23 Temmuz 2024 05:20

İki ‘yukarıdan' bir ‘aşağıdan’ gelişme

Fotoğraf: MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli (MHP BASIN) / ABD Başkanı Joe Biden (AA) 

Fotoğraf: MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli (MHP BASIN) / ABD Başkanı Joe Biden (AA) 

Paylaş

İlki, ABD ve tabii ki dünya ile ilgili. ABD’de olan biten nasıl dünyayı ilgilendirmez?

81 yaşına gelmesi bir şey değil, artık akli melekeleri elvermeyen ABD Başkanı Biden, kasımda yenilenecek başkanlık seçimlerinden çekildiğini açıklayarak bir komediye noktayı koydu. Ne doğru dürüst konuşabiliyor ne davranışlarını kontrol edebiliyordu. Zelenski’ye Putin diye hitap etmişti, düz yolda yürürken düşüyordu. Trump’la çıktığı TV tartışmasında ne dediğini kimse anlayamadı. Geç bile kalmıştı. Merminin kulağını sıyırdığı suikastla kampanyası hız kazanan Trump yoksa yüzde 1 milyon seçimleri alacaktı!

Eski Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi gibi partisinin önde gelenleriyle Obama ve Clinton gibi eski “Demokrat” başkanlar “hizmetlerini” överken, Amerikan basını Biden’ın bu kararının seçimlere az zaman kala “ABD’yi kaosa sürüklediği”nde birleşti.

Çekilmenin kaotik bir sonucu da yok değil. Biden “halefi” olarak yardımcısı, Trump için “kolay lokma” Kamala Harris’i işaret etti. Clinton da destekledi. Oysa popülerliği yok, ilk görevlerinden olan Meksika sınır düzenlemesinde çuvallamıştı ve imajı problemli. Obama ve Palosi herhalde bu nedenlerle kendisine destek vermedi ve yaklaşan kongrelerinde “Demokratlar” şimdi yeni bir aday belirleme sorunuyla yüz yüze. Hem belirlenmesi ve hem de geç başlayacağı yarışta Trump karşısında kazanması zor mu zor.

Peki, bir “Demokrat” ya da “Cumhuriyetçi” Trump’ın başkan olması ABD ve dünya için fark edecek mi? Hiçbirinin ABD’yi emperyalizm yolundan alıkoyamayacağı ve zaten üzerlerine bu tür bir niyetin gölgesi bile düşenlerin ABD başkanı olamayacağı tartışmasız. Ama ilk başkanlığı dönemi ve Ukrayna Savaşı’na karşı çıkışı, Trump’ın, eğer kazanırsa yine bir miktar fark ettirecek aşırı sağcı popülist bir başkan olacağını gösteriyor.

*

İkincisi, dünkü Cumhuriyet’te yayımlanan Barış Terkoğlu’nun “MHP’nin hedefindeki 154 kişi” başlıklı yazısının düşündürdükleri. MHP’li iki avukat müdahil olma taleplerine iliştirdikleri listede dinlenmelerini istedikleri “MHP’ye saldıranları” sıralıyor. Kimler yok ki aralarında!

Laf tam yerine oturuyor: MHP “hem suçlu hem güçlü”!

Bir kez MHP=Türk milleti diyorlar. MHP’yi suçlayan Türk milletini suçlamış oluyor! Buna bakıp, başta Özgür Özel olmak üzere herkes kendisine ve sözlerine çekidüzen vermeli. Başkalarıyla birlikte Özel, Türkiye-Avusturya maçında gol sevincini MHP’nin kurt işaretini yaparak gösteren M. Demiral’a sahip çıkmıştı. Türklerin, milliyetçiliğin işareti, biz de milliyetçiyiz demişlerdi mealen. Oysa bal gibi MHP’nin ve üstelik faşizminin işaretiydi (Ve eğer dedikleri gibiydi ise neden kendileri de aynı işareti yapmıyordu?). Bu tür uzlaşıcılıklardan da güç alan MHP’nin kendisini Türk milletinin temsilcisi ilan etmesine şaşırmak gerekmiyor.

Önüne gelene saldırıyor MHP. 12 Eylül mahkemelerinin kayıtları geçmişte emirle işlenmiş cinayetlerin dosyalarıyla dolu. Şimdi yenisi Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesi dosyası. Bütün deliller, cinayete dahil olanların kimlikleri ve Bahçeli başta olmak üzere MHP yöneticilerinin cinayet sonrası tutumları MHP’nin olayla doğrudan ilişkili olduğunu kanıtlıyor. Ancak gerek S. Ateş’in yakınları gerek CHP ve eski MHP üyelerinin kurdukları yeni partiler, gerekse olayla ilgilenen örneğin gazeteciler en çok “azmettirici iki başkan yardımcısı”na kadar vardırmakla yetindikleri suçluları “MHP içine sızanlar” olarak tanımlayıp MHP’yi temize çıkarma tutumu izliyor. Hayır, gerçek ortada, MHP ve Ülkü Ocakları, yöneticileriyle kurumsal olarak “işin içinde” ve yargılamanın bu eksende yapılması şart. Ama MHP “güçlü” ve dava çoktan tiyatroya dönmüş durumda.

*

Üçüncüsü, yürek ferahlatıcı bir gelişme: Erdemoğlu Holdinge bağlı Alaplı’daki Dinarsu Ak-Al’da işçilerin mücadelesi sendikal örgütlenme aşamasına ulaştı ve yüzlerce işçi BİRTEK-SEN’de örgütlendi. Geçen hafta “Çalışmıyoruz” diyerek 1 saate yakın iş durduran ve önceden Öz İplik-İş’te örgütlenip sırtlarından hançerlenen işçiler, bu kez Antep’ten tanıdıkları BİRTEK-SEN’de birleşti.

Şimdi önlerinde mücadele günleri var. Avantajları örgütlülükleri ve BİRTEK-SEN’in sendika bürokrasisinin yönetmediği gerçek bir işçi sendikası oluşu.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa