İsim, kitap, şehir: ‘Bir Dem Ankara’
Fotoğraf: Tuncel Yığcı
Bazı isimleri birlikte anmanın ‘iyileştirici’ bir yönü vardır. Metin Altıok ve Behçet Aysan misali. Kimileyin çocukları bu toplumsal hatırlayışı devralır, çoklu hafızaya evirir: Eren Aysan, Zeynep Altıok Akatlı...
Sevgili Zeynep ve Eren’in hazırladığı yeni ortak kitap raflarda yerini almak üzere: ‘Bir Dem Ankara’.
Toplumsal hafıza önemli demiştim ‘Tökezleme Koltukları ve Madımak’ başlıklı yazımda yakın zamanda. İzmir Tabip Odası başkanlığım döneminde Sivas’a giden bir otobüsten ön sıradan iki bilet almışlığımızı, Madımak’ta katledilen şairlerimiz sevgili Dr. Behçet Aysan ve Metin Altıok’un fotoğraflarını birer çiçek buketi eşliğinde Sivas’a gönderdiğimizi yazmıştım. Yirmi yıl olmuş.
Dün değerli dostlar Zeynep ve Eren ile Sakız Adası’nda (Chios) birlikteydik. Bir hafıza aktarımı olarak yirmi yıl öncesinde yarım kalmış ‘tökezleme koltuklarını’ her 2 Temmuz’da mümkün olduğunca çok kentten hayata geçirmek için 2025’e dair sözleştik. 2 Temmuz yol öykülerini bir sonraki ortak kitapları olarak görür gibiyim…
Binaların, yaşam alanlarının, şehirlerin sağlığımızı ve haleti ruhiyemizi etkilediği bin yıllardır bilinen bir gerçek. Bu bilinirlik günümüzde bilimsel olarak da kanıtlandı. “Beynimizin hipokampal bölgesindeki kimi hücrelerin bulunduğumuz yerdeki geometrik ve alan düzenlemelerine uyum sağladığı” biliniyor. Bu tespitten çıkan yeni bir disiplin var: Nöromimari…
İngiliz Siyasetçi Winston Churchill’in “Biz binaları biçimlendiriyoruz, sonra onlar bizi biçimlendiriyor” sözü hâlâ yerli yerinde. İkinci Dünya Savaşı’nda bombalanan İngiliz parlamento binasının restorasyonu aşamasında yapmıştı bu konuşmasını.
Geldik bugüne...
‘Bir Dem Ankara’ kitabını okumak bir kenti, ülkeyi ve elbette nöromimariyi, kavramak için elzem.
Sakız adasında bir Rum meyhanesinde Eren Aysan ve Zeynep Altıok ile sohbet benim merakım ile yeni kitaplarının öyküsüne uzandı. Eren Aysan ve Zeynep Altıok şöyle diyorlardı: “Ankara deyince çoğunlukla aklımıza devlet bürokrasisinin asık yüzü gelir. Oysa Ankara, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana Türkiye aydınlanmasının da başkentidir. İlk zamanlarından başlayarak yeni kurulan bir devletin benimsediği yeni yaşam biçiminin de temsilidir. Lokantaları, mekânları ve aydınlarıyla, özellikle de yetmişli yıllarda Türkiye’nin geleceğe dönük yüzünü taşır.”.
Sohbete bir yazısından bölümü sizlerle paylaşmak için iznini aldım Eren Aysan’dan: “Bir kitap hazırlığına giriştiğimizde Zeynep ile, 1923 sonrasından itibaren Ankara’nın tarihsel dönüşümünü, cumhuriyet modelini kaybetmesinin izlerini de saptamış olduk. Mekân, her zaman insan ruhuyla değerlenir. Mekânın ruhu, yerin anlamı, her dönemde otoriter anlayışların korkulu rüyası olmuştur. Mekânın taşıdığı politik anlamın gücü, iktidar sahiplerinin her zaman muktedir olamayacağını ifade eder bize. Yerlerin anlamından korkan iktidarlar, ötekileştirir, tahrip eder, yok etmenin öfkesini intikama dönüştürür. Bütün mesele, mekânın taşıdığı politik anlamdır. Hıncını yapıdan, ağaçtan, anıttan, yani toplumsal belleğe kattığı ne varsa ondan almaya başlar.”
Merakla bekliyorum kitabı.
Oğlak Yayınları’ndan çıkan kitabın tanıtımında “Ankara’da doğup büyümüş, aydın kimliklerini ana babalarından devralmış iki aydın, Eren Aysan ile Zeynep Altıok Akatlı, çocukluklarından beri tanığı oldukları bu Ankara’yı anlatıyorlar bize. Okudukları, dinledikleri ve yaşadıklarıyla… Onlara adlarını dizinde de bulabileceğiniz binden fazla kişi eşlik ediyor.” diye yazılmış.
Okurları bol olsun. Her ikisine de teşekkürler. Elbette bu entellektüel ve aydın kimliklerinde izi olan şairlerimiz Behçet Aysan ve Metin Altıok’a…
Avusturyalı Mimar Friedensreich Hundrtwasser düz çizgiye olan mimari tepkisini gerek yazılarında gerek eserlerinde dile getirir. Düz çizgi ona göre “Yaratıcı olmayan tek çizgidir”. Manifestolarından birisinde “Cehaletin ve yozlaşmanın bir simgesi olarak cetvel ve düz çizgiyi” gösterir. Buradan esinle, bu ülkenin, coğrafyanın, mimarinin, yaşam alanlarımızın düz ve tek çizgiye indirgenmesine itirazı olan tüm hafıza aktarıcılarına müteşekkiriz...
Sağlıcakla kalın.
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26
- Yapay zeka insan haklarından neden korkar? (1) 23 Eylül 2024 04:29
- Tombul kentler tombul insanlar yaratır 16 Eylül 2024 04:55
- Barış belediyeciliği: Didim 09 Eylül 2024 04:02
- Şifa kurumundan biyo-ahlak mekanına: Hastaneler 02 Eylül 2024 05:29