Türkiye Afrika’da ne arıyor?
Arşiv | Fotoğraf: AMISOM Public Information/Flickr
TBMM Genel Kurulu'nda TSK’nin 2 yıl süreyle Somali’de görevlendirilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi kabul edildi. Tezkere Türkiye'nin başta Somali olmak üzere Afrika kıtasındaki varlığını tartışmaya açtı.
Afrika şu anda dünyanın en istikrarsız kıtası. Ortadoğu’yu kapsayan Asya, Ukrayna’da üçüncü yıldır Rusya’yla asıl olarak NATO arasında bir savaşın yaşandığı Avrupa ve darbelerin yatışmış olmaktan uzak olduğu L. Amerika ne denli istikrarlı sayılabilir –ayrı sorun; ancak Afrika kaynayan kazan halinde.
Uranyum dahil olağanüstü bir yeraltı zenginliğine sahip Afrika’da yeni bulunanlar bir yana Libya, Nijerya ve Angola gibi ülkelerde zengin petrol rezervleri var. II. Büyük Savaş sonrası bağımsızlıklarına kavuşan ve iç savaşlarla komşular arasındaki savaşlardan geçen kıta ülkeleri genellikle yoksul, ancak sahip oldukları kaynaklarla gelişme potansiyeline sahipler. Kıtanın kuzeyinde, Sahel’de çatışmalar ve özellikle doğu ve orta Afrika’da faal olan El Şebab ve Boko Haram gibi İslamcı terör örgütlerinin saldırıları sürüyor.
Kaynak bolluğu ve eski sömürgecilik sisteminin çöküşü dünyayı yeniden paylaşmaya girişen belli başlı emperyalist ülkeleri çoktan kıtaya çekti. İngiltere ve Fransa’nın sömürgeci güçler olarak kıtada olduğu Afrika’ya ABD yeni sömürgeci ilişkiler kullanarak geldi. En son dış ticaret, borç ve kredi anlaşmaları ve sermaye yatırımlarıyla gelen Çin artık kıtanın en büyük kreditörü ve yatırımcısı.
Üstelik Babu’l Mendeb Boğazı, Aden Körfezi ve Kızıldeniz boyunca bir çıkıntı yaparak uzanan “Afrika Boynuzu”nun küçümsenmez bir stratejik öneme sahip oluşu kıtaya emperyalistlerin üşüşmesinin bir başka nedeni. Çin’in örneğin BAE uğraklı olarak Avrupa ve Afrika’yla ticaretinin %60’ı Afrika Boynuzundan kontrol edilebilecek sulardan geçiyor. Büyük bölümü Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı güzergahını kullanırken bir bölümü de Kenya’nın Mombasa Limanı’na geliyor.
“Boynuz” ülkelerinden biri olan Cibuti’de askeri üssü olmayan emperyalist ülke yok gibi. Bu ülkede ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya ve Çin’in askeri üssü var. Türkiye’nin ülke dışındaki en büyük askeri üssünün bulunduğu komşusu Somali ise üçe bölünmüş görüntüde. Cibuti sınırındaki bölge 1991’de Somaliland adıyla tek yanlı bağımsızlık ilan etti. Bu ülkeden bir heyeti ülkesine davet eden, ardından Afrika merkez komutanlığının en yüksek rütbeli generalini bu ülkeye gönderen ABD’nin göz diktiği Somaliland başka ülkelerce tanınmıyor, ama tüm kurumlarıyla bir devlet. En son bu yılın başında Etiyopya bu “bölge” ile imzaladığı anlaşmayla Hint Okyanusu’nda sahip olacağı 20 km’lik bir “denize çıkış” hakkı karşılığı tanıma adımı attı. Etiyopya ile Somaliland arasındaki anlaşmadan “endişe” duyduğunu açıklayan Türkiye, iki ülkeyi Ankara’da uzlaştırmaya çalıştı. Ona sınır Puntland ise kendi yönetimine sahip bir özerk bölge. Hem iki bölgede hem de Somali’de bir de El-Kaide’nin kolu olan El-Şebab silahlı faaliyet halinde.
Fransa’nın hakimiyeti altında olagelen Orta Afrika, 2020’den bu yana sahne olduğu askeri darbelerle farklı bir yönelime girdi. Wagner güçleri aracılığıyla 2018’den beri etkin olduğu Orta Afrika Cumhuriyeti’nin yanı sıra Fransa’yla ilişkileri kesme noktasına getiren Mali’de 20 ve 21’deki iki darbe, Gine’de 21 ve Burkina Faso’da 22’deki iki darbeyle 23’te Nijer ve Gabon’da gerçekleşen darbelerin arkasındaki güç olan Rusya kıtada ciddi bir etki sahibi. Üstelik General Hafter’i ve Tobruk hükümetini desteklediği Libya’da da etkili.
Türkiye, “insani diplomasi” adını taktığı atağıyla emperyalistlerin cirit attığı kıtada “kurtlar sofrası”nda yer bulma çabasında. Erdoğan’ın “biz altının, elmasın peşinde değiliz” diyerek oturmaya çalıştığı iştah kabartıcı “sofra” fazlasıyla kalabalık. Sonunda, sandalye bulabilmek için bile başkalarıyla dalaşmaktan başka yol olmayan “sofra”da herkes “gücü” ölçüsünde yiyecek şeyler bulabilecek. Libya’da isimleri de değişen ortakları güç kaybeden, Sudan'da darbeyle devrilen şeriatçı El Beşir’den sözünü aldığı Sevakin Adasını sahiplenme işi hayal olan Erdoğan şimdi Somali’nin üzerine titriyor. Ancak Etiyopya ile çatışma noktasına gelen, üçe bölünmüş ve şeriatçı terörizmle başı belada olan ülkenin denizlerinde de korsanlar kol geziyor. 2011’den bu yana ilişkilerinin geliştiği Somali ile 2012’de imzaladığı anlaşmayla sahip olduğu askeri üste Türkiye, kabileler olarak başlıca milisler halinde örgütlü Somali ordusuna eğitim de veriyor. Ancak Türkiye bu ülkede tek “eğitici güç” değil; askeri üsleri olan ABD’nin yanı sıra İngiltere, AB ve hatta Kenya’yla Uganda bile diğer “eğiticiler”.
Bu kadar değil. Türkiye 2020’de Somali’nin 5.2 milyar dolarlık borcunun hafifletilmesi için IMF ve DB tarafından oluşturulan inisiyatife küçük de olsa katkıda bulunarak borcun bir kısmını ödedi. TİKA ve Kızılay aracılığıyla bu ülkeye yapılan yardımlar 2020’de 1 milyar doları geçti. Somali çünkü “din kardeşi” de olduğu Türkiye’nin “Afrika’ya açılan kapısı”. Ve “elmasa göz dikmeyen” Türkiye’nin göz diktikleri de var: 2014’ten beri Mogadişu Limanını Albayraklar Grubu işletiyor. Başkentteki Aden Adde uluslararası havaalanının işletmecisi de yine bir Türk şirketi olan Favori LLC örnekler.
Ancak “getirileri” giderek daha yüksek “maliyet” gerektiriyor. Nitekim Etiyopya ile Somaliland arasında imzalanan anlaşmaya karşılık bu yıl 8 Şubat’ta iki ülkenin imzaladığı “Savunma ve Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşması” Somali tarafından hemen onaylanırken bugünlerde tezkere ile TBMM’nin önüne geldi. Anlaşmayla “eğitici” Türkiye, eskiden zaman zaman komutanlığı üstlendiği deniz korsanlarını hedef alan BM deniz gücünün ötesinde, artık “muharip” ülke olarak muhtemelen petrol aramalarına girişeceği okyanus kıyılarında “Boynuz” sularını koruyacak! Etiyopya ve belki rakip başka ülkelerle kapışma ihtimali ise az değil.
Türkiye’nin Libya ve Somali üzerinden gücü ölçüsünde bir yer tutmaya çalıştığı Afrika’da rakiplerine göre boyu biraz “kısa” kalıyor. Ancak “din kardeşliği” türünden uygun koşulları da olduğunda görece “kısa boylu” “misafirler” de benzeri “kurtlar sofralarından” bir şeyler kaparak “özel çıkarları”nı gerçekleştirebiliyor. Bu; bazen büyük rakipleri birbirlerine karşı kullanıp çekişmelerinden yararlanarak, bazen de birine karşı diğeriyle uzlaşarak olabiliyor. Ancak “filler tepişirken” ezilmek de var ve Türkiye gibi fazla irikıyım olmayan yayılmacı güçlerin payına düşen uzun vadede bir büyük emperyalistin dümen suyunda seyretmek oluyor.
ABD’nin ufak-tefek paylar vererek, Afrika’yı istila etmekte olan Çin’e karşı Türkiye’yle işbirliği yapması hiç şaşırtıcı olmayacak ve Türkiye tarafından sevinçle karşılanacaktır.
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58
- İngiltere'de Kasım Gelincikleri ya da 'şehitleri anma' günü 12 Kasım 2024 04:26
- Hoş geliyorsun faşizm… 06 Kasım 2024 04:55
- İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinde kendisinden başka güvenecek kimsesi yoktur! 22 Ekim 2024 04:50
- Bahçeli, MHP ve terör... 17 Ekim 2024 05:43
- CHP ile nereye kadar? 15 Ekim 2024 05:11
- Sadece İsrail mi terörist? 08 Ekim 2024 04:51
- İsrail’le uzlaşıp anlaşma mı, mücadele mi? 06 Ekim 2024 03:57
- Haydut başı: Amerikan emperyalizmi 01 Ekim 2024 05:02
- Haydut devlet: İsrail 24 Eylül 2024 05:02
- Özgür Özel’e açık mektup 17 Eylül 2024 04:59
- Adaletin batsın!.. 10 Eylül 2024 04:54