27 Temmuz 2024 04:54

İktidar ve mekân ilişkilerinden Dersim’e

Afiş: 22. Munzur Kültür ve Doğa Festivali

Paylaş

25 Temmuz’da başlayan ve 28 Temmuz akşamına dek devam edecek olan Dersim’deki 22. Munzur Kültür ve Doğa Festivali’nin bu yılki teması, kentin doğa ve kültürüne dönük saldırılara dikkat çekmek üzere “doğamızın ve irademizin gaspına izin vermeyeceğiz” şiarına dayanıyor (1).

Festivaldeki panellerden birisi de “kent demokrasisi, iktidar-mekân ilişkileri” üzerine (2). Ben de bu haftaki yazıda, adı geçen paneldeki konuşmamın -genel hatlarıyla da olsa- içeriğine değinmeye karar verdim. Zira doğanın ve irademizin gaspına izin vermeme şiarı, Evrensel’in bu sayfasında tartışmaya açtığım kent hakkının da temel derdi.

Yaşamayı arzu ettiğimiz coğrafyayı tesis etmek bizim irademize bağlı. Aynı şekilde bu coğrafyanın tesisi için gerekli olan yapılı çevre inşası da doğayla kurduğumuz ilişkiyle doğrudan ilintili. Bu bağlamda önce çok kısaca mevcut yapılı çevre üretimine bakalım ki neye direnç gösterdiğimizi ortaya koyabilelim.

18. yüzyıl sonlarında feodal sistem ve tarımsal üretimin çözülmesiyle kentlere göçen emekçiler kapitalist üretim ilişkileri tarafından yeniden biçimlenen kentlerin dönüşümünden etkilenen sınıftır. Kapitalist modernite projesiyle doğal çevre, kırsal alanlar, nehirler, ormanlar, meralar gibi müşterek doğal kaynaklar yıkıcı-yaratıcı bir süreçle sürekli imara açılıp, biçimlendirilir.

Yaratıcı yıkım (creative destruction) veya yıkıcı-yaratıcı ifadesi yeni olanın tasarım ve inşası için eskinin ortadan kaldırılması anlamında kullanılıyor. Eskinin yerine gelen, yeni bir tasarım değeri taşıdığı için aynı zamanda yaratıcıdır da. Bu nedenle yeni olana bir arzu duyulur ve şeyler eskise de eskimese de yeni olan tercih edilebilir. Kapitalizm yeni malzeme ve tekniklerle meta üretmek için, nesneler gibi, yapıyı da kenti de yıkar ve eski olanın yerine yenisini inşa eder.

Kapitalist modernitenin ilerlemeci, yaratıcı-yıkım sürecinde kent, kentsel üretimin türlü ilişkilerinden doğan çelişkilerin sahnesi olarak, bizzat çelişkilerin de kaynağıdır. Toprağın çitlenmesi, mülkiyet, barınma vb. haklar, mesleki yabancılaşma, kamusal-özel ayrımı, müşterekler, bireyselleşme, yeninin değeri, arzular, ulus-devlet mekânsallaşması, Türkiye bağlamında Kemalist ideoloji, siyasal İslam kentleşmesi vb. bu sürecin açık gösterenleridir. 

Bu politik çerçevede nasıl bir kentte yaşayacağımız sorunsalına vereceğimiz cevap, doğayla adil, tüm canlı sistemle eşit bir yapılı çevre üretimi ise, geriye bunu nasıl tesis edeceğimiz sorusu kalıyor. Bu noktada Dersim’i merkez alan bir sergiyi yorumlayan Sinem Pehlivan’a söz vereceğim (3).

Pehlivan’ın ele aldığı sergi, Rezzan Gümgüm’e ait olan “Dağdaki Keçi, Gökteki Ay, Sudaki Balık” adını taşıyor. Tütün Deposu’nda 27 Nisan-14 Temmuz 2023 tarihleri arasında konuk olan sergi, “Dersim coğrafyasında Mizur/Munzur Nehri, kırmızı benekli alabalıklar, dağ keçileri, bitkiler, dağ-taş, su-toprak, güneş ve ay gibi doğal varlıklara atfedilen kutsiyeti ve yerel halkın ritüellerini merkeze alırken, bu varlıkları tehdit eden barajlara, HES’lere, dağ keçisi avlama ihalelerine ve madencilik projeleri gibi insan müdahalelerine dikkat çekiyor. Sergide kendinizi, bu müdahalelerin doğayı ve kültürü nasıl etkilediğini, ritüellerin yapıldığı kutsal mekânları, kolektif belleğe ne kadar çok zarar verildiğini düşünürken buluyorsunuz… Sergide yer alan video yerleştirmelerde yeryüzü ile gökyüzünün, dağ ile taşın, su ile toprağın birbirine bu kadar saygı ile dokunduğu, ritüellerin ve tabiat ananın buluştuğu sonsuz peyzajın belleğinin engin derinliklerinde ilerlerken, izleyiciyi oraya ait olma hissiyle buluşturduğuna tanık oluyorsunuz.”

Dersim’de yapılı çevrenin üretim sürecinde halkların nasıl bir kültür oluşturduğunu gösteren söz konusu sergi, aynı zamanda bu kültürü denetlemeye, “makbul” hale getirmeye çalışan, bunun için müdahale eden sistemi ve araçlarını da işaret ediyor. Pehlivan da yazısında bu güç karşılaşmasına, Spinoza’nın potentia/potestas ifadeleri üzerinden şöyle değiniyor; “Spinozaya göre potentia (power to do), bir kişinin bir şeyi yapabilme gücünü ve yeteneğine vurgu yaparken, potestas (power over), güçlü olanın başka biri(leri) üzerinde uyguladığı baskı ve zorlamayı vurgular. Potentia, iktidarın kişiye yüklediği olumlu, özgürleştirici yapabilme-eyleyebilme gücü ile açıklanırken; potestas bir kişinin ya da birilerinin ötekiler üzerinde güç ve baskı uygulaması ile açıklanır… Bireysel ve kolektif olarak bir şeyler yapabilme, yaptıklarımızı koruyabilme kabiliyetimiz her zaman iktidar mekanizmalarının tahakküm kurmasıyla (potestas) şeytanlaştırılır ve unutturulmaya çalışılır. Çok uluslu şirketlerin, küresel sermayenin ve merkezileşmiş iktidarların ortaklığı ekolojik yıkımı kamçılar…”

Dersim coğrafyasında iradenin gücü, kapitalist kentleşme politikasına karşı çıkıp iktidara meydan okurken, bir yandan da mevcut kentleşme dinamiklerine maruz kalıyor. Sadece kapitalist kentleşme dinamikleri de değil, aynı zamanda onu besleyen patriyarkal ilişkiler, süregiden feodal yapının dominasyonu vd.

Bunları biraz daha açalım, şöyle ki; merkezi planlama ile yönetiyor, imar affı/barışı ile kent suçlarını topluma yayıyor. Kentin, doğanın kullanım değeri yerine dönüşüm değerini arzu nesnesi haline getiriyor. Mülkiyete dayalı bir imar hareketini dayatıyor. Rıza üretiyor, zor aygıtlarını kullanıyor, ikili hukuk sistemiyle denetliyor. Toplumsal cinsiyet baskısı mekân üretimini belirliyor vb.

Tam da bu nedenle, özetlediğim bu çelişkilerin ortasında, “doğamızın ve irademizin gaspına izin vermeyeceğiz” şiarını hakiki kılmak; kendimizle, çevremizle ve kurduğumuz yapılarımızla da yer yer karşı karşıya gelmeyi ve devrimci dönüşümü zorunlu hale getiriyor. Ve ancak bu devrimci dönüşümle, potestasa karşı potentianın sahici bir örgütlenme olasılığı da yaratabiliriz...

1. https://www.evrensel.net/haber/524020/22-munzur-festivali-yarin-basliyor
2. https://www.tunceli.bel.tr/haber/22-munzur-kultur-ve-doga-festivali-programi-25-28-temmuz-da-dersim-de-etkinlikler-ve-konserler
3. https://www.sanatatak.com/potestas-ve-potentianin-kavgasi/

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa