06 Temmuz 2024 04:46

Amerika kimin rüyası?

Horizon filminden bir sahne

Paylaş

Kevin Costner’ı yirmi yıl sonra yeniden kamera arkasına oturtan büyük projesinin ilk filmi nihayet sinemalarımıza konuk oluyor. Bir oyuncu olarak 1980 ve ‘90’lı yıllara damga vuran, kuşağının en popüler isimlerinden birisi olarak kabul edilen Kevin Costner, 1990 yılında “Kurtlarla Dans” (Dances with Wolves) ile yönetmen koltuğuna oturduğunda herkesi şaşkına çevirmişti. Film büyük beğeni kazanmasının yanı sıra, tam yedi Oscar kazandı. Bazı yönlerden eleştirilse de o güne kadarki ‘Kızılderili’ anlatılarını da değiştiren bir yapıya sahipti film.

Costner, yedi yıl sonra ilk filmin verdiği gazla çektiği “The Postman”da ise her anlamda çuvallamıştı. Film hem ticari olarak başarısız oldu hem de eleştirmenler tarafından yerden yere vuruldu. 2003’te çektiği “Open Range” ise hayranlarını ikiye bölmüştü. Nedendir bilinmez bu tarihten sonra bir daha yönetmen koltuğuna oturmadı. Bu üç filmin ortak özelliği ise hepsinin Western olmasıydı. Bu tür Costner’ın en iyi yaptığı iş olarak düşünülebilir. İşte uzun bir aranın ardından hayatının projesi olarak adlandırdığı bir serinin ilk ayağıyla karşımızda yönetmen. “An American Saga” (Bir Amerikan Destanı) adını verdiği ve dört film olarak tasarlanan serinin ilk filmi “Horizon”un ilk gösterimi Cannes’da gerçekleştirilmişti.

Film, Amerika’nın kuruluş yıllarına ve ilkelerine sert bir bakış atarken, eski usul westernleri özleyenlerin de gözlerinin pasını siliyor. Eski usul derken kurucu ideolojiyi pompalayan klasik Hollywood dönemini değil, türü değiştirip yeniden yorumlayan ‘70’ler sonrası anlatıları kastettiğimi belirteyim.   

1850’lerin sonundan başlayarak 1861-1865 arası yaşanan iç savaşın sonuna kadar olan dönemi anlatan yapım, ‘Horizon’ adlı ‘olmayan bir yeri’ inşa etmeye çalışan göçmenlerin hikayesi olarak da düşünülebilir. Aynı dönemde geçen ama birbirinden bağımsız hikayelerin parçası olan karakterlerin ortak noktası elden ele dolaşan ve üzerinde “Horizon” yazan bir ilan. Bu ilan elden ele dolaşıyor ve herkes buraya ulaşmaya çalışıyor. Costner, finalde bu ilanın gizemini ustaca gözlerken, Amerika’nın aslında kimlerin rüyasının gerçekleştiği bir dünya olduğunu da gösteriyor bizlere.

“Hoziron”, yukarıda da belirtiğim gibi eski usul bir western ve bütün sinematografik gücü buradan geliyor bence. Aksiyona meyletmeyen, sahici dertler ve sakin bir akışı tercih eden, şiddeti estetize etmek bir yana dönemi anlatmak için bir araca dönüştüren yapısıyla güçlü bir görsel dünya kuruyor Costner. Bir ırmağın kıyında hüküm sürebilmek için birbirlerini boğazlayan Amerikan yerlileri ve göçmenler örneğin. Costner’ın kamerası buradaki şiddeti varoluşsal bir yerden görmeyi tercih ediyor. Üstelik hikayenin geçtiği zamandaki ‘iç savaş’a odaklanmak yerine, burada yerlilerin ve göçmenlerin çatışmasını göstermeyi ve asıl kavganın (iç savaşın) orada olduğunu hatırlatmayı tercih ediyor.

Konvoy halinde çölü geçmek zorunda kalanların dönüşümünü bir yanda anlatırken, mafyatik aile düzeninin tehdidi altında kalan ve kaçmak durumda olan kadınların dünyasına da götürüyor bizleri. Costner, anlatıda iyiler, kötüler inşa etmek yerine dönem Amerika’sının bir resmini çekmeye çalışıyor asıl olarak. İki ucu belirsiz bir dönemin anlatası bu. Ortada olmayan bir rüyanın pazarlanmasının birilerinin cüzdanını nasıl doldurduğunun ama oradan oraya koşturanların bir rüyaya olan ihtiyaçlarının anlatıldığı bir yapım “Horizon”. Bir yandan Amerikan yerlilerinin var olma mücadelesini, işgalle birlikte yaşadıkları dönüşümü anlatırken, diğer yandan rüyanın artık pazarlandığını ve istilanın kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.

Costner, daha önce yaptığı gibi klasik western kalıplarını esneterek iyiler kötüler, yerliler kovboylar, katiller masumlar, silahşorlar keskin nişancılar gibi klişelere yaslanmadan mekanı ve onun gerçekliğini türün parçası haline getiriyor. “Horizon”, ABD’nin kurucu iradesini anlatma iddiasını yükseltirken en Amerikancı türü yani westerni onu anlatmanın etkili bir yoluna dönüştürmeyi de başarıyor.

Serinin ikinci filminin tamamlandığı, üçüncü filmin çekimlerinin ise devam ettiğini belirtelim. “Horizon”, ABD’nin kuruluş hikayelerine ve western türüne ilgi duyanları fazlasıyla tatmin edecek bir yapım. Üç saatlik süresine rağmen su gibi akan epik bir film. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa