16 Temmuz 2024 04:53

ÖSO’yu himaye ederek Suriye ile barış mümkün mü?

Hakan Fidan

Fotoğraf: Muhammed Enes Yıldırım/AA

Paylaş

Washington’da gerçekleştirilen NATO zirvesi dönüşü uçakta gazetecilere açıklamalar yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye ile barış istiyoruz” dedi. Erdoğan’ın bu açıklaması her şeyden önce Türkiye’nin 2011’den bu yana Suriye savaşının bir tarafı olduğu gerçeğinin itirafı olarak anlam kazanıyor. Ancak daha dikkat çekici olanı, Erdoğan’ın Suriye ile “barış” görüşmeleri konusunda görevlendirdiğini söylediği Dışişleri Bakanı Fidan’ın önceki gün S. Arabistan Dışişleri Bakanı ile birlikte düzenlediği ortak bir basın toplantısında söyledikleriydi. MİT başkanı olarak yıllarca Suriye’de desteklenen cihatçı gruplarla ilişkilerden sorumlu olan Fidan, bu toplantıda “Suriyeli muhaliflerle ilgili durduğumuz yeri değiştirmiyoruz” değerlendirmesini yaptı.

Fidan’ın açıklaması sonrasında akıllara şu soru geliyor: Erdoğan iktidarı, Suriye rejimini devirmek için desteklediği cihatçı grupları himaye etmeye devam edecekse Suriye ile nasıl barışacak?

Türkiye’nin Suriye’deki varlığı bağlamında “Muhaliflerle ilgili durduğumuz yeri değiştirmiyoruz” açıklamasının iki boyutundan söz etmek gerekiyor. Çünkü bu açıklama öncelikle ÖSO/SMO adı altında bir araya getirilmiş grupların desteklenmeye devam edeceği anlamına geliyor.

2011’de Suriye rejimine karşı olan bütün muhalifler silahlandırılarak kurulan ÖSO, ilk dönemlerde Türkiye, Katar, S. Arabistan’ın yanı sıra ABD tarafından da destekleniyordu. Ancak Esad rejimin devirme hesabının gerçekleşmemesi ve sahada cihatçı grupların egemen hale gelmesinin Suriye ve bölge (Ortadoğu) genelinde İran ve desteklediği Şii grupları güçlendirici bir sonuç ortaya çıkarması, önce ABD ve sonra da Körfez ülkelerinin ÖSO’ya verdikleri desteği geri çekmesine yol açmıştı.

Erdoğan iktidarı ise bir yandan Rojava’daki Kürt özerk yönetimini ortadan kaldırabilmek ve öte yandan Suriye ve diğer bölge ülkelerinde yayılmacı emellerini sürdürebilmek için ÖSO’yu desteklemeye devam etti.

Bugün ÖSO ya da SMO, Erdoğan iktidarının kuklası durumunda bulunan Suriye Geçici Hükümeti’nin “ordusu” olarak adlandırılsa da aslında kendi aralarında çıkar mücadelesi içinde bulunan ve bu mücadeleleri zaman zaman silahlı çatışmalara dönüşen cihatçı gruplardan oluşuyor.

2022’de bu gruplar arasında şiddetli çatışmalar yaşanmış ve o dönem Fidan’ın başkanlığını yaptığı MİT bu grupları hizaya getirmek için İdlib’deki HTŞ’yi devreye sokmuştu. ÖSO’yu oluşturan grupların önemli bir bölümü Afrin’e giren HTŞ’ye biat etmiş ve HTŞ, MİT’in devreye girmesi sonrasında buradaki güçlerini geri çekmişti.

Bu gelişmeler hem ÖSO’yu oluşturan cihatçı gruplar ile El-Kaide’nin devamcısı HTŞ arasında bir fark olmadığını ve hem de Erdoğan iktidarının HTŞ ile ilişkilerini görünür kılmıştı.

Bu noktada Fidan’ın “Durduğu yeri değiştirmeme” açıklaması, aynı zamanda Türk askerinin HTŞ’ye kalkan olmaya devam etmesi yönünde bir mesaj olarak anlam taşıyor.

Oysa Suriye Dışişleri Bakanlığı tarafından Erdoğan’ın Esad ile görüşme ve ilişkileri “normalleştirme” yönündeki mesajlarına cevaben yapılan açıklamada bu konuda çaba sarf eden ülkelere (özellikle Rusya ve Irak) teşekkür edildikten sonra ilişkilerin normalleştirilmesinin ancak “Ülkede yasa dışı olarak bulunan güçlerin çekilmesi” ve “terör örgütlerine karşı mücadele” ile mümkün olduğu vurgulanıyordu. Dolayısıyla Suriye’deki işgalin ve cihatçı gruplara desteğin devam ettirilmesiyle Suriye ile ‘normalleşme’ ya da barışın sağlanmasının mümkün olmadığı/olmayacağı açıktır.

Erdoğan ve Fidan’ın açıklamaları yan yana konulduğunda şu sonuç ortaya çıkıyor: Bir yandan Erdoğan’ın “normalleşme” ya da “barış” yönündeki mesajları asıl olarak Kürtleri hedefe koyuyor. Öte yandan Fidan’ın “Durduğu yeri değiştirmeme” açıklaması da Suriye’deki işgalin ve cihatçı gruplara desteğin bu konudaki pazarlıkların bir aracı olarak kullanılmak istendiğini gösteriyor. Elbette Türkiye’nin cihatçı gruplarla iş birliğinin en önemli mimarlarından biri olan Fidan, yaptığı açıklama ile aynı zamanda Suriye ile ‘normalleşme’ açıklamaları nedeniyle huzursuz olan cihatçı grupları da yatıştırmaya çalışıyor. Ancak Fidan onları yatıştırmaya çalışsa da Erdoğan’ın Esad ile görüşme mesajı sonrasında şiddet eylemleri ve saldırılar düzenleyen cihatçı grupların, varlıkları tartışma konusu haline geldikçe Türkiye ve bölge için daha büyük bir tehdit haline gelecekleri söylemek için kahin olmaya gerek yok.

Böylesi bir siyasi tabloda iktidarın savaş suçları ve IŞİD’den HTŞ ve ÖSO’ya kadar cihatçı gruplarla karanlık ilişkileriyle gerçek anlamda hesaplaşılmadan ne Suriye ile barışın sağlanması ve ne de ülkede demokratik-seküler bir geleceğin inşası mümkün olabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa