17 Temmuz 2024 04:55

Halkları uyutma yöntemleri

tank

Fotoğraf: DHA

Paylaş

İnsanlık tarihinde halklarını buyruğu altına almak isteyen egemen güçlerin adları değişse de yöntemleri hiç değişmez. Adlarına ister imparator deyin ister kral, ister sultan, ister askeri vesayet, ister diktatörlük… Bu ünvan sahiplerinin tümünün tek amacı vardır. Ülkelerini keyiflerine göre yönetmek, halkları sürekli denetimleri altında tutmak ve yine halkların emeğini alabildiğine sömürmek. Mesela Portekiz Kralı Salazar ülkesini halklara ağır bedeller ödeterek 40 yıl boyunca yönetmiş. Yurttaşlarını kendisine bağlı kılmak için de günümüzde bile geçerli bir yöntem keşfetmiş. Halkın en çok sevdiği üç olay üzerine kurmuş yönetim tarzını. Bu yönetim şekline “Üç F” demişler. Yani futbol, fiesta ve Fado. Portekizlilerin günlük hayatlarından hiç ayrılmayan o Üç F ile halkını 40 yıl boyunca uyutmuş. Diyeceksiniz ki şimdi nereden aklına geldi Salazar ve onun meşhur Üç F’si. Elbette daha önce ülkemizde de demokrasi adına sahnelenen oyunlardan. Mesela bir an 15 Temmuz’u hatırlarım. İki cemaat arasındaki kapışmanın yurttaşlarımıza nasıl bir demokrasi kavgası olarak sunulduğunu. Ülkemde halkı uyutmak için yöneticilerin pek çok enstrümanı var. Mesela her yaştan insanları etkileyecek mehter takımı gösterisi var, din kaynaklı masalları var, Fado’su yok ama Arap müziğiyle karışmış arabesk müziğimiz var. Cumhuriyet’ten bu yana gerçek olayların hep hasır altı edildiği insan onurunun ve emeğin hep göz ardı edildiği dönemlerden geçmiş bir halktır sözünü ettiğimiz. Barışçıl davranışlardan değil, savaş sever, ölümü kutsar bir gelenekten geliyoruz. Futbola gelince, dünyanın bu en çok sevilen ayak topu bizde de yavaş yavaş ırkçılığın damgasını üzerinde taşımaya başlıyor. İşte bunları düşündüm, “Neden biz böyleyiz”e kafa yordum. Bir sonuç çıkarabildin mi? Doğal olarak bir sonuca vardığımı söyleyemem. Belki de yıllarca insanı insana kıydırdıkları bir ortamda hangi ırktan olursa olsun kardeşliği, barışı dillendirmenin ne denli güç olduğunu bildiğimden bir çözüme varamadım.

Aslında anlatacak akıl baliğ insanlarla konuşmak, tartışmak ya da yazıya dökmek istediğim ne kadar çok şey var. Bazen bunları yapmak için önüne geçilmez bir heyecan içinde buluyorum kendimi. Bazen de “Bırak doğruyu arayan, araştıran, sorgulayan gençler yapsın” diyorum. Çünkü sayıları az da olsa aydınlık bir geleceğe ısrarla bakan ve daha iyi bir ülke, daha yaşanası bir dünya için mücadele eden gençlere çok güveniyorum.

Bu yazıyı Cahit Sıtkı Tarancı’nın bir şiiriyle sonlamak istedim. Genç yaşlarımızın Orhan Veli’yle beraber şiirlerini pek sevdiğimiz, çoğunu ezberlediğimiz şairlerden biriydi Cahit Sıtkı Tarancı. Gelin “Ölümden Sonra” şiirini birlikte okuyalım.

Öldük, ölümden bir şeyler umarak.
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.
Nasıl hatırlamazsın o türküyü,
Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü,
Alıştığımız bir şeydi yaşamak.

Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok;
Yok bizi arayan, soran kimsemiz.
Öylesine karanlık ki gecemiz
Ha olmuş ha olmamış penceremiz;
Akar suda aksimizden eser yok

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa