20 Temmuz 2024 04:51

Amerika, daha da sağa

Donald Trump

Fotoğraf: Jacek Boczarski/AA

Paylaş

Yaşlı ve gerileyen imparatorluğun yaşlı ve düşüşteki başkanı zaten zor durumdaydı. Her güvenilir anket, Biden’ın seçimleri kaybedeceğini gösteriyordu. Artık ancak bir mucize, tanrıdan bir lütuf kurtarabilirdi onu. Ancak o lütuf gidip rakibini buldu. Daha doğrusu, Trump’ın taraftarları suikasttan kurtulmasını bu kelimelerle açıklıyor.

Muhafazakarların ruhani anlamlar yüklediği suikast, dinle alakası olmayan Trump’ı iyice dini bir kahramana dönüştürdü. Demokratların büyük umutlar bağladığı, ülke gündemini aylarca işgal eden, Trump’ın her türlü sahtekarlığını ve cinsel tacizciliğini teşhir eden mahkemelerin bu kesim üzerinde hiçbir etkisi olmadı. Hukuki sürece bu kadar yatırım yapmanın korkunç bir stratejik hata olduğu baştan belliydi ama, kafasını kuma gömen Demokratlar bunu görmek istemedi.

Trump, dindar sağ kadar 2016’da kendisinden derin rahatsızlık duyan merkez sağı da çantada keklik görüyor. Bu yüzden, geçtiğimiz haftalarda başkan yardımcılığı için adı geçen Rubio ve Burgum yerine J.D. Vance’i aldı yanına.

Keskin bir sağ dönüş yapan Vance kadar, suikasttan yaralanarak kurtulmuş olmak, en azından 2025’in ilk aylarında Trump’ın elini rahatlatacak. Normal bir başkan olarak değil, mazlum ve savaşçı bir kahraman olarak yönetecek ülkeyi.

Şimdi asıl soru, Trump’ın Erdoğanvari bir dönüşümü nereye kadar götürebileceği. Bundan ne kastettiğimi açıklayayım. Trump ilk başkan olduğunda, akıl hocası Bannon, köklü bir yapısal dönüşüm yönünde baskı yapıyordu. Fakat çok sağlam bir siyasi ya da toplumsal hareketten gelmeyen Bannon, bu konuda tutarlı değildi. Kışkırttığı aşırı sağcı grupların FBI tarafından hızla çökertilmesine sessiz kaldı. Diğer taraftan piyasa kapitalizmine eleştiriler yöneltiyor, bütünlüklü şekilde tarif edemediği bir “ekonomik milliyetçilik”in ülkeyi şahlandıracağını iddia ediyordu. Bu plan dahilinde, zenginleri vergilendirmeye kalktığında partide büyük bir isyan yaşandı ve Bannon koltuğunu kaybetti.

Vance’in rolü, aynen Bannon gibi, Erdoğan kadar ciddi bir popülist olmayan Trump’ın kampanyasına ve yönetimine popülist bir biçim ve içerik kazandırmak. Ama (Trump kazanırsa) başkan yardımcısı olacağından, görevden uzaklaştırılması Bannon kadar kolay olmayacak. Dolayısıyla ilk başkanlık döneminde popülizmle oyuncak gibi oynayan Trump’ın üzerindeki popülist baskı, bu sefer daha ciddi olabilir.

Bu baskının uzun erimli bir etkisinin olup olmayacağı ise birkaç etmene bağlı. Birincisi, sermaye gruplarının ve bireysel sermayedarların ne tepki vereceği.

Trump’ın ilk döneminde Ticaret Odası (Chamber of Commerce) gibi sermaye kuruluşları, Çin’e karşı verilen “ticaret savaşı” ve (ucuz iş gücünü tehlikeye atan) göçmen karşıtlığı konusunda memnuniyetsizliklerini dile getirmiş ancak Trump’ın diğer (örneğin sosyal harcamalarda kesintiler, düşük vergi, denetimsizlik) politikalarından yararlanmışlardı. Ana akım sermaye kuruluşları, Trump’dan rahatsızlık duysalar bile tamamen kazan kaldırmıyorlar şimdilik. Aynen ilk dönemindeki gibi, büyük konuşup küçük değişiklikler yapacağını umuyorlar.

Ana akım sermaye kuruluşlarının karşısında, MÜSİAD gibi dindar ya da aşırı sağcı bir dernekten ziyade, bireysel zenginlerin etki alanındaki düşünce kuruluşları (think tanks) var ve sağcı elit daha çok buralarda örgütleniyor. Bu kuruluşlar bölünmüş durumda. Avantaj hâlâ serbest piyasacılarda olmasına rağmen, ekonomik milliyetçi düşünce kuruluşlarının etkisi artıyor.

Elbette sermayenin her zaman MÜSİAD, TÜSİAD gibi teşkilatlara ihtiyacı yok, onu da unutmayalım. Trump-Vance yönetimi emekçilere göz kırpan bir milliyetçi ekonomi yönünde çok fazla adım atarsa, “piyasalar” tarafından cezalandırılabilir. “Piyasalar” şimdilik iyi seyrediyor ve yorumculara göre bunun bir nedeni – düşük vergiler, az regülasyon, vb. getireceği beklenen – ufuktaki Trump yönetimi. Son günlerde bizzat “Wall Street”in adını vererek “piyasalar”ı eleştirmeye başlayan Vance’in gözü, bu beklentileri boşa çıkaracak kadar kara olmayabilir.

İkinci etmen, sendikaların ve işçilerin tutumu. Trump merkez sağ sendikaları bile kaybetmişti ilk döneminde. Trump-Vance yönetimi, gerçekten Trump-Pence yönetiminden farklı bir tablo çizip, merkez sağcı sendikaları geri kazanabilir mi? Vance, daha yüksek asgari ücret, şirketler özelinde vergi artışı ve emlak fiyatlarında düşüş için çalışacağını söylüyor, partisinden tepki de alıyor bu yüzden. Bu konularda ısrarcı olabilecek mi? Başkan yardımcısı koltuğu, ona bu fırsatı verebilir. Ama Musk gibi alenen emekçi düşmanı sermayedarlardan uzun süredir aldığı destek, soru işaretleri yaratıyor. Dolayısıyla Trump-Vance yönetimi, emekçi dostu uygulamalar konusunda birçok gelgit yaşayıp, 2028 seçimlerini de bu yüzden kaybedebilir.

Üçüncü etmen, Trump-Pence yönetiminin aksine Trump-Vance yönetiminin aşırı sağın kitle örgütlenmesine yardımcı olma olasılığı. Bunu sonraki yazılarımda değerlendireceğim.

Kesinleşmiş görünen Trump başkanlığı Amerika’yı (kürtaj, İsrail, göç, keyfi yönetim, muhalefete baskı gibi konularda) iyice sağa kaydıracak. Ancak bunun (Erdoğancılık benzeri) sürdürülebilir bir aşırı sağ hegemonyaya dönüşme ihtimali henüz çok güçlü değil.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa