12 Temmuz 2024 05:32

Suriye ile ‘normalleşme’nin hedefinde Kürtler mi var?

Tayyip Erdoğan ve Beşar Esad

Fotoğraf: Volkan Furuncu/AA

Paylaş

Bir süreden beri Suriye ile ilişkilerin ‘normalleştirilmesi’ yönünde mesajlar veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Esed’e davetimiz her an olabilir” diyerek bu sürecin bir an önce başlaması konusundaki ısrarını ortaya koyuyor. Erdoğan’ın açıklamalarının ardından CHP Lideri Özel de devreye girerek “Erdoğan ve Esad arasında ara bulucu” olabileceğini söyledi. Özel’in bu açıklamasını CHP’nin görüşme talebinin Şam yönetimi tarafından olumlu karşılandığı haberi takip etti.

Ancak hem iktidarın sürdürdüğü girişimler ve hem de CHP’nin bu süreçte nasıl bir rol oynayabileceği konusunda öncelikle ‘normalleşme’ derken neyin hedeflendiği açıklığa kavuşturulmalıdır. Erdoğan iktidarı, Suriye’ye müdahale politikasının yarattığı tehdit ve sorunları ortadan kaldırmak, Suriye’de yanlıştan dönmek mi istiyor? Yoksa bu politikanın sürdürülemez olduğu gerçeği üzerinden kendi politikalarına yeniden alan açmak mı istiyor?

CHP’nin bu süreçte nasıl bir rol üstelenebileceği de bu sorulara verilecek yanıttan bağımsız düşünülemez.

Öncelikle Erdoğan iktidarının Suriye ile normalleşmeden ne anladığı sorusunun yanıtı bakımından bu yöndeki girişimlerin ne zaman ve hangi amaçla başlatıldığını hatırlatmak gerekiyor.

Erdoğan, Esad ile görüşme yönünde ilk mesajını ağustos 2022’de Rusya Lideri Putin ile Soçi’de yaptığı görüşmeden sonra vermişti. Erdoğan, mayıs 2023 seçimleri öncesinde Suriye Kürtlerine karşı operasyon konusunda Putin’in kapısını çalmış ve Putin de Erdoğan’a adres olarak Esad’ı göstermişti. Erdoğan, Suriye Kürtlerine karşı yeni bir operasyon yaparak muhalefeti etkisizleştirmek ve yaratılacak milliyetçi dalga ile toplumun desteğini arkasına almak istiyordu. Yine Esad ile görüşme üzerinden mülteci sorununda üzerinde oluşan baskıyı da hafifletmeyi amaçlıyordu.

Bugün Irak Kürdistan bölgesinde askeri operasyonlarını sürdüren Erdoğan iktidarının Suriye ile normalleşme görüşmelerindeki ilk hedefinin Suriye Kürtlerine karşı yeni operasyonlar yapmak, Rojava özerk yönetimini ortadan kaldırmak olduğuna şüphe yok. Bu amaç doğrultusunda Esad yönetiminin, Suriye Kürtlerinin ABD ile ilişkilerinden duyduğu rahatsızlığı bir fırsata çevirmek istiyor.

Bu sürecin sahada iki NATO üyesini -ABD ve Türkiye’yi- karşı karşıya getirmek isteyen Rusya tarafından teşvik edildiği biliniyor.

Öte yandan ABD emperyalizmi de kendi çıkarları temelinde Suriye ile ‘normalleşmeye’ karşı çıkarken Türkiye’nin Irak Kürdistan bölgesinde devam eden askeri operasyonlarını ise destekliyor. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, “PKK’nin devam eden tehdidini anlıyoruz” diyerek Irak Kürdistan bölgesindeki askeri operasyona destek verirken (Ancak Miller, bu operasyonun Irak merkezi ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile koordineli yapılmasını istiyor) ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İlişkilerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Goldrich de Suriye’den çekilmeyeceklerini ve Suriye yönetimi ile normalleşmeye karşı olduklarını açıklıyordu.

Bu arada Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile askeri olarak iş birliği yapan ABD’nin Rojava özerk yönetimini siyaseten tanımadığını ve özellikle Türkiye ile karşı karşıya gelmemek için ağustos ayında burada yapılması planlanan yerel seçimlere karşı olduğunu da not edelim. Dolayısıyla SDG ile kendi çıkarları için sürdürdüğü iş birliğini saymazsak aslında ABD emperyalizmi Türkiye’nin Suriye’nin yüzde 10’unu cihatçı gruplarla birlikte işgal altında tutmasından ve yine Türk askerinin İdlib’de HTŞ’ye kalkan yapılmasından memnun ve bu durumun devam etmesini istiyor.

Erdoğan iktidarının Suriye ile normalleşme girişimlerinin diğer bir hedefi de büyük bir yıkıma uğrayan/uğratılan Suriye’nin yeniden inşasından pay almak ve yeni ticaret yolları pazarlığında avantaj elde etmek olduğu söylenebilir ki buna Suriye yönetimi de fazlasıyla ihtiyaç duyuyor.

Türkiye’de yaşam koşulları giderek ağırlaşan halk kesimleri arasında bu sorunun kaynağı olarak mültecileri görme eğiliminin güçlenmesi de iktidarı bu konuda adım atmaya zorluyor.

Peki, Erdoğan iktidarı Suriye ile normalleşmeden söz ederken Suriye’yi yıkıma uğratan ve bütün bölge için tehdit yaratan politikasından vazgeçiyor mu?

Şimdiye kadar bu konuda ne yapılmış bir açıklama ne de atılmış bir adım bulunuyor.

Aksine Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Kapsamlı bir normalleşme ve güvenlik ortamının sağlanması konusunda elimizden gelen desteği vermeye hazırız ve ancak bunlar yapıldıktan ve sınırlarımızın güvenliği tam olarak sağlandıktan sonra gerekirse çekilmeyi düşünebiliriz” diyor.

Yani Kürt özerk yönetimi söz konusu olunca “Suriye’nin toprak bütünlüğü”nü ağızlarına sakız edenler iş kendilerinin cihatçı gruplarla birlikte işgal altında tuttukları bölgelere gelince “Gerekirse çekiliriz” açıklamasını yapıyorlar.

Erdoğan iktidarı bir yandan Suriye topraklarını işgal altında tutmak, ÖSO/SMO adı altında bir araya getirdiği cihatçı grupların himayesini sürdürmek ve İdlib’de Türk askerini el Kaide’nin devamcısı HTŞ’ye kalkan yapmaya devam etmek ama öte yandan da Suriye yönetimi ile “normalleşmek” istiyor!

Bu “normalleşme” Kürtlere karşı iş birliği yapılan günlere geri dönmekten ibaret görünüyor.

Bu noktada ‘ara buluculuk’ rolüne soyunan CHP ve Özel, daha önce açıkladıkları “Dış politikada Türkiye’nin çıkarlarını savunmak” adına iktidarın bu politikasına arka mı çıkacak yoksa gerçekten Suriye ve bölgede barışa hizmet edecek bir politikayı mı savunacak?

Mesela CHP, iktidarın Kürt sorununu Irak ve Suriye’de askeri operasyonlar üzerinden çözmeye çalışan ve sorunu büyütmekten başka bir sonuç üretmeyen politikasına karşı çıkarak sorunun Meclis çatısı altında müzakere yoluyla ve barışçıl-demokratik temelde çözümü yönünde açık bir tutum alabilecek mi?

Suriye ile gerçek anlamda bir normalleşme için; iktidarı, Türkiye’nin Suriye’de işgal altında tuttuğu bölgelerden çekilmesi, cihatçı grupların tasfiyesi ve İdlib’de HTŞ’ye verilen desteğin sona erdirilmesi konusunda zorlayabilecek mi?

Sonuç olarak, yaratılmaya çalışılan iyimser havanın aksine iktidarın ‘normalleşme’ derken hangi gerici amaçlar peşinde koştuğu teşhir edilmeden ve bugüne kadar Türkiye ve bölge halkları için büyük tehdit ve sorunlar yaratan politikasıyla gerçek anlamda hesaplaşılmadan Türkiye’de demokrasi ve bölgede barışa hizmet edecek bir ‘normalleşme’nin sağlanması da olanaklı değildir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...