06 Temmuz 2024 05:40

Irkçı saldırılar, futbolda faşizm, katliamlar ve Türk-İş!

Antep'te Suriyelilere saldıran grup

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Kayseri’de başlayıp, Hatay, Urfa, Antep gibi illere de sıçrayan Suriyelilere yönelik ırkçı saldırı, Avusturya maçı sonrası bozkurt işareti yapan futbolcu Merih Demiral ve aynı gün anılan 31. Yılında olan Madımak katliamı, karar aşamasındaki 10 Ekim katliamı davası…

Bu ülkede faşizm ve ırkçılık giderek tırmandırılıyor. Kayseri’de yaşanan mültecilere yönelik ırkçı saldırı ile bozkurt işareti yapan futbolcu bu zemini, bu cüreti iktidarın “böl, parçala, yönet” politikalarından alıyor. Bu dün de böyleydi, bugün de böyle. Koltuklarını korumak isteyen iktidarların, muktedirlerin uygulayageldikleri bir yöntem bu. Örneğin, Kayseri’de saldırganları dağıtmak isteyen polisin, “Tepkinizi gösterdiniz. Sizi anladık, mesajınızı aldık” ifadesi ile 31 yıl önce Madımak Katliamını yaratan şeriatçı-faşist güruh için Başbakan Çiller’in valiye verdiği “Halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyin” ya da dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’in “Masum insanlardan oluşan bir halk kitlesi” sözleri, 10 Ekim Gar Katliamı’nı gerçekleştiren IŞİD’li teröristleri dönemin Başbakanı Davutoğlu’nun “öfkeli gençler” diye tanımlaması.

Hatta dönemin Cumhurbaşkanı Demirel ve Başbakanı Çiller’in yakılarak katledilen insanları değil, dışarıdaki saldırganları koruyan, “Çok şükür dışarıdaki halka bir zarar gelmedi” sözleri, dönemin Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun saldırganları dağıtmak bir yana “gazanız mübarek olsun” demesi… Hepsi de saldırganları koruyan, kollayan iktidarların uygulamalarına örnekler…

*   *   *

Madımak Katliamı’nın devletin gözü önünde, hatta devletin en tepesinden başlayarak itfaiye memuruna, polisine kadar nasıl göz yumulduğunu dönemin koalisyon ortağı SHP milletvekili, Çalışma Bakanı Ziya Halis’in “Anılarla Mücadele Dolu Yıllarım” kitabında görmek mümkün. Kendisi de Sivas’lı olan Ziya Halis, katliamın daha başlangıcında, otel çevrelendiğinde İçişleri Bakanı, dönemin Başbakanı ve Genelkurmay Bakanı’na ulaşma çırpınışlarına yer verdiği anılarında, “Burada esas rol oynayan unsur, sözde devlet tecrübesi olan bir Cumhurbaşkanı’nın hem Başbakan’a hem de Vali’ye telefonla verdiği ‘halkla, güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyin’ talimatıdır. Bu talimat Vali’yi etkilemiş, inisiyatif alamamasına neden olmuştur... Bu trajik durum, Cumhurbaşkanı Demirel’in, otelin etrafını sararak oteldeki masum insanları yakmaya kalkışan saldırganları, ‘masum insanlardan oluşan bir halk kitlesi’ olarak görmesinin sonucudur… Madımak katliamı, şeriat özlemi içinde olan, derin ve karanlık güç odaklarının bir organizasyonuydu” demektedir.   

*   *   *

10 Ekim Gar Katliamı’nın karar duruşması da bu ırkçı saldırıların yaşandığı döneme denk geldi. Her ne kadar bu bir tesadüf gibi değerlendirilse de bu ülkede böylesi vahim tesadüfler sürecek gibi…

Duruşmada, üzerine pek çok sanığın ifadesi olan ve lider konumundaki Erman Ekici’nin “insanlığa karşı suç işlediği” iddiası, avukatların, ailelerin tüm ısrarlarına rağmen kabul edilmedi. Anlaşılan o ki Erman Ekici için bu kararı verirse, emsal olur diye düşündü mahkeme heyeti ya da aldığı talimat bu yöndeydi bilinmez ama katılanların ve avukatların her duruşmada ısrarla üzerinde durdukları “insanlık suçu” görmezden gelindi.

*   *   *

Bütün bu ırkçı saldırıların ve katliam davalarının hemen akabinde TÜİK Haziran ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. Öyle ki, saldığı vergiler ve yaptığı zamlarla emekçinin cebine el uzatan iktidara, TÜİK de açıkladığı 1,64 aylık enflasyon rakamı ile bu soyguna katıldı. Tam da bu ortamda, milli maç iktidarın imdadına yetişti, açlık ve yoksulluk içindeki milyonlar “milli maç” ile coştu, açlığını yoksulluğunu ‘unuttu’.

Faşizmi ve diktatörlükle yönetilen rejimlerin halkı uyutmak için kullandıkları 3 F (Futbol, fado -müzik, fiesta-eğlence) formülü vardır, daha çok İspanyol diktatör Francisco Franco’ya yakıştırılır: Franco’nun, “toplum bu kadar baskıyı nasıl hazmediyor, nasıl başarıyorsun” sorusuna, “3F ile” dediği rivayet edilir ya… Milli maçlarda açlığını, yoksulluğunu unutan vatandaş da iktidarların işlerini kolaylaştırmaktadır.

*   *   *

Gelelim Temmuz’da asgari ücrete, emekli aylıklarına zam yapılmayacağı açıklamaları ile TÜİK’in Haziran ayı enflasyon rakamlarına. Haziran ayında enflasyonun yüzde 1.6 olarak açıklanması elbette emekçilerin zam oranlarını düşürmek için bilinçli bir tercihti ama bu ülkenin “en büyük” işçi konfederasyonu Türk-İş’in tutumuna ne demeli?

Haftalardır asgari ücretteki erime, emeklilerin insanca yaşayacak koşullardan giderek uzaklaşması konuşuluyor, ama Türk-İş’in gıkı çıkmıyor.

Niye Türk-İş?

Çünkü asgari ücreti belirleyen komisyonda işçileri temsil ediyor. Çünkü en fazla üyeye sahip işçi konfederasyonu…

Türk-İş, bütün bu ekonomik yıkıma, emekçilerin giderek yoksullaşmasına ses çıkarmadığı gibi, X hesabından yaptığı paylaşımda TÜİK’in enflasyon rakamlarına değinerek, “Konfederasyonumuz üyesi sendikaların bağıtladığı toplu iş sözleşmelerinin bir bölümünde ücret zamlarının enflasyona endeksli olduğu ve ücret zammının hesabında TÜİK Tüketici Fiyatları Endeksi’nin (TÜFE) esas alındığı bilinmektedir…” demekle ve üyesi sendikalara gönderdiği genelgeyi paylaşmakla yetindi.

İyi de Türk-İş, açlık sınırının da altında kalan ve senin de belirlenmesinde katkın olan asgari ücret diplerde. Sadece bunu mu söyleyeceksin? Üyelerinin ve aslında komisyon üyeliğin nedeniyle milyonlarca asgari ücretliyi ilgilendiren bu konularda harekete geçmek için ne bekliyorsun?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa