28 Temmuz 2024 05:07

Sendika yönetiminin değil işçinin temsilcisi olunca...

Kaynak: Tez Koop-İş

Paylaş

Yargı sendikal bürokrasiyi denetlemesin mi?

Sendikalarla üyeleri arasındaki ilişki nasıl olmalıdır?

Sendika içi demokrasi nasıl uygulanmalıdır?

Yargı, sendikal işleyişe müdahale edebilir mi; sendikanın kararlarını hangi çerçevede denetleyebilir?

Carrefour işyerinde yaşanan ama bu sorulara da cevap niteliği taşıyan gelişmeler için üç yıl öncesine gidelim.

Üç yıl önce, Mayıs 2021’de Tez Koop-İş Sendikasıyla Carrefour AŞ arasında, Carrefour iş yerlerini kapsayan toplu iş sözleşmesi imzalanır. Toplu iş sözleşmesi imzalanırken ne işçilerin onayı alınmıştır ne de temsilcilerin.

İşçiler, beklentilerin uzağında kalan, işçilerin sefalet sözleşmesi dedikleri TİS’in revize edilmesini istedikleri bir dilekçe hazırlarlar ve imza toplamaya başlarlar. İmza toplayanlar arasında Tez Koop-İş Sendikası İstanbul 1 Nolu Şube’ye bağlı işyerlerinin sendika temsilcileri de bulunmaktadır.

İŞÇİDEN YANA OLMANIN BEDELİ!

Bunun üzerine bu ülkede sıklıkla yaşanan bir şey olur ve “Sendikaya açık muhalefet ederek tüzük ihlali yaptığı” iddiasıyla 5 işyeri temsilcisi görevlerinden alınır.

Görevden alma kararı, temsilcilere değil işyerlerine bildirilir.

Temsilcilerden birisi bu kararın iptali için dava açar. Davayı açarken, neden görevden alındığını dahi bilmemektedir. Görevden alındığında yıllık izindedir. İşyerine gelen yazıyı gören iş arkadaşı, kendisine görevden alındığını bildirmiştir.

İşçi, temsilcilik görevinden alınmasına ilişkin kararın iptali için iş mahkemesinde dava açar. Maalesef henüz dava devam ederken işten de atılır.

SENDİKANIN PERVASIZLIĞI

Neden görevden alındığını ise sendikanın cevabı ile öğrenir.

Cevap ibretliktir. Sendika cevabında açıkça, “Temsilciyi atayan yönetimin olağanüstü genel kurulda seçimi kaybettiğini, temsilcinin önceki yönetimi desteklediğini, davacı ve bir kısım işçinin, toplu iş sözleşmesinin geri çekilmesi talebiyle Carrefoursa mağazalarında çalışan sendika üyesi işçilerden imza toplamaya başladığını, tüm bu gelişmeler sonrası İstanbul 1 Nolu Şubenin temsilcilik görevlerini kötüye kullanan ya da Sendikaya açık muhalefet ederek Tüzük ihlali yapan davacının da aralarında bulunduğu 5 işyeri temsilcisi görevden aldığını” yazabilmiştir.

Sendika aynı zamanda aynı zamanda tüzüğüne göre temsilcilerin seçimle değil atama ile belirlendiğini, mahkemenin “yerindelik denetimi” yapamayacağını ve davayı reddetmesi gerektiğini savunmuştur.

Bu bir bakıma pervasızca bir cevaptır. Sendikanın koltuklarını dolduranlar, rakip olarak gördüğü kişileri tasfiye ettiğini söylemekten çekinmemiştir.

Durum bu kadar açık olmasına rağmen, Bakırköy İş Mahkemesi davanın reddine karar vermiştir. Gerekçesi gerçekten komiktir. İspat yükümlülüğünü hatalı yorumlayan mahkeme, davacının iddiasını ispatlayamadığını, sadece tanık dinlettiğini ileri sürmüştür.

BAM VE YARGITAY NE DEDİ?

Temsilci kararı istinaf ederek konuyu Bölge Adliye Mahkemesine taşımıştır. Bölge Adliye Mahkemesi, temsilcinin görevden alınmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek davayı kabul eder. Kararında, her kurum ve kuruluşun kendilerine yasayla verilen yetkiyi kullanırken keyfi davranamayacaklarını, yetkinin sınırsız olmadığını, keyfilik ve ölçülülük yönünden yargısal denetime tabi olduğunu hatırlatan Bölge Adliye Mahkemesi, sendikanın, davacıyı temsilcilikten almak için sorunlu bulduğu hallerin neler olduğunu somut, açık ve tartışmasız bir şekilde ortaya koyamadığını vurgulamıştır.

Bu karara da sendika itiraz etmiş ve konu Yargıtaya taşınmıştır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, yakın dönemdeki kararlarıyla bağdaşmayan bir karar imza atmıştır. “Sendika Tüzüğü'ne göre temsilci atama yetkisi ve aynı şekilde görevden alma yetkisi Sendika Şube Yönetim Kurulunda olduğu gibi takdir hakkı da atamayı gerçekleştiren organa aittir” diyen Yargıtay, sendikal işleyişi hiçbir koşulda denetlememe anlamına gelen bir gerekçe ileri sürmüş ve Bölge Adliye Mahkemesi kararını bozmuştur.

Şimdi dosya yeniden Bölge Adliye Mahkemesine döndü. Bölge Adliye Mahkemesinin iki seçeneği var. Ya eski kararında direnecek ve konu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na taşınacak ya da Yargıtay kararına boyun eğecek.

SADECE SENDİKA YÖNETİMİNİN TEMSİLCİSİ Mİ?

YARGITAYIN kararının hatalı olduğu, sendikal bürokrasinin ekmeğine yağ sürdüğü açıktır. Yargıtay meseleyi basitleştirilmiş bir yetki meselesine sıkıştırmıştır. Halbuki işyeri sendika temsilcisi, işveren ile sendika ve sendika üyesi isçilerin ilişkilerini yürütmek durumunda olan kişidir. Sendika üyesi işçiler ile işveren ve sendika arasında köprü görevini üstlenen temsilcinin işverenle ya da üyesi olduğu sendika yöneticileri ile zaman zaman ilişkilerinin bozulabileceği ihtimali gözden uzak tutulmamalıdır. Sendika demek, sendika yöneticisi demek değildir. Temsilci için önemli olan sendikanın amaç ve ilkelerine uygun olarak işçilerin hak ve çıkarlarını savunup savunmadığıdır. Bu nedenle iş yeri sendika temsilcisinin işverenin ya da sendikacıları keyfi tutumlarına karşı korunması gerektiği hem ulusal mevzuat hem de uluslararası mevzuat hükümleri gereğince hüküm altına alınmıştır. 

Sendikaların işleyişlerinin demokratik ilkelere uygun olması esastır. 1982 darbe Anayasasında (m.51 son cümle) dahi, sendika ve üst kuruluşlarının tüzükleri, yönetim ve işleyişlerinin demokrasi esaslarına aykırı olamayacağı belirtilmiştir.

HUKUKİ DÜZENLEME VE SENDİKAL İŞLEYİŞ

Anayasadaki bu hüküm soyut ve yasada tam olarak karşılığını bulmuş değil.

Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’na göre temsilcilerin seçimle belirlenmesi zorunluluğu bulunmuyor. Hatta atama usulü belirlenmiş. Az sayıda sendika, ana tüzüğüne temsilcilerin seçimle belirleneceğini yazmış durumda.

Sendikaların delege seçimleri yargı gözetiminde, seçim kurulları eliyle yapılmıyor. Sendika yönetiminin atadığı temsilcilerin adını yazdığı delegeler bir sonraki yönetimi belirliyor. Yani her şeye tepeden karar veriliyor. İşçinin, üyenin seçme hakkı kağıt üzerinde kalıyor.

Sendika yönetimleri, kendilerine rağmen seçilen şube yönetimlerini de görevden alma, şube kapatma, şubeye bağlı işyerlerini yeni şube kurarak muhalif şubeden alma gibi uygulamalarla bertaraf ediyor.

Ana tüzük gereği seçimle belirlenen temsilciler de eğer sendika yöneticileri ile “uyumlu” çalışmıyorsa sıklıkla görevden alınıp işten çıkartılıyor.

İşçi sınıfına hiçbir şey kazandırmayan sendikal düzen bu şekilde devam ediyor.

YARGISAL DENETİM

Bu nedenle yargısal denetim önemli. Yargının, Yargıtayın yukarıdaki kararına göre hareket etmesi, meseleyi, “görevden alma yetkisi var mı” noktasına sıkıştırması keyfiliği iyice artıracaktır. Her alanda artan hukuksuzluğun, sendikacıların keyfiliğine onay verecek noktaya gelmesinin zararını işçiler çekecektir. Bu şekilde sendikal bürokrasi daha da güçlenecek ve “yenilmez” hale gelecektir.

SENDİKA TÜZÜKLERİNİN ÖNEMİ

Yargıyı da demokratik ölçütlere göre karar vermek zorunda bırakacak olan, sendikaların Anayasası diyebileceğimiz ana tüzüklerin demokratikleşmesi olacaktır.

Ana tüzüklere sendika temsilcilerinin seçimle belirleneceğinin yazılması da yetmez.  Aynı zamanda temsilcilerin “temsilcileri seçen üyelerce görevden alınabileceği” de yazılmalıdır.

Delege seçimleri demokratik usullerle yapılmasını güvenceye alacak ana tüzük hükümlerine ihtiyaç vardır.

Sendikal bürokrasi, patron için, sendikal demokrasi işçi için kazanımdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa