22 Temmuz 2024 04:40

Yandı, bitti, kül oldu!..

Aydın Söke'de kağıt fabrikasında yangın çıktı

Fotoğraf: AA

Paylaş

Yangının alafı 40 dereceyi aşan hava sıcaklığına karışıyordu. Üç gündür yanan fabrikaya iki km uzaklıktaki AVM’de çalışanlar ellerinde bezlerle masalara, kapı pencerelere, mağazaların önüne yağan külleri silmekten helak olmuşlardı. Günde en az 20 kez tekrarlanıyordu bu silme işlemi. Yine de bana mısın demiyordu kül! Mağazanın içine kadar giriyor, giysilerin, beyaz eşya ürünlerinin, incik boncuk tezgahının, incele incele kağıt gibi kalmış televizyonların, birbirinden pahalı el kadar cep telefonlarının, türlü ekran boyutları ve kalınlıkları ile onlara sahip olabilmek için küçük birer servet harcamak zorunda kalınan laptopların üzeri bir karış küle bulanıyordu. Bu kadar değerli cihazların gün aşırı silinmesine rağmen kül içinde kalmasına mağaza sahipleri deli oluyordu ancak artık ilk günlerdeki gibi çalışanlara bağırıp çağırmıyorlardı. Onların bir kabahatleri yoktu, görüyorlardı. Günlerdir yanan fabrikanın külleri ne edilirse edilsin bir yolunu bulup mağazadan içeri giriyor, her şeyi yavaş yavaş kaplıyordu. Ya tüm satılık eşyaları iyice paketleyip mağazayı kapatmak lazımdı, ya da gün aşırı ellerine birer bez alıp külleri silmekten başka çare yoktu.

MAĞAZALARA DOLAN KALABALIK

Yemek satan mağazalar da ise tuhaf bir durum söz konusuydu. Yangının ilk günü yağan küllere, ovanın kuzey yönündeki yanan fabrikadan buğu buğu gelen sıcaklığa bakıp ‘eyvah’ diyen işletme sahipleri bu durumun satışları etkilemediği gördüklerinde derin bir ohh çektiler. Hatta, her gün dışarıdaki 40 derecelik sıcağı mağazaların klimalı serinliğinde atlatmak için AVM’leri dolduran avare kalabalığa, yangını seyretmek için gelenler de katılmış, haliyle bir süre sonra acıkan kalabalık, geniş bir alana yayılan iki katlı mağazaların üst katındaki yiyecek içecek mağazalarını doldurmaya başlamıştı. Yangını uzaktan gören mağazalar gün aşırı müşterilerle ağzına kadar dolu oluyordu. Bir sandviç alıp saatlerce oturduğu yerden yangına, göğe yükselen alevlerin arasında bir kaybolup bir görünen itfaiyecilere, sirenleri sürekli yanıp sönen itfaiye araçlarına dalıp gidenler de vardı, ki cebinde parası olmayanlar ya da doğuştan cimri, mağaza sahiplerinin diş gıcırdattığı tiplerdi bunlar. Kimileri ise yangını distopik bir film izlermiş gibi izlerken, sanki birazdan dünya yok olacakmışçasına, kredi kartlarının limitlerini burada bitirme aşamasına gelene kadar sürekli bir şeyler yiyip içenlerdi.  Yiyecek içecek mağazalarını dolduran kalabalığın büyük çoğunluğu bırakın fabrikayı dünya yansa umurlarında olmaz gibi davranan müşterilerdi. İlk günlerde yiyeceklerdeki kül tadına biraz homurdansalar da zamanla bu duruma da alışmışlardı. Her gün yüzlercesi adete hipnotize olmuş gibi bakan boş gözlerle kasaya gidip yiyecek - içeceklerini söylüyor, eğer camdan yanan fabrika görünmüyorsa salon içinde bir masa bulup cep telefonuna gömülüyor, on dakika sonra isimlerinin çağrıldığı tezgaha gidiyor, ellerine tutuşturulan plastik bir tepsi ile sandviç, patates kızartması, kızarmış çıtır tavuk parçaları, soslu mayonezli döner gibi yiyeceklerle tekrar masaya oturup, sol elleri ile masaya koydukları telefonları kurcalarken, sağ elleri ile ağızlarına yüzlerine ketçap mayonez bulaşmasına aldırmadan yemeklerini yiyorlardı. Yiyeceklerini masaya koyduklarında burunlarına gelen kül kokusunu da artık umursamıyorlardı müşteriler. İlk ısırıktan önce yiyecekleri, içecekleri bir süre kokluyorlar, birkaç saniye düşünüyor, sonra omuz silkip önce fotoğrafını çektikleri yemekleri sosyal medyalarında paylaşırken ağır ağır yiyorlardı. 

***

FABRİKAYA KARŞI MÜCADELE VE KÖYLÜLER

2017 yıl başına birkaç gün kala, Aralık ayının son günlerinde, Söke ovasının ortasında henüz bu AVM’ler ve kağıt fabrikası yokken, ilçeye artık bitişik konumdaki Sazlıköy’ün İzmir-Söke yolu kıyısındaki düğün salonunda bir toplantıya katılmıştım. Köylüler, yıllardır başlarına bela olan çimento fabrikasından sonra bir zamanlar pamuk, tütün, bamya, börülce ektikleri tarlaların üzerinde bir kağıt fabrikası kurulacağını öğrenmişler, panikle tanıdıkları kim varsa davet edip bu beladan nasıl kurtulacaklarının derdine düşmüşlerdi. Aydın ve İzmir’den gelen çevre örgütlerinin yanı sıra ilçedeki kamu ve işçi sendikalarının temsilcileri, çeşitli dernekler, siyasi parti üyelerinin doldurduğu salonda Sazlıköy’den gelen insan sayısı ise bir avuç ya var ya yoktu. Toplantıyı organize edenler bu duruma epey içerlemişler, onca yerden gelen konuklarından özür üstüne özür diliyorlardı. 

Çimento fabrikası köyün kimyasını bozmuştu ne zamandır. Fabrikada işe girenler her gün toz talaz içerisinde çalışsalar da yolun batı tarafındaki dağları delik deşik edip raylı sistemlerle, kamyonlarla fabrikaya taşımanın, her gün toz yağan geleceklerinin ağır vebalini omuzlarında hissetseler de kaderlerine boyun eğmişler, ses soluk çıkarmıyorlardı. Yıllar önce memleketlerinden gelip ilçenin bir zamanlar en ücra köşesi sayılan, bataklık diye kimsenin yüzüne bakmadığı, sivrisinekten, yılan çıyandan yerlilerin yakınına dahi yanaşmadığı bu köye yerleşen Kürt kökenli yurttaşlarda vardı köyde. Garibanlıklarını temiz yürekli olmaları, yardımsever ve çalışkanlıkları ile kapatıp kendileri gibi gariban olan civar köylülerle kısa sürede kaynaşmışlardı. İşte kağıt fabrikasına en çok karşı çıkanlar da bu Kürt asıllı köylülerdi. Göç gelmişlerdi doğup büyüdükleri uzak dağ köylerinden bu sarı sıcağın içerisine ve buradan bir adım öteye gidecek mecalleri kalmamıştı hiçbirinin…

Salonu dolduranlara bu tür çevre yıkımına yol açan projelere karşı mücadele edenlerin başarılı olduğu örneklerden bir seçki gösterdim ben. Video gösterisinin ardından “Ülkenin dört bir yanında sizin gibi toprakları, suları, ormanları ellerinden alınmak istenenler direndiler, kazandılar. Sizler de birlik olup direnirseniz kazanabilirsiniz” minvalinde birkaç cümle ettiğimi anımsıyorum. Aydın Tabip Odası Başkanı kağıt sanayi ve özellikle çimento sanayinin yol açtığı sağlık sorunlarını anlattı. “Hayatta karşılaşacağınız en zehirli kimyasallar kağıt fabrikasının atıkları içerisinde var” dedi. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı jeotermaller, maden ocakları, çimento fabrikası, diğer sanayi kuruluşları ve son olarak kağıt fabrikasının yöreyi bir ekolojik felaketin eşiğine getirdiğini söyleyerek, “Bu kirlilik içerisinde en büyük tehlikeyi Söke yaşayacak. Çünkü ovadaki yeraltı suları kuruyor” dedi. Söz alan Sazlıköylüler yıllardır sanayi kuruluşları tarafından topraklarının adeta işgal edildiğini kağıt fabrikasının ise bu durumun üstüne tüy diktiğinden yakındılar. 

Sazlıköy’de üç dönem belediye başkanlığı yaptığını söyleyen Abdülmuttalip Demir diye birisi panele katılanlara “Sizin tuzunuz kuru. İnsanlar burada işsiz. Kağıt fabrikasının istihdam yaratacak” diye çıkıştı. Salondaki köylülerinin yükselen sesleri sonrası kuyruğunu kıstırıp yerine oturdu. Eski belediye başkanının sözleri sonrası ayağa kalkıp konuşan Sazlıköylü Muhammet Adil çevrenin, sağlığın kirlenmesinden sonra iş bulunmasının bir anlam ifade etmeyeceğini söyleyerek, “Buralar bir şirkete peşkeş çekiliyor. Bizim suyumuz bu fabrikaya yetmez” diye konuşmuştu. 

*** 

"YANGIN ŞAİBELİ"

Geçen sene, Söke Güllübahçe’de oturan bir arkadaşımıza giderken, aracın camından ovanın ortasındaki kağıt fabrikasını gösteren Çineli arkadaşım şunları söylemişti; “İçeriden bilgi geldi. Yakında kağıt fabrikası kapanabilir, çünkü su yok! Ovada onlarca su kuyusu açtı fabrika ama yeteri kadar su bulunamamış”. 

Kağıt fabrikasında yangının başladığı gün gece yarısı mesaj attı aynı arkadaşım. “Bu yangın şaibeli, sanırım fabrikayı bu şekilde kapatacaklar, sigortadan paralarını alacaklar” diye. 

Beş gün sürdü yangın. Beş günün sonunda ovaya yağan küllerin ve siyah islerle kaplı bina kalıntılarının dışında bir iz kalmadı fabrikadan. 

Ovanın suyunu bitirdi. Yanı yöresinde ne varsa iliklerine kadar sömürdü.  Ve belki de giderken bile alevlerin arasından yükünü tutup gitti. 

Aslında kağıt fabrikası değil, bir zamanlar tütün, pamuk, bin türlü sebze ve meyvenin yetiştiği, dağlarını zeytinin, düzünü incirin gölgelediği Söke Ovası yandı, bitti, kül oldu!..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa