12 Temmuz 2024 04:50

Bozkurt işareti

Merih Demiral'in gol sevinci sırasında yaptığı 'bozkurt' işareti.

Fotoğraf: AA

Paylaş

Milli Takım’ın Avrupa Şampiyonası’nda Avusturya ile yaptığı maçta Oyuncu Merih Demiral’ın bozkurt işareti yapması Sinan Ateş cinayeti ile ilişkilendirilen MHP’ye, kendi simgesini topluma genelleştirmek için bir fırsat yarattı.

Bozkurdun, Türklüğün bilinmeyen zamanlardan beri kullanılan simgesi olduğuna ilişkin söylem ve propaganda MHP’nin gayretiyle de sınırlı kalmayarak epey taraftar buldu. Eğer şampiyonadan bir zafer elde edilseydi simgenin, MHP’den özerkleşerek partinin marjinal söylem ve eylemlerini apolitik bir popülizm içinde temize çekebilmesi, kötü geçmişini ve güncel imajını tazeleyebilmesi umuldu belki de. Şimdilik sadece bir ameliyathanede bu işareti yapan sağlık ekibinin gayretkeşliği gibi bazı artçılar yaratmakla kaldı.

Ana muhalefete yakın yayın kanallarının önce hazır refleksle gösterdiği tepkinin ardından aynı kulvara girmesi ve bozkurdun Türklüğün simgesi olduğunun tartışıldığı söylem ortamına dahil olması da manidardır. Simgeyi anonimleştirerek MHP’nin ‘Türklük’ temsiliyetindeki tekelinin esnetilebileceğini pek çok kişi ifade etti. Nitekim Atatürk zamanında basılan bir kağıt paranın üzerine bozkurt fotoğrafı konulmuştu. Kılıçdaroğlu da MHP kitlesinin oyunu çekebilmek için bozkurt işareti yapmıştı. Retorik şöyle kuruldu; bozkurt işareti Sedat Peker, Abdullah Çatlı gibi mafya şeflerinin, kanuni olmayan paramiliter grup mensuplarının, kara para aklayıcılarının kullandığı bir işaret olsa da Türklüğün doğuş mitolojisinin başlıca unsuru olan bozkurt, bu kötü ünlü şahısların mülkiyetinden alınıp toplumun bütününü temsil eder hale gelebilir.

Simgeleri ve söylemleri yerleşik göstergelerinden soyutlayarak kendine mal etmek eski bir yöntemdir. Fransa ‘68’inde de ortaya çıkmıştı. Feminizm ve LGBTİ hareketi bu anlam bükmelerini çok kullandı/kullanıyor. Fransa’da, yasaklandığı halde kürtaj olan kadınlara kaltak diyen iktidara karşı Simone de Beauvoir’nın katıldığı, ‘Ben de kürtaj oldum’ itirafnamesi kaltak bildirisi olarak anıldı. 2013 yılında, Gezi direnişinde kendilerine çapulcu diyen Erdoğan’a karşı ‘Geziciler’ çapulcu sözcüğünü benimseyerek gülünçleştirdiler.

Bozkurt işareti ise bu durumlara benzemez. Nasıl Nazi işareti mitolojik köklerini değil sadece faşizmi hatırlatıyorsa bozkurt eğilip bükülecek bir simge olma potansiyeline sahip olamaz. Çeşitli hak mücadelesi veren ya da muhalefet eden kesimlerden kopyalanmış yöntem, bu aşırı politikleşmiş işareti temize çekmeye yetmez. Devlet organizmasının hukuki işleyişi dışında ama yine de devletin tam merkezine yerleşik, onun çelik çekirdeği bir partinin, başat simgesini popülerleştirme çabası her seferinde Maraş, Çorum katliamları, sümen altına itilmiş dosyalarda kalan siyasi cinayetler, Sivas Katliamı, 12 Eylül öncesi sokak çatışmaları, mafya operasyonları, eski içişleri bakanının hamilikart yakınımdır diyerek dahil olduğu kara işlerle yüz yüze gelecektir.

1990’lı yıllarda MHP, Avrupa’daki benzerleri gibi ama onlardan gecikmiş olarak bu imaj tazeleme işine kalkışmıştı. Parti militanlarına ve üyelerine beyaz çorap giymeme, kılık kıyafete dikkat etme, postür düzeltme talimatları verilerek görünüm revizyonuna girişilmişti. Bunlar olurken, bugün iktidara yürüyen ve çeşitli nedenlerle bir toplumsal taban da oluşturan Batılı faşist hareket ve partiler, Hitler’den sonraki uzun bir yeraltı sessizliğinden sonra, toplumun mevcut ekonomik ve siyasi dertlerini istismar ederek büyümeye, kendilerini merkez siyasette bir alternatif olarak konumlamaya ve yeni bir tarih yazımına çoktan başlamışlardı. Göçmenlere ve içerdeki yabancılara hoşgörü telkin eden, karşılığını ucuz emek sömürüsüyle bolca alan Avrupa liberalizminin gevşek sınırlarında, milli çıkarları en iyi temsil eden ulusal partiler olarak kendilerini yenilemeye çalıştılar. Bu arada mevcut sol ve sosyalist eğilimler, politik uçların çoktan törpülendiği, sağ ve sol ayrımının bittiği iddiasının baskısı altında demode ilan edilmekteydi. Liberal Avrupa, eski faşistlerden yeni sağı ve kolunu kanadını kırdığı komünizmden yeni solu yaratmış, kimlik siyasetine iteleyerek benzeştirmişti. Neoliberal ajandayı benimsedikten sonra artık herkes merkezdeydi.

Ancak faşist terör tekelci kapitalizmde daima güçlü bir ihtimaldir. Almanya’da NSU cinayetleri davası, Alman derin devletinin, kontra örgütlerinin faşizmle ne kadar içli dışlı olduğunu açığa çıkardı.

Bugün yeni tipte bir faşizm giderek toplumsal bir taban kazanarak büyüyor. Faşizmin gelişmesini herhangi bir partinin, hareketin propaganda özgürlüğü bağlamında seyreden devlet yöneticileri ve karar vericilerine rağmen Fransa’daki son seçimlerde Le Pen’in partisine şimdilik dur denebilmişse bu geçmişi unutmayarak sandığa koşan halkın basiretinden ve hafıza kayıtlarından kaynaklanıyor.

Kendi halklarını, NATO buyruğuna da uyarak, tıpkı geçmişteki gibi yeni ve büyük bir paylaşım savaşına hazırlamak gerektiğini dillendirmeye başlayan devlet yöneticileri silahlanmaya harcadıkları para kadar kitle mobilizasyonu içinde efor sarf ediyorlar. Yaygın çünkü. Öyle görünüyor ki üniformaların da tozları alınıyor.

Bu yüzden kanlı bir tarihten çıkıp gelen, tek bir partiyle özdeşleşmiş bozkurt simgesini tarihin ve mitolojinin belirsiz izlerinin yardımıyla, hiç gerçek bir hafıza kaydı yokmuş gibi ortak ve zararsız bir simge olarak benimsemeye yatkın olmak tehlikelidir. Parçalanmış ve sınıf çelişkilerinin derinleştiği bir toplumu; işçisi, patronu, Kürt’ü, Türk’ü ile birlikte millet şemsiyesi altında birleştirme gücüne hiçbir işaret sahip değildir.

Simge şimdi kendini temize çekmeye çalışan asıl sahiplerine kalsın; neyin ne olduğu belli olsun.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...