmiş ve bu Şimşek’in yüreğine oturmuş. Ama iktidar 2024 bütçesinden “vergi indirimi, istisnası, muafiyeti” adı altında patronlardan bir kalemde 2 trilyon 210 milyar lira vergi alacağından vazgeçti. Merkez Bankasının ise kur korumalı mevduat (KKM) hesapları nedeniyle zararı sadece 2023’te 818 milyar lira ve bütçeden de 152 milyar lira aktarılmış. Prof. Uğur Emek’in tespitine göre Hazine garantili müteahhitlerin yüzde 37’si tek kuruş vergi vermemektedir. Bakana göre alın teri ve emeğiyle, bazı durumlarda canı ve kanı ile ekonominin çarkını döndüren, ülke ekonomisini sırtında taşıyan işçi ve emekçiler “yük”, işçi ve emekçinin emeğini, kanını, canını sömüren, bununla yetinmeyip onun vergilerinden bir soygun daha yapan iş birlikçi büyük sermaye ve patronlar ise memleketin el üstünde tutulması gereken seçkin sahipleridir.

Buraya aktarılanlar halkın ekonomisinin ne durumda olduğunun sadece küçük bir parçasıdır. Bakan bey “Asgari ücret artmayacak, zaten yüksek” demektedir. Asgari ücret sınırlarında ücret alan işçiler, toplam işçilerin hemen hemen yarısını oluşturmaktadır. Mart 2024 verilerine göre ortalama emekli aylığı ise 11 bin 900 liradır. Ülkede 16 milyon emekli var ve bunların 3.7 milyonunun kök aylıkları 10 bin liranın altındadır. Enflasyonun yüksekliğine karşın bu temmuz da TÜİK’in çarpıtılmış enflasyon rakamlarına dayanılarak yapılan “artışlar” sefaletin, yoksulluğun ve açlığın yaygınlaşıp, derinleşeceğini açıkça ortaya koymuştur. Ekonomik gidişat yıl sonunda açlık sınırının 23 bin lirayı aşacağını açıkça orta koymaktadır. İktidarın büyük sermaye lehine kurduğu mekanizmanın işleyişi basit ama zalimcedir. Bu mekanizma işçi ve emekçiden alıp, patronların kasalarını doldurmak üzerine kurulmuştur. Büyük patronlara üretim içindeki işçinin artı değerinden sızdırılan sömürü yetmemektedir. Onlar düzenin sahipleri olarak iktidar eliyle, burada bazı örneklerinden söz edildiği gibi üretim dışında da bir soygunun mekanizmasını kurmuşlardır. Bir koyundan iki post çıkarmaktır bu.

Ama işçi ve emekçiler koyun değiller. Oluşturdukları, buldukları her platformda taleplerini ileri sürüyorlar ve bu süreç onların daha kitlesel ve mücadeleci bir düzeye gelmeleri yönünde işliyor. Sendika bürokratlarının işçi ve emekçilerin acil ve temel sorunlarıyla aralarına koydukları mesafe her geçen gün açılmasına rağmen ne işçilerin ne de diğer emekçilerin yatışacağı ve sakinleşeceği koşullar bulunduğu gibi, geçen her gün onların daha geniş kesimlerini mücadeleye çağırıyor. İşçi ve emekçilerin ekonomik saldırılara, politik baskılara karşı birleşik mücadelesi için koşullar son derece olgun durumda. Ne “yumuşama” masalları ne de “normalleşme” türküleri onları yatıştıracak. Ama onları birleşik mücadeleye teşvik edecek olan ileri güçlerin bir araya gelmeleri olacaktır. Fransız halkının faşizmin yükselişine ve ekonomik saldırılara karşı kurdukları halk cephesi, Kenya halkının yeni vergi yasalarını püskürten mücadelesi, işçi ve emekçi halkların birleşik bir mücadele yoluna girebildiklerini açıkça kanıtlamaktadır. Ülkenin ileri ve örgütlü güçlerinden beklenen bu tür mücadelelerin yolunu açacak bir tutum içine girmeleridir. Koşullar bunun tarihsel bir sorumluluk olduğunu sürekli olarak hatırlatmaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa