11 Temmuz 2024 04:26

Milli takımın yolu açık mı?

Fotoğraf: AA

Paylaş

Avrupa Futbol Şampiyonası’na çeyrek finalde veda eden Milli Takım’ın geleceğiyle ile ilgili olarak genellikle umutlu yorumlar yapılıyor. Özellikle takımdaki çok sayıda genç oyuncunun bundan sonraki turnuvalar için büyük avantaj yarattığına dikkat çekiliyor.

Elbette böyle büyük organizasyonlarda mücadele edebilecek seviyede genç oyunculara sahip olmak önemli. Ayrıca gençlerin çoğunun yurt dışındaki takımlarda forma giymesi umutları daha bir güçlendiriyor. Zira ülkemizin futbol düzeni ve futbol ortamı ne yazık ki yetenekli gençlerin gelişimine katkı yapabilecek özellikler barındırmaktan uzak…

Bu arada konuşmasına, “sayın cumhurbaşkanımızın da belirttiği gibi” lafıyla başlayıp ardından Milli Takım’ın yolunun açık olduğunu iddia eden tiplere kulak asmamak lazım. Yalakalıkta dur durak bilmiyorlar. Neredeyse, “Milli Takım’da teknik direktöre gerek yok, bu iş cumhurbaşkanımızın emir ve talimatlarıyla en güzel şekilde yürür” diyecekler…  

Milli Takım’ın başarısını iktidarın başarısı olarak göstermek üzere konumlanmış besleme gazcıların abuk sabuk yorumlarından geçilmiyor ortalık. Tabii ortada kayda değer bir başarı olup olmadığı tartışmaya açık bir konu. Yaygaracılar içinde Türkiye’nin final oynamayı hak ettiğini söyleyecek kadar ileri gidenler bile çıktı. Onlara göre, her zamanki oyunlar bir kez daha sahneye kondu ve UEFA hakem(ler) aracılığıyla Türkiye’yi durdurdu!.. Ne kadar derin bir analiz!..

Ayakları yere basarak konuşmak gerekirse, Milli Takım’ın bu şampiyonada, her zamanki oyun seviyesinin üstüne çıktığı söylenemez. Milli Takım’ın çeyrek final oynaması, ülke futbolunun seviye atladığı anlamına gelmiyor.

Futbolda bir takımın gücünü gösteren iki önemli gösterge vardır. İlki akan oyunla yani planlanmış hücum organizasyonlarıyla gol bulabilme becerisi. Diğeri ise topu rakipten kapabilme süresi.

Yani bir takım, hücum organizasyonlarıyla ne kadar çok gol pozisyonu üretiyor ve rakipteki topu da ne kadar kısa sürede kazanıyorsa o kadar güçlüdür…

Milli Takım’ın oyununu sağlıklı bir şekilde değerlendirmek için attığı gollere bakmak gerekiyor.

Şampiyonada milliler 5 maçta 8 gol attı. Bu 8 golün 4’ünde topu filelerle savunma oyuncuları buluşturdu. Savunma oyuncularının kaydettiği 4 golün 3 tanesi ise duran top sonucunda geldi.

Herkes Milli Takım’ın en iyi oyununu Hollanda karşısında sergilediğini söylüyor ama maçın son beş dakikasında “can havliyle” geliştirilen ataklar sonucunda yakalanan karamboller dışında doğru düzgün bir tane bile net pozisyondan söz edemeyiz.

Milliler şampiyonada iyi bir gol sayısına ulaştı. Ancak gollere tek tek baktığımızda çoğunun rakibi bunaltan, çaresiz bırakan hücum organizasyonuyla değil ya duran top sonucunda ya da bazı oyuncularımızın bireysel becerisi sayesinde kaydedildiğini görüyoruz…

Presle rakipten top kapmada Milli Takım fena değildi. Kapılan topları karşı atağa çevirmede ise verim oldukça düşük kaldı. Kadroda, kontratağa dayalı oyun anlayışına son derece uygun pek çok oyuncu bulunmasına karşın.

Ancak hayatın diğer alanlarında olduğu gibi futbolda da kafadaki planları hayata geçirebilmek her zaman mümkün olamayabiliyor…

Altyapılardan A Milli Takım’a kadar bütün kategorilerdeki ekiplerin uygulayacağı özgün bir ekol oluşturmadan istikrarlı bir başarı grafiği yakalamak imkansız. Duran toplarla ya da bireysel becerilerle bir yere kadar…

Bu arada Arda’nın ciddi şımarıklık sinyalleri veren davranışları neden görmezden geliniyor? Bu şekilde ona iyilik yapıldığı mı sanılıyor? Sürekli olarak rakip oyuncularla ve rakip taraftarlarla dalaşması, özellikle son maçta saha içinde Ferdi Kadıoğlu’nu fırçalaması, Hollanda’nın attığı ilk gol sonrasında arkadaşlarını hedef gösterir şekilde öfkesini dışa vurması son derece yanlış tavırlar. Kaldı ki bu golden önce, ortayı yapan Memphis Depay’ı engelleyemeyen kendisiydi. Herkese laf yetiştirmeye çalışacağına, daha önceden hareketlenip Depay ile arasındaki mesafeyi, topun geçişine izin vermeyecek şekilde kapatsaydı, golü önleyebilirdi.

Medyasından sosyal medyasına, taraftarından cumhurbaşkanına kadar bütün ülke kamuoyu Arda’yı el üstünde tutuyor. Belli ki Arda bu yoğun ilgi/sevgi yükünü kaldıramıyor.

Arda’nın yanlışlarını görmezden gelmenin ona kötülük yapmak anlamına geldiği bilinmeli…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa