21 Temmuz 2024 05:04

Ölen işçiler için adalet aramanın anlamı

basın açıklaması

Fotoğraf: Murat Uysal/Evrensel

Paylaş

Geçtiğimiz Çarşamba günü bir toplu iş cinayeti davasının daha duruşmaları başladı. 2 Nisan 2024 günü İstanbul Beşiktaş’taki Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi can vermiş,  üç kişi de yaralanmıştı. İstanbul’un göbeğinde göz göre göre yanarak can veren işçilerin davasında yargının tavrının değişme ihtimali beklenmiyordu ama bu kadarı da beklenmiyordu. Henüz sanık sorguları tamamlanmamışken, müştekiler dinlenmemişken, ilk duruşmada iki sanık tahliye edildi.

DURUŞMADA NETLEŞENLER

Katılımı, desteği ve kamuoyu oluşmasını engellemek için Silivri’de yapılan duruşmada sadece tutuklu sanıklar ifade verdi. Buna karşın bazı somut olgular netleşti.

Gece kulübünde yangın merdiveni yoktu.

Gece kulübünde acil çıkış kapıları mevcut değildi. Birisi kilitli ve mağazaya açılan, birisi mal kabul kapısı olan toplam üç kapı vardı. Yani kapasitesi 3 bin müşteri olan gece kulübünde fiilen kullanılan tek kapı bulunuyordu.

Bu tür işletmeler için zorunlu olmasına karşın, kulübü 2011 yılından bu yana işleten şirket, itfaiye yangın raporu olmadan ruhsat almayı “başarmıştı”.

Sanıklar, tadilat ruhsatı almadan büyük bir tadilata girişmişti.

Tadilat dolayısıyla ve hatta öncesindeki rutin çalışma dönemi için işyeri için risk analiz raporu düzenlenmemişti.

Gece kulübünde acil durum eylem planı yoktu.

Gece kulübündeki işçilere ve tadilatta görevli işçilere iş güvenliği eğitimi verilmemişti.

Hem kulüp çalışanları hem de tadilat işini üstlenen taşeron şirket işçilerinin önemli bir kısmının usule uygun SGK kaydı bile yoktu. Ölen 29 işçiden 10’nun SGK kaydı hiç yoktu, üçü ise başka şirketlerde kayıtlı “yevmiyeci” çalışandı.

Yanıcı özellikteki yalıtım ve döşeme malzemeleri tadilat sırasında işyeri içerisindeydi. Sanıklar dahi savunmalarında bu malzemelerin kaynak yapılan yerden uzaklaştırıldığını söyleyebildi.

İş yeri dahilinde acil durum aydınlatmaları ve yönlendirme levhaları olmadığı kesinleşti.

Sprinkler yangın söndürme sistemi ve yangın dolaplarının çalışmadığı tespit edildi.

Yangın sırasında şirketin resmi ortağı, satın alma işlerine bakan sanık ile taşeron şirket sahibi sanığın, iki muhasebe çalışanıyla birlikte anahtarla mağazaya açılan kapıyı açarak ölmekten kurtuldukları; bu sırada Suriye uyruklu kayıtsız göçmen işçi Ahmet’in yangın tüpünü alarak işçi kardeşlerini kurtarmak üzere yangın alanına doğru koştuğu ancak yaşamını yitirdiği netleşti. 

YENİ TAHLİYELERİN YOLU AÇILMASIN

Sanıkların sorgusundan yukarıdaki sonuçlar çıkarken, işçi katliamı sanıkları üzgün olduklarını söylemekten, kendilerine acındırmaktan geri durmadılar. Kimi sanıklar yetkisiz ve etkisiz eleman olduğunu söyledi, kimisi de bütün yükümlülüklerini yerine getirdiğini öne sürdü.

Duruşma sonunda taşeron şirket sahiplerinden Dursun Çelik ve kulübün tadilat sorumlularından elektrik teknisyeni İbrahim Bildirici'nin tahliyesine karar verildi. Mahkemenin tahliye gerekçesi, “savunmalarının alınmış olması, sanıkların tutuklulukta geçirdikleri süre, dosya içerisindeki bilirkişi raporu göz önüne alındığında üzerlerine yüklenen suçun vasıf ve mahiyetinin sanıklar lehine değişme durumu” oldu.

İşte bu son gerekçe mahkemenin işçi katliamını nasıl da mazur gördüğünü ortaya koydu.

Duruşma sırasında “ölenlerle kardeş gibiydik” diyen patrona “seni anlıyorum” diyen Mahkeme Başkanı, belli ki tüm sanıklara tahliye yolunu açmak istiyor.

KANUN MADDESİ VAR UYGULAYAN YOK

İddianamede sanıkların “bilinçli taksirle birden çok kişinin ölümüne sebebiyet vermekten” cezalandırılması isteniyor. Bu suçun cezası 3 yılla 22,5 yıl arası hapis. Üst sınırdan ceza alan bir sanık bile 10 yıl 3 ay sonra denetimli serbestlikle tahliye olacak. Her can için 4 ay 7 gün hapis yatacak sadece.

Evet sadece sanık sorguları, olay yeri incelemesi ve savcılık aşamasında alınan bilirkişi raporuna göre dahi suçun vasıf ve mahiyeti değişmeli, ama ara karardaki gibi değil. Sanıklar olası kastla insan öldürmekten cezalandırılmalı. Çünkü yukarıda sıraladığımız koşullardaki çalışma düzeni, “suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır” diyen kanun hükmüne uygundur.

Olası kasttaki kast unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediği yönünde şüpheniz mi var? O zaman kasten öldürmenin ihmali davranışla işlendiği açık değil mi? Bu koşullarda bu boyuttaki tadilatın başka bir anlamı var mı?

***

Gece kulübü yangını davasının ilk duruşması şunu gösterdi. Sistem bir bütündür. Nasıl ki yürütme ve yasama, yani iktidar ve Meclis sermayenin menfaati için çalışıyorsa, yargının da önceliği sermaye düzeninin devamı.

Bu nedenle işçi katliamlarıyla ilgili davalarda yargı çok “anlayışlı ve affedici”.

Yargının katilleri mazur gören pratiğinin son bulması için mücadele de devam ediyor. Bu adalet arayışı, hem ölen işçilere karşı bir sorumluluk hem de henüz öldürülmemiş işçiler için kazanım olacaktır. Çünkü katil patronların ve yöneticilerin hak ettikleri cezalara çarptırılmasının, yeni işçi katliamları bakımından küçük de olsa caydırıcı bir etkiye sahip olması mümkündür. 

İş cinayetleri davaları politiktir. Ölen işçiler ve ölmeye aday işçiler için adalet aramak aynı zamanda sermaye düzenine çomak sokmaktır ve değerlidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa