18 Temmuz 2024 04:35

İşten atma endeksi

dev el 3d adama vuruyor

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

OECD (Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütü) Türkiye’yi yıllardır istihdam biçimleri ve çalışma koşulları açısından en katı mevzuata sahip ülkeler arasında gösteriyor. Üye ülkelerin istihdam yapılarını ve çalışma yasalarını inceleyerek işçilerin haklarının yasalarca ne kadar korunduğuna bakarak hükümet ve patronlar için bir anlamda ‘İşe alma/işten atılma’ endeksleri oluşturuyor.

OECD hangi ülkelerde işçilerin daha kolay işe alındığı ya da işten atıldığını belirleyerek ilgili ülkelerin yabancı sermaye yatırımları için uygun olup olmadığını ölçüyor ve yaptığı ölçümleri her yıl rapor olarak yayımlıyor. Örneğin, bir ülkede patronlar için işçileri işten atmak kolay ve az maliyetli ise o ülke yabancı sermaye için ‘Yatırım yapılabilir’ şeklinde rapor ediliyor.

‘OECD istihdam görünümü 2024 raporu geçtiğimiz hafta yayımlandı. Raporda, Türkiye’de iş gücü piyasasının diğer OECD ülkelerine kıyasla daha katı bir yapıya sahip olduğu ve bu durumun işverenlerin işten çıkarmalar ve işe alımlar üzerindeki esnekliğini kısıtladığından bahsediliyor. Hükümet temsilcileri ve patronların sık sık gündeme getirdiği ‘çalışma mevzuatının katılığı’ söylemi üzerinden işletmelerin piyasa koşullarına hızlı bir şekilde uyum sağlamasını engellediği iddia ediliyor. İşverenlerin işe alım ve işten çıkarma süreçlerinde karşılaştıkları bürokratik engeller ve işçilerin çalışma koşullarının düzenlenmesi, istihdam katılığının bir göstergesi olarak ifade ediliyor.

Raporda dikkat çeken bir başka tespit ise Türkiye’nin son yıllarda asgari ücrette büyük artışlar gerçekleştirmesi nedeniyle söz konusu artışların işverenler üzerindeki mali yükü ciddi anlamda artırdığı yönünde. Türkiye’de esnek çalışma biçimlerinin diğer OECD ülkelerine göre oransal olarak daha az olması ve kıdem tazminatı gibi patronların sırtında büyük bir ‘yük’ olarak görülen az sayıda temel hakkın, yıllardır istihdamdaki ‘katılığın’ en temel nedeni olarak görülmesi ise dikkat çekici.

OECD, Türkiye’nin iş gücü piyasasında reformlar yapılmasını, öncelikli olarak iş gücü piyasasının esnekliğini artırmak için işten çıkarma ve işe alma süreçlerinin basitleştirilmesi gerektiğini belirtiyor. Esneklik uygulamaları sayesinde işverenlerin ekonomik dalgalanmalara daha hızlı tepki vermelerini sağlayarak iş yaratma kapasitesini artırabileceğini iddia ediyor.

OECD, kayıtlı çalışan işçiler üzerinden hesaplanan ‘iş gücü maliyetleri’ nedeniyle patronların yeterince artı değer elde edememesini kendisine epey dert edinmiş. Bunun için patronların ‘elini kolunu bağlayan’ yasal mevzuatın değişmesini ve esnekleştirilmesini öneriyor. Hükümet ise OECD’nin bu taleplerini kalkınma planları ve yıllık programlara noktasına virgülüne dokunmadan birebir yazarak OECD ile aynı düşünceye sahip olduğunu gösteriyor.

Türkiye’de son yıllarda artış gösteren esnek istihdama dayalı güvencesiz ve standart dışı çalışma biçimleri ne OECD ne de hükümet cephesi tarafından yeterli görülüyor. Sermaye birikiminin istikrarını tehdit eden ve kâr oranlarının artışını olumsuz etkileyen düzenli ve güvenceli istihdamı daraltacak, sözleşmeli ve taşeron çalışmanın doğrudan teşvik edildiği ekonomik politikalar kamu-özel ayrımı yapılmadan adım adım hayata geçiriliyor.

OECD’nin, asgari ücret artışlarının makul seviyelerde tutulması ve işverenlerin üzerindeki mali yükün hafifletilmesi yönündeki tavsiyesine uyan hükümet, emekli aylıklarında iyileşme ve asgari ücrette ara zam taleplerine kulaklarını tamamen tıkamış gibi görünüyor. Ücret ve maaş artışlarını TÜİK’in tartışmalı enflasyon hesabı üzerinden yapan ve en düşük emekli aylığını sadaka verir gibi 2 bin 500 lira artıranların işçisi, kamu emekçisi ve emeklisi ile milyonlarca emekçiyi mutlak anlamda sefalete mahkum etmek için gece gündüz çalıştıkları görülüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa