27 Temmuz 2024 04:01

Çanlar Maduro için mi çalıyor?

Nicolas Maduro

Fotoğraf: Pedro Rances Mattey/AA

Paylaş

Venezuela Hugo Chávez’in doğum günü olması sebebiyle özellikle seçilen 28 Temmuz’da, başkanlık seçimleri için sandıklara gitmeye hazırlanıyor. Geçtiğimiz yıl ABD’nin ülkeye uyguladığı yaptırımları kısmi olarak kaldırması için şart koştuğu muhalefet ile müzakereler sonrasında ortaya çıkan ve Maduro’nun da onay verdiği bu seçimlerin bugün rejimin kontrol edebilme kapasitesini zorladığını söylemek ise yanlış bir tespit olmayacaktır.

Venezuela her ne kadar son bir yıl içinde kronikleşmiş olan hiperenflasyonu durdurabilmiş, petrol üretimini arttırabilmiş ve yüzde dörde yakın bir büyüme sağlayabilmiş olsa da ülke halen sosyoekonomik bir çöküntü içerisinde can çekişmeye devam ediyor. Bu sebeple yaklaşık yedi milyona yakın Venezuelalı, Latin Amerika başta olmak üzere dünyanın birçok bölgesine göç etmek zorunda kaldı. Venezuela’da neredeyse her haneden en az bir kişi uzun yıllardır süren ekonomik kriz ve yokluk dolayısıyla çareyi ülke dışına kaçmakta buluyor. Ülkenin içinde bulunduğu bu zor koşullardan da ülkeyi yöneten ve toplumun çoğunluğunun yaşadığı yokluk ve yoksulluk sarmalından etkilenmeyen seçkinlerin sorumlu tutulması da kaçınılmaz.

MADURO HALK DESTEĞİNİ KAYBETTİ

Bu bağlamda ülkeyi on seneden fazladır yönetmekte bulunan Başkan Maduro toplumsal desteği büyük oranda kaybetmiş görünüyor. Chavist kemik tabanın bile geçen yıllar içerisinde Maduro’dan uzaklaştığı tespitini yapmak mümkün. Chavez’in büyük kitlelerle doldurduğu alanlar Maduro’yu onda bir kalabalıklar ile karşılıyor. Ki bu kalabalıklar ülkenin en örgütlü partisi durumundaki PSUV’nin mobilizasyonu ile sağlanabiliyor. Ne kadar güvenilir olduğu tartışmalı da olsa bütün anketler muhalefetin ortak adayı Edmundo González Urrutia’nın, Maduro’dan 12 ile 30 puan arasında bir farkla önde olduğunu gösteriyor. Muhalefetin ortak adayı dışındaki diğer adayların da toplamda yüzde 3 kadar bir oy alacağı tahmin ediliyor.

MUHALEFET BU KEZ BİRLİK SAĞLADI

Muhalefetin ortak adayı Edmundo González aslında üç-dört ay önceye kadar kimse tarafından tanınmayan bir isimdi. Ancak birbiri ile kanlı bıçaklı olan muhalif grupların en sonunda ortak aday olmasına karar verdikleri María Corina Machado’nun, yüksek seçim kurulu tarafından 15 sene boyunca siyasi yasaklı ilan edilmesiyle seçmen tarafından tanınmayan, pek konuşmayan 74 yaşındaki bu eski diplomat üzerinde karar kılındı. Geçmişten farklı olarak muhalefetin tam anlamıyla bir birlik içinde olduğu söylenebilir. Her ne kadar aday Edmundo González olsa da aslında tüm seçim kampanyasını yürüten kişi hâlâ büyük bir popülariteye sahip olan María Corina Machado. Uçağa binmesi yasak olan, otellere kabul edilmeyen, bütün güvenlik ekibi geçtiğimiz hafta gözaltına alınmış olan María Corina Machado tüm ülkeyi gezerek kampanyayı tamamladı.

MADURO’NUN ‘İÇ SAVAŞ’ SÖYLEMİ

Maduro ise geçtiğimiz hafta seçimleri kazanamamaları durumunda ülkenin bir kan banyosuna dönüşeceği ve kardeşin kardeşi öldüreceği bir iç savaşa sürükleneceğini ilan ederek şiddet dozunu arttırmış bulunuyor. İlginç olan şu ki ilk defa bölgedeki diğer sol hükümetler Maduro’nun bu sözlerine tepki gösterdiler. Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro’dan sonra Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva da Maduro’nun bu sözlerinin kendisini korkuttuğunu, seçimlerde kazanan tarafın oy banyosu yaparken kaybedenin de iktidardan inmesi gerektiğini söyledi. Maduro ise Lula’nın bu sözlerine sert tepki göstererek, sözlerinden korkanların papatya çayı içmesi gerektiği şeklindeki gastronomik tavsiye ile cevap verdi. Bu hafta ortaya çıkan bir başka gelişme ise seçimlerde gözlemci olması için ülkeye davet edilen Eski Arjantin Devlet Başkanı Alberto Fernández’in ülkeye seyahatinin yasaklanması oldu. Venezuelalı yetkililer Fernández’in “Seçimleri kaybeden sonuçları tanır” şeklindeki açıklamalarını tarafsızlığı yitirmesi yönünde yorumladığı için ülkeye giriş yapmaması gerektiğini eski başkana ilettiler. Bu bağlamda değerlendirildiğinde Maduro rejimine bölgedeki sol iktidarlar tarafından da ihtiyatlı bir biçimde uyarılarda bulunulduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Yüksek seçim kurulu, silahlı kuvvetler, yüksek yargı ve emniyet güçlerini kontrol altında tutan Maduro’nun kaybettiği seçim sonuçlarını kabul etmesi ise pek olası görünmüyor. Bu noktada muhalefetin güvendiği iki unsur var. Muhalefet seçimlere katılım ne kadar yüksek olursa ki bu yüzde yetmişin üzerinde bir katılım anlamına geliyor, yüksek seçim kurulunun aradaki farkı kapatmak için çabasının yeterli olmayacağını düşünüyor. Her ne kadar Machado sandıkların yüzde 98’inde müşahitlerinin bulunduğunu söylese de seçim kurulu şimdiden 60 bin müşahidin akreditasyonlarının tamamlanmadığını ilan etti bile. Seçim günü de birçok müşahidin sandıklarda görev almasına imkan verilmemesi olasılıklar arasında. Muhalefetin güvendiği ikinci unsur ise Maduro’ya olan desteğin Chavistler ve ordu içerisinde de önemli ölçüde azalmış bulunduğu ihtimali/düşüncesi. Machado seçimlerden sonra Maduro dahil kimseye karşı bir intikam alınmayacağı konusunda garanti verirken genel bir af ilan edilmesinin de mümkün olduğunu belirtiyor. Hatta iktidarın birçok kesiminin içinden önemli isimlerin kendileri ile çoktan irtibat kurduklarını da iddia ediyor.

MUHALEFET KAZANIRSA NE OLACAK?

Hiç şüphesiz verilen bu sözlerin bazı Chavist kesimler ve Maduro’ya destek olmuş ve olan kitleler açısından pek bir anlamı yok. Muhalefet iktidara geldiği takdirde devletin en yüksek kademesinden Chavismin güçlü ve örgütlü olduğu mahallelere kadar büyük bir sürek avının başlayacağını tahmin etmek güç değil. Bununla birlikte büyük bir özelleştirme dalgası da bu siyasal dönüşümü takip edecektir. Muhalefetin kazanma ihtimali birçok ABD’li petrol şirketinin iştahını şimdiden kabartıyor olsa gerek.

Tüm bunlar göz önüne alındığında Venezuela’yı zor bir seçim günü ve sonrasını bekliyor. Seçimlerin gerçekleşememesi, sonuçların kıl payı da olsa Maduro lehine açıklanması ve ardından sokak olaylarının gerçekleşmesi ihtimaller arasında. Hatta ordu ve diğer kolluk kuvveleri arasında geçmişe benzer bölünmelerin gerçekleşmesi de muhtemel. Tüm bu ihtimallerin dışında Maduro’nun seçimler sonrasında durumu toparlayamaması, kendi safından ve özellikle ordudan gelen firelerle seçim sonuçlarını kabul etmek durumunda kalması ve hatta ülkeyi terk etmesi de diğer ihtimaller arasında.

ABD kendi iç sorunlarına yoğunlaşmış durumdayken bölgedeki diğer ülkelerin nasıl bir tutum takınacağı da hiç şüphesiz seçim sonrasında önemli rol oynayacaktır. Her halükarda insan bir dönem yoksul ve yoksunların hayatını değiştiren, onları ekonomik ve politik olarak güçlendirerek farklı bir gelecek vadeden, bölgede ABD tahakkümüne karşı alternatif ve dayanışmacı bir iş birliği ideali sunan Bolivarcı devrimin böyle bir sonla perdeyi kapatması karşısında üzülmeden edemiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa