24 Temmuz 2024 04:58

‘Erken seçim hemen’ mi, yığınların siyasete müdahalesi için seferber olma mı?

Batman 1 Mayıs bölge mitingi

Fotoğraf: Dilan Temiz/Evrensel

Paylaş

31 Mart yerel seçiminden CHP’nin birinci parti çıkmasıyla seçimden hemen sonra başlayan “erken seçim hemen” tartışması aradan geçen dört aya karşın, kimi gazeteciler ve siyasetçiler tarafından sürdürülüyor.

Özgür Özel; seçimden üç gün sonra Halk TV’de İsmail Küçükkaya’nın sorusuna verdiği yanıtta “Neden erken seçim çağrısı yapmadığı”nı şöyle açıklamıştı: “Ben bu seçimde ne diye oy istedim? Ben şöyle oy isteseydim, erken seçim isteyebilirdim. Gelin oyunuzu verin, CHP’yi birinci parti yapın, seçimin kapısını aralayın diyerek oy isteseydim, ben seçim diye bas bas bağırırdım. Öyle demedik. Biz ne dedik, bu bir yerel seçimdir. Genel seçim geride kaldı. Bu seçim iktidara sarı kart gösterme… seçimidir.” Özel’in bu açıklaması tartışmayı ateşledi. Baskılar karşısında CHP, erken seçimi cetvel pergelle tarif etmeye, Erdoğan’a “yarısı bizden, yarısı sizden” demeye, en son 2025 sonu ya da 2026’ının martını işaret eden “erken seçim tarihleri” vermeye kadar geldi. Bunun da “erken seçim hemen” diyenleri tatmin etmemesi üzerine CHP bir adım daha atıp “Geçim yoksa seçim var!” diyerek erken seçimi her gün yineledi. Yine de “hemen erken seçim” diyenleri pek tatmin etmemiş görünüyor.

Nitekim önceki akşam saat 20.00’da yayımlanan Gündem Özel programının ilk saatinde; Halk TV Programcısı, Gazeteci Kürşat Oğuz, Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Barış Terkoğlu ve Halk TV Yazarı ve Programcısı İsmail Saymaz “CHP neden erken seçim çağrısı yapmıyor?” sorusu etrafında CHP Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ı hayli sıkıştırdılar!

ERKEN SEÇİM MECLİSTEKİ PARTİLER ARASINDAKİ BİR SORUN MUDUR?

Elbette CHP’nin “erken seçim” çağrısı yapıp yapmaması kendi bileceği bir iştir. Gazetecilerin ve siyasetçilerin CHP’nin bu tutumunu eleştirip eleştirmemesi de kendi bilecekleri bir şeydir. Ama burada herkesi ilgilendiren bir yan da var. O yan bir erken seçim kararının Mecliste 360 vekilin “evet” oyunun bulunmasına bağlanmış olmasıdır. Çünkü bu durum ya erken seçim isteyen partiler arasında bir uzlaşma ya da erken seçime karşı olan iktidar partilerinden milletvekili transferiyle mümkün olabilecektir. Yani erken seçimin olup olmaması mevcut durunda Meclisteki partiler arasında bir soruna indirgenmektedir.

Hani ülkede koşullar az çok normal seyrinde olsa bir “erken seçim” için Parlamentodaki partiler arasındaki oy dağılımı, bunun değiştirilmesi için Parlamento içinde yapılacak girişimler anlaşılabilirdir. Ama ülkemiz uzunca bir zamanda beri tek adam rejimi ve onun etrafında mevzilenmiş en gerici güçlerin halkın, işçi sınıfının yüzyıllık kazanımlarını ortadan kaldırmak için; eğitimden sağlığa, sosyal güvelikten yerel hizmetlere… toplumsal yaşamın başlıca alanlarında yargı, yasama ve yürütmenin bütün imkanlarıyla saldırdığı koşullardan geçmektedir.

Elbette ki AKP-MHP çoğunluğu muhalefetten gelen her öneriyi AKP-MHP’li milletvekilleri tarafından “kaldır parmak, indir parmak” yöntemiyle reddetse de Mecliste tek adam rejimine karşı bir muhalefetin olması çok önemlidir. Ancak erken seçimin Meclisteki partiler arısındaki uzlaşmalara indirgenmiş olması doğru değildir.

YIĞINLARIN SİYASETE DOĞRUDAN MÜDAHALESİNİN ÖNEMİ

Bu tutum elbette rastlantısal değildir. Tersine burada sorun, Batılı ülkelerde “parlamentarizmin krizi” olarak da adlandırılan ve ülkemizde daha da derin olan, yığınların siyasete müdahalesinin 5 yılda bir oy kullanmaya indirgenmiş olmasıdır.

Oysa yığınları siyasete müdahalesi, 4-5 yılda bir oy kullanmanın ötesine geçerek iktidarın ekonomi politikasına, iç ve dış politikasına her gün müdahale eden bir siyaset tarzının hayata geçirilmesi siyaset anlayışında da köklü bir değimin anahtarıdır.

“Erken seçim” tartışmaları da yığınların kendi taleplerini etrafındaki mücadeleleri ve bu taleplerini “erken seçim”le siyasi iktidarı değiştirerek elde edebileceklerini fark ettikleri ölçüde (erken seçim şu partinin gidip bu partinin iktidar olmasının ötesinde) bir anlama sahip olabilecektir.

Bu yüzden de bugün sorun her gün “erken seçim” demek yerine, yığınların talepleri için mücadeleye çekilmesi ve bu mücadele içinde iktidarı değiştirecek gücü oluşturabilmeleriyle bağlantılıdır. Ki sahada böyle bir gücün oluşması Meclise de daha seçim olmadan yansıyacaktır. Tabiri caizse iktidar iktidarda kalmanın gitmekten daha pahalıya mal olacağını görerek erken seçime gitmemekte direnmekten vazgeçmek zorunda kalacaktır!

YIĞINLARIN SİYASETE AZ ÇOK MÜDAHALELERİ BİLE ETKİLİ OLABİLDİ!

Meclis günlerdir iktidarın bu şaşma döneminde çıkarılmasını istediği yasaları Meclisten geçirmek için seferber olmuş durumda. Muhalefet ve çıkarılacak yasalara duyarlı toplum kesimleri de sokaklara çıktı. Bunun sonucunda bazı düzenlemelere gidildi:

  • Sokak hayvanlarının katledilmesinin önünü açan yasa teklifinden “ötanazi” tepkiler üzerine çıkarıldı.
  • 9. yargı paketinde kadınların yalnızca kendi soyadlarını kullanmasını engelleyen madde, kadın örgütlerinin sokaklara da yansıyan tepkileri sonucu düzenlemeden çıkarıldı. Bu maddenin yerine nasıl bir düzenleme önerileceği henüz belli olmasa da mevcut halinin geri çekilmesi bir geri adımdır.
  • Öğretmen Meslek Kanunu’nun (ÖMK) görüşmeleri, öğretmenler ve eğitim sendikalarının sokağa da yansıyan eylemlerinin sonucu bir sonraki yasama dönemine ertelendi.
  • Daha önce kök maaşı 10 bin TL’nin altındaki emeklilere yapılacak zammın kök maaşa yapılacağı ilan edilmesine karşın 10 bin TL maaşı olan tüm emeklilerin maaşları 12 bin 500 TL yapılmak zorunda kalındı. Çünkü emekliler belki büyük kitleler halinde değil ama yurt sathında yaygın basın açıklamalarıyla tutumlarını ve isteklerini ifade etti. İktidar emeklilerin taleplerini karışılamasa da böyle bir geri adım atmak zorunda kaldı.

Ancak üç işçi sendikası konfederasyonunun asgari ücrete temmuzda zam yapılması talebi iktidar tarafından umursanmadı. Asgari ücretliler (CHP mitingi dışında) sahada pek görülmediği için konfederasyon başkanlarının asgari ücrete temmuzda zam talebini iktidar umursamadı. Üç konfederasyon başkanının “adil vergi” taleplerini de iktidar bugüne kadar pek önemsemiş görünmüyor. Çünkü “adil vergi” talebini öne sürenlerin de bu konuda bir girişimi görünmüyor. İktidarın bu konuda da bir değişiklik yapmaya niyeti yok.

YIĞINLAR TALEPLERİYLE İKTİDARI SIKIŞTIRIRSA!

Kısacası son haftalarda iktidarın çıkarmak istediği önemli yasalarda Mecliste muhalefet sokakta da bu yasalardan etkilenecek toplumsal kesimlerin az çok girişimleri olduğu için iktidar bu yasalarla ilgili geri adımlar atmak durumunda kaldı. Elbette ki iktidarın geri adımının ölçüsü de sokakta ve Mecliste gördüğü direnç kadar olmuştur. Ama bu direncin olmadığı düzenlemelerde geri adım atma ihtiyacı duymamıştır.

Erken seçim için de böyle. AKP’nin yerel seçimde ikinci parti olması, tek adamın toplumsal meşruiyetinin tartışmalı hale gelmesi, CHP’nin her gün erken seçim demesi erken seçimi getirmez.

Yığınlar iktidarı talepleriyle köşeye sıkıştırdığı, iktidar için iktidarda kalmanın gitmekten daha pahalıya mal olacağının iktidar saflarında da etkisini gösterdiği koşulların oluşmasıyla erken seçim somut olarak gündeme gelecektir.

Bugün yapılması gereken de yığınların siyasete her gün müdahalesi için seferber olmaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa