13 Temmuz 2024 05:04

Üç konfederasyon emek güçlerini seferber etmek için adım atmalı

Fotoğraf: Damla Kırmızıtaş/Evrensel

Paylaş

En son 2022’nin asgari ücretini konuşmak için 17 Kasım 2021’de bir araya gelen Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan ve DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu 4 gün önce (9 Temmuz 2024’te) bir araya geldiler ve 10 maddelik bir talepler manzumesi açıkladılar.

Temmuz başından itibaren bir araya geleceklerine dair haberlerden anlıyoruz ki, konfederasyon başkanları açıklamaya gelen bir haftalık sürede “enflasyon”, “ücret zamları” ve “vergide adalet” taleplerini formüle ettirmek için ortak bir çalışma yaptırmışlar.

Sendikal hareketi izleyenler bilmektedir ki, üç konfederasyonunun yaklaşık üç yıl aradan sonra bir araya gelişleri öyle pek de gönüllü değil. Tersine üç konfederasyon başkanı;

  1. Son yıllarda iktidarın giderek azgınlaşan ve alt sınıflardan en üst sınıflara servet aktarma aracı olarak kullandığı enflasyonun “Erdoğan-Şimşek programı”na dönüştürerek “kemer sıkma”nın da ötesine geçip tüm emeği ile geçinenlerin boğazını sıkmaya başlamasının ilk adımlarının işçi ve emekçiler arasında yarattığı tepkilerin yaygınlaşması,
  2. Sendika merkezlerinin emek mücadelesinin bu büyüyen sorunları karşısında bir araya gelerek bir şeyler yapmazlarsa tepkilerin kendilerini de hedefe koymaya başlayacağını görmüş olmalarından ileri gelmektedir.

PATRONLARIN PATRONU TÜSİAD’DAN ŞİMŞEK’E TAM DESTEK!

Son yılların gelişmeleri dikkate alındığında üç işçi sendikası konfederasyonu; öncesini bir yana bıraksak bile daha iktidarın 2023 Eylül ayında yayımlanan ve Erdoğan-Şimşek programının anlayışı ve başlıca önlemelerinin devreye sokulmasının gündeme alınacağının ilan edildiği “Orta Vadeli Program”ın (OVP) yayınlanmasından sonra “Burjuvazinin OVP’sine karşı işçi sınıfı ve emekçilerin taleplerinden oluşan, tüm emek güçlerinin etrafında birleşebileceği bir talepler manzumesi” oluşturabilirdi. Oluşturmalıydı da. Ama bunu yapmadılar.

Evet bunu vaktiyle yapsalar iyi olurdu ama şimdi yapmaları da bir şeydir ve elbette önemlidir. Tüm emek güçleri tarafından “şu eksik bu fazla” tartışması gereğinden fazla öne çıkarılmadan önemsenmelidir!

Dahası emek mücadelesinden yana her çevre bu mücadelede kendilerine düşeni yerine getirmek için harekete geçmelidir!

Çünkü sermaye ve iktidarının saldırısı sistemin bütün yükünü emekçilere yıkmanın yanında işçi sınıfı ve emekçilerin yüz yıllık kazanımlarını ortadan kaldırmayı da amaçlayan bir saldırıdır. Bu yüzden tüm emekçi sınıflar ve emekten yana güçleri doğrudan ilgilendirmektedir.

Nitekim bu saldırı programının baş mimarı olan Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek kamuoyundan sır gibi sakladığı programının “orijinalini” geçtiğimiz hafta TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD, TİM… gibi sermaye örgütlerinin yöneticilerine gönderdikten sonra önceki gün de patronların patronu TÜSİAD’a giderek hem programını savundu hem de onların öneri ve isteklerini birinci ağızdan dinledi.

Şimşek, konuşmasının merkezine “En zoru geride kaldı!” iddiasını koysa da TÜSİAD İstişare Kurulu Başkanı Ömer Arat ve TÜSİAD Başkanı Orhan Turan yaptıkları konuşmalarda Şimşek’e pek inanmış görünmediler. Arat ve Turan ekonomiden eğitime, hukuktan insan haklarına hemen her konuda iktidarı eleştirip Şimşek’e, “Keşke 10 yıl geriye gitsek” diye karşılık verirken kendilerine servet aktarmayı merkeze koyan Erdoğan-Şimşek programına tam destek vereceklerini de söylediler.

İKTİDAR TALEPLEREMİZE YANIT VERMEZSE NE YAPILACAK?

Gelinen yerde şu çok açık ki: Sermaye ve örgütleri iktidardan başka talepleri olsa ve bazı uygulamalarına itirazları olsa da Erdoğan-Şimşek'in programının arakasında birleşmişlerdir.

Bu koşullarda üç işçi konfederasyonunu 10 maddelik açıklamaları da işçi sınıfı ve emekçilerin, sendikalardan emek meslek örgütlerine, emekten yana siyasi partilerden şu ya da bu vesileyle örgütlenmiş tüm emek güçlerini bu talepler etrafında birleşip ortak mücadelesini gerektirmektedir. Nitekim gerek mücadeleci sendikacılar ve ileri işçi kesimlerinden gerekse emekten yana çevrelerden bu taleplere destek verilmektedir.

Tabi burada konfederasyonların bugüne kadar sınıfın ve tüm emekçilerin acil talepleri karşısında bile sessiz kalmalarını, ayrı ayrı tutum ifade ettiklerini bilen işçiler bu 10 talep için birleşmesini önemli buluyorlar ama, “Peki iktidar ve sermaye bu talepleri yerine getirmezse ne yapılacak?” diye de bir soru soruyorlar!

Bu çok temel bir sorudur? Çünkü konfederasyonların ifade ettiği sorunlar ve bu sorunlar karşısında emekçilerin talepleri konusunda az çok emekçiden, halktan yana iktisatçılar, sendikacılar ve siyasetçilerin bu taleplere bir itirazları yoktur. Tersine eğer üç konfederasyon taleplerin arkasında durup işçileri bu talepler için harekete geçirip mücadele etmeyi göze alırlarsa toplumun çok büyük kesimlerinin sadece gönül değil pratikte de desteğini alacaklardır.

GÖK KUBBEDE HOŞ BİR SEDA OLARAK KALMAYACAKSA…

Konfederasyonlar talepleri ortak ifade etmiş olmakla yetindiklerinde bilmelidirler ki bu 10 talep kubbede hoş bir seda olarak kalır!

Çünkü sendikalar diğer pek çok örgüt biçiminden farklı olarak işçi sınıfının gücünü kullanabilecekleri bir imkana sahiptirler. Eğer sendikalar öne sürdükleri taleplerin arkasına işçi sınıfının, emekçilerin örgütlü gücünü koymuyorlarsa bir bürokratik, hatta sınıf işbirlikçisi sendika örgütü olma konumuna düşerler.

Bu yüzden de eğer;

  • Konfederasyonlar, onlara bağlı sendikalar,
  • Her işkolundan ve her kademeden mücadeleci sendikacılar, her iş yerinde ve hizmet kurumundaki ileri işçiler ve emekçiler,
  • Emek ve meslek örgütleri,
  • Emekten yana siyasi partiler, akademisyenler, bilim ve kütür çevreleri,
  • Merkezi ve yerel her ad altındaki emek güçleri talepleri etrafında birleşip ortak mücadelede yerlerini almak durumundadırlar.

Aksi halde taleplerin haklılığı ve doğruluğunun, konfederasyon başkanları tarafından en yukarıdan ilan edilmiş olması, emekçiler tarafından “çok güzel talepler” olarak övülmesi… sermaye güçlerinin ve iktidarının sermaye sistemin yükünü emekçilere yıkma saldırısını püskürtmeye yetmez.

Dolayısıyla üç konfederasyon attıkları bu adımla sadece kendilerini değil ülkedeki emekten yana tüm güçleri harekete geçirebilecekleri bir sorumlulukla da karşı karşıyadırlar. Bunu yapmaktan şu ya da bu gerekçelerle geri durmaları, ilan ettikleri 10 talebin önemi yanında emek mücadelesinde edindikleri pozisyonu da heder edecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...